Okuyanlar ve inceleyenler için belirtiyorum. Konu ile ilgili üç yazım 7, 14 ve 28 Nisan 2023...

Okuyanlar ve inceleyenler için belirtiyorum. Konu ile ilgili üç yazım 7, 14 ve 28 Nisan 2023 tarihlerinde yayınlanmıştı. İstanbul Sözleşmesi ile ilgili yazımın dördüncü bölümünü sunuyorum.

Medyada İlgisizlik, Adaletsizlik

Şiddetsiz Toplum Derneği’nin görüşlerine ve şiddetsiz tepkilerine medyanın ilgisi tek kelime ile şöyle ifade edilebilir. İlgisizlik. Buna medyadaki adaletsizlik de denebilir. Böylesine bir adaletsizlik, bana ve arkadaşlarıma farklı bir şiddet olarak etki yapıyor. Biz, duygularımızı, korkularımızı, umutlarımızı, kadına ve çocuğa yönelik şiddeti en azından azaltacak kesin çözümleri içeren görüşlerimizi, halkımıza, siyasetçilere, bilim insanlarına, uluslararası örgütlere, ulusal ve uluslararası basının desteği olmadan nasıl ulaştırabileceğiz?

Basının, medyanın katkısı olmadan, destek vermeden, bugünkü koşullarda asla ulaştıramayız.

Anneler, Dünya’da bir sorun yaşıyorlarsa, o sorunun iletişim, örgütlenme, demokrasi ve sonuçta da adaletin eksikliğinden kaynaklandığını görmelidirler.

Sözleşme, şiddetin nedenleri, etkileri, ceza işlemleri araştırılacak ve halka yönelik anket düzenlenecek diye bir hedef koydu. Bilgiler halkla paylaşılacak ve erişime açık olacak. Ülkemde, silahlı şiddetle ilgili, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde araştırma yapılmasını isteyen siyasal partiler ve milletvekilleri oldu. Onların araştırma önergeleri, iktidar partisi ve destekleyen milletvekillerinin oyları ile kabul edilmedi, araştırma yapılmasına hayır dendi. Hayret ettim, önergenin her reddedilmesinde hayret duygularım ağırlaştı. Elbette red oyu veren iktidar partisinin ve milletvekillerinin, açıklanmamış nedenleri vardır. Bu nedenler açıklansa bile beni ikna edebilecekleri konusunda kuşkuluyum. Hatta ikna edemeyeceklerini sanıyorum.

Yine de, parlamentoda ve diğer alanlarda farklı düşünen ve yetkisini özgürce kullananları, demokrasinin parçaları olarak saygı ile karşılıyorum. Keşke onlar da benim gibi, kendilerinden farklı düşünenlere saygı duysalar, ifade özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırsalar, kaldırmak için çaba gösterseler.

Bilgilerin erişime açık olması ve halkla paylaşılması, Dünya’nın sorunudur. Devletlerin ve hükümetlerin kaç tanesi geçek anlamda araştırma yapıyor, sonuçlarını halkla paylaşıyor, bilgiler erişime açık oluyor? Kolay mı, kendisini devlet sayan, kendisine yapılan eleştirileri devlete yapılmış gibi algılayan, devletlerin gizlilik politikalarının sınırını çizemeyen hükümetlerin, siyasetçilerin ve kamu görevlilerinin davranışlarını veya kendilerini değiştirmek? Dünyada, her ülkeyi kapsayacak şekilde, tek sorulu ve iki uçlu bir anket uygulansa, hangisi çok oy alır dersiniz? Soru şu. Devlet denince aklınıza hangisi gelir? Açıklık…Gizlilik…Ben açıklık ve gizlilik kelimelerinin de çok oy alacağına inananlardanım.

Ülkemin ve Dünya’nın belki de en büyük sorunu silahlı veya silahsız şiddettir. Çözüm istiyorsanız, önce nedenlerini araştıracaksınız. Çözüm yöntemlerini belirleyeceksiniz. Kiminle birlikte? Ayırım yapmadan, tüm siyasal partiler, meslek örgütleri, yerel yönetimler, muhtarlar ve gönüllü kesimlerin temsilcileriyle birlikte. Buna, halkla birlikte demeliyiz. Sorun halkın, toplumun içinde. Olumsuz etkilenen halklar. Nedenlerini ve çözümlerini de halkla birlikte bulabilirsiniz ancak.

