Türkiye çöplük ve küllük olmasın diye umutla, kararlılıkla ve ısrarla yazıyorum, katıldığım toplantılarda konuşuyorum. Kirlilik görüntüsü, her geçen gün artıyor, ilgili kamu kuruluşları ve belediye başkanlıklarında hiçbir olumlu değişim yok.

Konu ve sorunu asla ve  sadece belediye başkanlıkları ile ilişkilendirmek doğru değil.

Milli Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı,  Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarından, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve sendikalardan da temizliğe ve duyarlılığı artırmaya giden tek bir adım bile yok. Oysa bu kamu yönetimleri, önce kendi aralarında iletişim ve iş birliği içinde olmalı,  sonrasında çok hızlı ve yaygın bir biçiminde hemşeri,  yerel ve  ulusal gönüllü kuruluşlar (STK) ile muhtarlıklar sürece katılmalıydı çoktan. İnsanlar yaşadıkça her zaman yeni fırsatlar vardır, gecikilmiş olunsa bile.

Bu mu, “Temizlik imandan gelir” sözünün sonuçları?

“Temizlik insandan gelir” diyorum. Türkiye’de temizlik geleceğine,  kirlilik geliyor, yağmur gibi, seller gibi, dolu yağıyor gibi, binlerce, yüz binlerce, milyonlarca insandan. Belki de Dünya genelinde milyarlarca insandan.

Kirlilik hayvanlardan değil de insanlardan gelirse, halk sorunların kaynağı, üreticisi olursa çözüm çok zordur. Bir ülkede, toprağı, suyu ve havayı akılsızca ve vicdansızca kirleten insanların gerçek adı için hangi kelimeyi, nitelemeyi kullanalım acaba? Asla hayvan diyemeyiz, çünkü “hayvanlar” dersek, hayvanlara gerçekten hakaret etmiş, haksızlık yapmış oluruz.

Doğal ortamlarından çok uzak koşullarda  yaşamak zorunda kalan kedi ve köpek gibi hayvanların dışkılarını çoğunlukla sokaklarda göremeyiz. Toprağı, taş veya betonla hapsetmişse insan soyu,  bazen üstünde  kedi veya köpeklerin  dışkıları ile karşılaşabiliriz. Bu dışkıları, toprağı aşırı derecede işgal etmiş insan soyunun neden olduğu kirlilikler olarak algılıyorum. Hepimizin böyle algılamasını, üzülmesini, utanmasını, yetmez düşünmesini öneriyorum.

2024 Kasım ayının başlarında, Ankara’da, Kızılay’da, İzmir  Caddesindeyim.

Aman Tanrım, yeniden düzenlenmiş Caddede, insanların oturması için tahtadan yapılmış, çok güzel boyanmış ve konumlandırılmış yerlerin birinde birden fazla insanın yediğinden, içtiğinden artanlar var. Çevre de çok sayıda çöp ve değişik bir çöp olarak algıladığım sigara izmaritleri bulunuyor.

Bu çok ayıp görüntülerin sahipleri, Kızılay gibi bir yerden yiyecek alabilecek kadar parasal güçleri olanlar. O çöpleri ve izmaritleri oraya atarken, acaba hangi yanları güçsüz, hangi organları güçten, akıl ve vicdandan,  sevgiden, ortak alanları paylaşma bilincinden yoksundu. Böyle insanların yaşadığı, çalıştığı ve okuduğu alanlara ve orada yaşayanlara çok üzülürüm, çok da üzüldüm.

Ankara’nın ve Türkiye’deki yerleşim birimlerinin hemen hemen her yeri böyle. Bu yazıyı, geçmiş hafta sonunda çok kalabalık kentlerin birinde hazırladım. Bu kentte yaptığım gezintilerde benzer görüntüler vardı. 

Ulus gibi Cumhuriyetin kurulduğu Ankara kentinin merkezinde, yine çok güzel şekilde yapılmış bir dinlenme parkının da çöplenmesi ve izmarit mezarlığı haline gelmesi çok utandırıcı.

“Hangi hayvan veya hayvanlar geldi de buraları böyle kirletti” diyeceğim, diyeceğim de  hayvanlara haksızlık yapmak istemiyorum.  Hayvanlar bu kirlilikleri kesinlikle yapmaz, o halde bunları insanlar(!)  üretti diyerek, bu topraklara, kendilerine ve yaşayan diğer yurttaşlara böyle haksızlıklar yapanlara “iyileşme” dileğinde bulunuyorum. Umarım ”iyi”leşirler veya“iyi”leştirilirler.

Bir kez daha, Milli Eğitim Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı,  Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kültür  ve Turizm  Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarından, bankalardan, diğer kamu ve özel iş yerlerinden ve Yükseköğretim Kurulu’ndan (YÖK), ülkemizin çöplük ve küllük haline daha fazla gelmemesi için bu konuya özenle yaklaşmalarını, iş birliği yapmalarını, mensupları ile  gönüllü kuruluşları sürece katmalarını ve  özel programlar uygulamalarını bekliyorum.

Çünkü, çalışma saatinin bitiminden sonra bu kuruluşlardan sokağa çıkanlar, iş yerlerinin önlerini ve geçtikleri alanları küllük haline getiriyorlar. İzmarit ve sigara dumanı yağdırıyorlar. Uyarın, uyarın, uyarın, hiç mi hiç yakışmıyor onlara ve sizlere.

Haydi yerin üstünde, Türkiye’de yaşayan insan melekler, temiz, yeşil ve sevgi  dolu bir cennet ülke için haydi…