Sadece Türkiye değil, Dünya’nın hiçbir ülkesi, insanların özgür, eşit haklara sahip, inancını, kültürünü, görüşlerini uzlaşarak, korkusuz ve güven içinde yaşayacağı, herkesin her sürecinde kendisini veya temsilcisini görebileceği tam demokrasiyi başaramadı. Bu uğurda, ulusal veya uluslararası alanlarda şiddetsiz yöntemlerle emek ve ömür katanların içinde çok sayıda insanın kanı ve gözyaşı döküldü, doğa ve üstünde yaşayan her tür canlı kıyıma uğradı.

Üretilen, ticareti ve kaçakçılığı yapılan, aslında hepsi de “ağır” olmasına karşın “ağır” veya “hafif” diye adlandırılan silahların geliştirilmesi ve yaygınlaşması sonucu insana, hayvana, çevreye ve doğaya yönelik insan şiddeti, iyi yürekli insanları şaşırtacak, toprağın, suyun, havanın doğasını, genlerini, dengesini bozacak kadar “vahşet” düzeyine ulaştırıldı.

Bugün güzel ülkemde ve Dünya’nın hiçbir yerinde hiçbir canlı güvende değil.

Çok üzülerek, utanarak, bugün yaşayanlar ve gelecekte doğacaklarla ilgili korkular taşıyarak dile getirdiğim bu görüşlerimden sonra, bundan önceki iki yazımda dile getirdiğim konulara biraz daha somut önerilerle değineceğim.

“Şiddetsiz Türkiye ve Hükümet” başlıklı bir önceki yazımda Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine, önce Ankara’da, sonra illerde ve daha sonra yine Ankara’da kurultaylar düzenlemesini, çok önemli alanlarda ve konularda şiddetin değil, sevgi, dostluk ve barışın yaşanması için tam demokrasinin sağlanmasını önermiştim. Çünkü, bir toplumda, bir ülkede tam demokrasi sağlandığı takdirde, silahlı şiddetin de üreme, yaşama, kan ve gözyaşı dökme fırsatı bulamayacağı görüşündeyim. İnanıyorum ki, milyonlarca insan da aynı görüştedir.

Hükümetimize, Türkiye’de yaşanan ağır sıkıntılara, adaletsizliklere, siyasal ve toplumsal alanlarda, tasarlanarak üretildiğine inandığım “yalan, hakaret, iftira ve tehdit” örneklerine karşın umutla bu kurultayları düzenlemesini öneriyorum.

Bu kurultaylarda konuşmayı ve tartışmayı önerdiğim yaşamsal konuların bazıları ile ilgili olarak özet görüşlerime değinmek istiyorum.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet yöntemi sonlandırılmalı, TBMM’de her farklı görüş olabildiğince temsil edilmelidir. TBMM en yetkili yer olmalıdır. Seçim barajı olmamalı, milletvekili sayısına göre alınan oylar bir milletvekili dahi sağlasa, o görüş TBMM’ de yer alabilmelidir.

Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Üniversiteler ve Fakültelerin yönetim ve denetleme süreçlerine; öğretim üyeleri, işçi ve memur olarak çalışanlar ve öğrenciler, söz ve oy hakları taşıyarak katılabilmelidir.

Diyanet İşleri Başkanlığı da, barolar, odalar ve birlikler gibi, inananların üst kuruluşu olmalı, yapılacak kamu desteği tartışılmalı, ayrıca, inananların katkıları da bulunmalıdır. Bu katkıların oluşturulması ve yönetilmesi, yasal ve saydam olmalıdır.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın karar ve uygulamalarında öğrenciler ve velileri de söz sahibi olmalıdır. Eğitim parasız olmalı, özel okullara ödenen ücretler devlet tarafından karşılanmalıdır.

Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay, hedef kitlelerin de temsil edileceği demokratik ve saydam yapılar haline getirilmeli, atama yöntemi sonlandırılmalıdır.

Hakimler ve Savcılar Kurulu; Türkiye Barolar Birliği, Türk Tabipleri Birliği ve Türkiye Odalar Birliği gibi ayrı ayrı ve demokratik kurullar olmalı, Bakan ve Bakanlıkla ilişkileri konusunda uzlaşılmalıdır.

Yüksek Seçim Kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Basın İlan Kurumu da, bir veya birden fazla siyasal partinin etkisinde bulunmamalıdır. Gazete ve televizyonlara karartma, kapatma ve para cezaları verilememelidir. Bu konuda, tam bağımsız ve tam tarafsız yargı kararlarına dayalı olarak “tekzip, düzeltme” zorunluluğu yeniden getirilmelidir.

İnsan harika bir varlıktır, şiddetten uzak durduğu sürece. Kurultaylarda farklı, fakat birlikte yaşamaya engel olmayacak, sevgi, dostluk ve barışa katkıda bulunacak çok değerli görüşlerin paylaşılacağına kesinlikle inanılmalıdır.

Demokrasi; silahlı veya silahsız şiddetin, şiddetsiz yöntemlerle, haklara dayalı hukuksal düzenleme ve uygulamalarla önlendiği, şiddet yanlılarının fırsatını bulamadığı, insan soyunun şimdilik tam başaramadığı toplu, birlikte, yan yana veya yakın bir yaşam biçiminin adıdır. Demokrasi; sevgi, saygı, hoşgörü, dostluk ve barış içinde yaşamak demektir. İnsanlar, hayvanlar, çevre ve doğa için.

Haydi, yerin üstündeki gerçek cennet için, kadın-erkek birlikte, dayanışma içinde, haydi…