Bu konuda, Birleşmiş Milletler Örgütü, Avrupa Birliği gibi uluslararası yapılardan girişimler beklemeliyiz. Böylesine kuruluşların, üye ülkelerde temsilcilikleri var. Hükümetlerle işbirliği içinde araştırmalar yapabilirler veya araştırma projelerine destek verebilirler. Ülkemde yapılanların, verilen desteklerin zayıf kaldığı görüşündeyim. Buna bugün çok fazla gereksinim var. Böyle giderse, bu gereksinim uzun yıllar sürebilir.

Sevgili anneler, kimse sizden duyarlı ve güçlü değildir. Sizlerden zayıf olanların ve insanlığın yardımına gerek duyanların, sizleri daha fazla ağlatmasına ve acı çektirmesine izin vermeyiniz. Sözleşme, bu konuda da devletlere hedefler gösterdi. Suçların tekrarlanmaması için, suçluların eğitilmesi. Buna, suçlulara insanlık yardımı yapılması, “iyi”leştirilmesi diyorum. Bilim insanları, uzmanlar veya şiddetin bir hastalık olduğuna inananlar, buna tedavi diyebilirler.

Nedenlerine ve çözümlerine yönelik hiçbir araştırma, sizler ve sizlerin örgütleri olmadan, güvenilir sonuçlar veremez. Sizler olmadan, araştırma sonuçlarına yönelik politikalar belirlenemez ve uygulamalar yapılamaz. Yineliyorum, sizler her yerde ve her zaman birlikte olmadan asla!

Sözleşmeye göre, şiddet görme olasılığı bulunanların, yani şiddetin hedefinde olanların gereksinmelerinin karşılanması sağlanacak, gençler ve erkekler sürece katılacak, kültür, töre, gelenek, din ve sözde inanışlar, şiddetin gerekçesi olamayacak, sosyal, yazılı, sesli ve görüntülü medyanın da desteği alınarak toplumlarda, ülkelerde farkındalık yaratılacaktır. İşbirliği içinde kampanyalar ve etkinlikler düzenlenecek, yaygınlaştırılacaktır.

Bu sorumlulukları, ancak demokratik, farklılıkları ülkesinin doğal zenginliği sayan, öfke, kin ve nefret değil, saygı, sevgi, hoşgörü ve dostluk duyguları yüklü siyasetçilerin oluşturduğu hükümetler taşıyabilir ve gerçekleştirebilir. Yine de gönüllü örgütler ve annelerin birliği olmadan asla.

Devletlerin Yükümlülüğü

Hepinize, küçük bir yorum daha sunayım. Ülkenizde, bu hedefler için çalışan bir hükümet mi var, kimler destekliyor, kimler karşı çıkıyor, bilmelisiniz. Sözleşme, tehlike altındaki insanların yeterli düzeyde korunmasını, devletlere yükümlülük olarak veriyor. Tehlike altında olan anneler, çocuklar, kadınlar, gençler, sorum sizlere, yeterince korunuyor musunuz? Aileniz ve çevreniz sizi koruyor mu, yetmez, siz kendinizi yeterince koruyor ve tehlikeye karşı dikkatli hareket ediyor musunuz?

Önemli olan sizin ve yakınlarınızın koruması, korunması. Her yerde ve her zaman yanınızda bir koruma memuru, uzman olmayabilir. Olamaz zaten.

İstanbul Sözleşmesi, eğitim politikalarının, öğrencilere şiddetsizliğin öğretilmesi ve uzman kişilerin yetiştirilmesi gerektiğini söylüyor. Bu politikalar, hiçbir siyasal görüşe ve dinsel inanca dayanmadan belirlenmeli ve uygulanmalıdır. Sizin ülkenizde böyle mi yapılıyor? Benim ülkemde, Sözleşmenin bu ilkesine tam uyanı veya uyabileni, şimdilik görmedim. Ülkem ve insanlık için bir talihsizlik.

Sözleşme, kadınların, erkeklerden daha aşağı düzeyde bulunduğu düşüncesine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların yok edilmesi için, sosyal ve kültürel kalıpların değiştirilmesine yardımcı olacak önlemlerin alınmasını taraf devletlere öneriyor.

