Güney Kore Merkez Bankası, yaklaşık üç yıl sonra ilk kez politika faizini arttırmış bulunuyor. Merkez bankasının para politikası kurulu, politika faiz oranını 25 baz puan artırarak yüzde 0.75’e yükseltti.

Güney Kore Merkez Bankası, yaklaşık üç yıl sonra ilk kez politika faizini arttırmış bulunuyor. Merkez bankasının para politikası kurulu, politika faiz oranını 25 baz puan artırarak yüzde 0.75’e yükseltti.

Bu karar ile birlikte Güney Kore pandemi döneminde devreye alınan para politikası önlemlerini sona erdiren ilk büyük Asya ekonomisi olurken, ülkede artan hanehalkı borcunun ekonomiye yönelik yeni tehditler oluşturacağına dair beklentiler de yükseliyor, üstelik artan borçluluk oranları sadece hanehalkını değil şirketleri de tehdit ediyor.

Merkez bankası yetkilileri mayıs ayından bu yana faiz artırımı sinyali veriyorlardı, ancak tekrar artışa geçen Corona virüs vakaları nedeniyle son zamanlarda artış beklentileri bir miktarda olsa azalmıştı.

Amerika’da ise Fed Başkanı Jerome Powell’ın Jackson Hole sempozyumundan vereceği mesajlar piyasalar tarafından merakla bekleniyor. Powell’ın yapacağı konuşmada varlık alımlarının ne zaman ve nasıl azaltılacağına dair sinyaller verip vermeyeceği izlenecek.

Amerikan ekonomisinde son dönemde yaşanan toparlanma ve enflasyondaki yükseliş para politikası normalleşmesi için alan açsa da artan Corona Virüs vakaları ekonomik faaliyetleri tehdit etmeye devam ediyor.

Görünen o ki yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik, eğer yeni ve çok daha ölümcül bir mutasyon ortaya çıkmazsa uygulanan bu geniş aşılama kampanyası sonucunda pandemi çok yakın bir zamanda kontrol altına alınacak. Birde üstüne bir ilaç haberi gelir de hastalığa yakalananları etkin bir şekilde tedavi etmek mümkün olursa sağlık alanında işler hepten rayına girer.

Peki, sağlık krizinin sona ermesi ekonomik ve sosyal krizi de hemen sona erdirebilir mi?

Şunu çok iyi biliyoruz pandemi yüzünden kişilerin, şirketlerin ve devletlerin borçluluk oranları çok ciddi bir manada artmış bulunuyor. Bu borç pandeminin bitmesi ile birlikte buharlaşmayacak, yerli yerinde duracak ve illaki ödenecek.

Ödenecek ödenecek de nasıl ödenecek?

Hele hele birde faizler yükselir ve paralar değer kazanırsa bu borçlar nasıl ödenecek? İşte bu sorunun yanıtını bilen yok.

Bu tip durumlarda yapılabilecek tek şey, elde kalan tek seçenek; borcu enflasyona ezdirerek iflasları engellenmek olabilir.

Bu noktada hükümetlerin elinde iki seçenek kalıyor; ya enflasyonun artmasına ve yahut da iflaslara razı olacaklar. Aslında her iki seçenek de bir siyasetçi için birbirinden kötü.

Peki, ekonomik faaliyetleri hızlandırıp karlılıkları yükselterek çılgın bir büyüme gerçekleştirmek ve borcu kazançla ödemek mümkün olmaz mı? Bu elbette mükemmel bir seçenek olurdu, lakin kolay değil bunu gerçekleştirebilmek için talebin hızla artmasını sağlayabilecek yöntemler lazım ki bu oldukça zor.

Üstelik birçok alanda talep doymuş ya da doymaya çok yakın bir durumda, ancak piyasaya tüketimi cazip yeni ürünler sürerek bu doygunluk aşılabilir. Elektrikli otonom araçlar, yeni tedavi yöntemleri ve ilaçlar, ev robotları gibi bu gün tüketim listemizde olmayan ama arz edildiği anda büyük talep görecek üretimler bu doygunluğu aşmaya yardımcı olabilir.

Ben en büyük atılımı gene tıp sektöründen bekliyorum, bu güne kadar tedavi edilemeyen hastalıkları tedavi eden, insan ömrünü uzatan yeni yöntem ve ilaçlar ekonomik aktivitelerde çok büyük bir sıçramaya sebep olabilir, çok büyük bir canlılık yaratabilir.

Bu tip yeni ve yüksek katma değerli ürünlerin piyasaya sürülmesinin yaratacağı gelirler borç sorununu çözmeye çok büyük bir katkı yapar ve borç sorununu çözebilmek için en doğru yol olur