“Olumlu düşün, her şey güzel olacak.”
“Şükret, haline bak.”
“Sakın moralini bozma.”
Bu cümleler tanıdık geliyor değil mi?
Bu cümleler farkında olmadan bizleri tek bir duyguyu yaşamaya yönlendiriyor: Mutluluk.
Ancak insan doğası yalnızca olumlu duygularla var olabilecek kadar tek boyutlu değildir.
Sürekli mutlu olmaya çalışmak bir noktadan sonra gerçek duygularımızı bastırmamıza neden olabilir.
Psikolojik açıdan bakıldığında bu durumun sağlıklı olmadığı çok net.
İnsan zihni yalnızca neşeyi değil üzüntüyü, öfkeyi, kaygıyı ve hayal kırıklığını da hissetmek üzere gelişmiştir.
Bu duyguların her biri hayatta kalmaya ve çevreye uyum sağlamaya yardımcı olmaktadır.
Örneğin, kaygı tehlikeye karşı uyarırken, öfke sınırların aşıldığını fark etmeyi sağlar.
Fakat sürekli olumlu kalma çabası, bu duyguların bastırılmasına ve zamanla içsel bir gerilime dönüşmesine yol açabilir.
Günümüz kültüründe bu baskı daha da görünür hale geldi.
Sosyal medya platformlarında paylaşılan ‘’mükemmel hayatlar’’ her zaman enerjik, üretken ve keyifli görünme zorunluluğu insanların doğal, ruhsal dalgalanmalarını suçlulukla karışık bir şekilde yaşamasına sebep olmaktadır.
Başkalarının gülmediği bir dünyada mutsuz hissetmek bir eksiklik gibi algılanabiliyor.
Bu da bireylerin kendi duygularından utanmasına ya da onları bastırmasına neden oluyor.
Halbuki duygular bastırıldıkça zihinsel yük artar.
Kendini iyi hissetmeme halini inkâr etmek uzun vadede strese, duygusal tükenmişliğe ve çeşitli psikolojik zorlanmalara neden olabilir.
‘’İyi olmalıyım’’ baskısı kişiyi daha kötü hissettirebilir.
Duyguların bastırılması yerine kabul edilmesi psikolojik esnekliğin ve sağlıklı baş etme mekanizmalarının temelidir.
Bir diğer önemli nokta ise, ‘’iyi olmak’’ ile ‘’iyi görünmeye çalışmak’’ arasındaki farktır.
Birçok insan içsel olarak zorlansa bile dışarıya güçlü, mutlu ya da sorunsuz bir imaj yansıtmaya çabalar.
Bu çaba başkalarının gözündeki yerimizi korumak adına anlaşılır olsa da uzun vadede gerçek ihtiyaçlarımızla bağlantımızı koparmamıza neden olabilir.
Oysa psikolojik dayanıklılık yalnızca pozitif olmakla değil zorlayıcı duygularla başa çıkabilme becerisiyle gelişir.
Hayatın doğal akışı inişli çıkışlıdır.
Sürekli mutlu olmak ne mümkün ne de gereklidir.
Asıl önemli olan, her duygunun bir nedeni ve işlevi olduğunu kabul ederek kendimize bu duyguları yaşama izni verebilmektir.
Üzgün ya da kararsız hissetmek, hayattan memnun olmadığımız anların olması eksiklik değil insani bir gerçekliktir.
Belki de bu yüzden en sağaltıcı cümle şu olabilir:
‘’Bugün mutlu değilim ve bu tamamen kabul edilebilir.’’