Ülkem Türkiye dahil, birçok ülkenin eğitim politikalarını çağdaşlaştırmadan, uluslararası sözleşmelerin tüm ilkelerini ve hedeflerini müfredat programlarına almadan, toplumda ve kurumlarda yaşatılmaya çalışılan bilim dışı inançları gerçeklerle buluşturabilecek, inançlara ve görüşlere saygı duyarak sorgulayacak çocukları ve gençleri yetiştirmeden, bu kalıplar nasıl yumuşatılabilir, değiştirilebilir? İnananlar, inandırılanlar nasıl ikna edilebilir? Kim veya kimler ikna edecek? İkna edecekleri, kimler ve nasıl yetiştirecek?

Bunun için özgür insanın yetiştirilmesi ana hedef olmalıdır. Kimsenin şiddet görmeyeceği, göstermeyeceği, üzmeyeceği, üzülmeyeceği bir toplum, bir ülke ve bir Dünya.

Kalıpların kırılması, dağıtılması demedim dikkat etti iseniz. Çünkü, kırmak ve dağıtmak, şiddet içeren kelimeler. Gönülleri kırmadan, yıkmadan yaşanabilecek bir ülke ve Dünya niçin başarılamasın? Özgürce düşünen, korkmadan, kimseyi aşağılamadan ifade eden, paylaşan, şiddet üretmeden ve şiddet görmeden yaşanabilecek bir Dünya.

Dünya’yı ve ülkenizi bugün nasıl görüyorsunuz ve yıllar sonra nasıl göreceksiniz sevgili anneler? Değişen ve istemediğiniz neler varsa, çoğunlukla insanların ürünü. Yaşanabilecek bir Dünya, elbette güzel insanların ürünü olacak. Sizin de yer aldığınız, alacağınız, annelik yüreğini kattığınız veya katacağınız bir Dünya.

Sözleşme, ülkelerin eğitim politikalarının, spor, kültür, sanat ve eğlence tesisleri ile güçlendirilmesini söylüyor. Hangi ülkeler, daha çok insanın spor yapması, sanat ve kültür etkinliklerine katılması için insan ve maddi gücü ayırıyor? Sporda, izleyenlerin sayısı mı, sağlık için spor yapanların, kadın ve erkek olarak sayısının yüksekliği mi önemli? Bilmelisiniz, yönetimleri yönlendirmelisiniz? Şiddetin ortadan kaldırılmasında, azaltılmasında sanat, spor ve kültür etkinliklerinin de önemli yeri var.

Bu etkinliklerde bir araya gelecek olan insanlar, birbirlerini daha iyi tanıyacaklar, sevecekler ve güven ortamı oluşturacaklardır. Böylesine ortamda birlikte bulunacak insanların, köylerinde ve mahallelerinde, şiddetin yaşanmamasına mutlaka katkıları olacaktır. Bu nedenle, annelerin önderliğinde, köy ve mahallelerde dernekler ve benzeri birlikteliklerin oluşturulması ve bunların güçlendirilmesi konusundaki ısrarla yaptığım öneriler önemsenmelidir.

Devletlere, Sözleşme ile özel kuruluşları, bilgi ve iletişim kesimlerini, onların özgürlüklerine ve bağımsızlıklarına saygı göstererek özendirmek sorumluluğu verilmiştir. Demokrasi sorunu olan ülkelerde, özendirme kuralına uygun davranılmadığı gibi, bilgi ve iletişim organlarına, para ve kapatma cezaları verilmektedir. Yönetici ve çalışanları baskı ve tehdit altına alınmaktadır. Şiddet yanlılarına hedef gösterilmektedir.

Siyasetçilerin ve yargı mensuplarının bir bölümü, bilgi ve iletişim organlarının bilimsel ve halkla ilişkiler açısından işlevlerini ve hangi kaynaklardan yararlanabileceklerini bilmemektedir. Yasalar, mahkemelere ve yargıçlara, yorumlamada genişlikler bırakmaktadır. Bu geniş yetkileri kullananların verdikleri kararlar, “Yargı Şiddeti” olarak etki yapmaktadır.

Bu algı, beni şu yoruma götürmektedir.

Birleşmiş Milletler Örgütü ve Avrupa Birliği başta olmak üzere, uluslararası sözleşmelerin yürütülmesinden sorumlu olanların, izleme, değerlendirme ve yaptırım konusunda görevleri çok ağırdır, görevler büyük zorluklar içermektedir. Yine de kararlılıkla izlenmeli, ülkelerin ve Dünya kamuoyunun bilgilendirilmesine özen gösterilmelidir.

(Son bölümü gelecek hafta)