GONCAGÜL KONAŞ
2024 yerel seçimlerinin ardından geçen bir yılı değerlendiren TÜM BEL-SEN Genel Başkanı Erdal Bozkurt, iktidarın muhalif belediyelere yönelik baskılarını “demokrasiye darbe demek bile artık yetersiz” sözleriyle eleştirdi. Kayyum atamalarının siyasi intikam aracı haline geldiğini vurgulayan Bozkurt, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’yle birlikte belediyelerin adım atamaz hale getirildiğini söyledi. Bozkurt, “Yüzde 74’lük nüfusun yaşadığı belediyelere müdahale var, bu açık bir çifte standarttır” diyerek halk iradesine ve demokratik yönetime yönelik ciddi sorunların yaşandığını savundu.
"DEMOKRASİYE DARBE DEMEK BİLE ARTIK YETERLİ DEĞİL"
2024 yerel seçimlerinden sonra geçen bir yılın ardından konuşan Bozkurt, "Belediyelerin birinci yılındayız. Bu sürede neler yaşandığı konusunda biraz bilgilendirmede bulunmak istiyorum." diyerek sözlerine başladı. Bozkurt, seçim sonrası muhalefetin yönetime geldiği büyükşehirlerde hükümetin kayyum politikasını yeniden devreye soktuğunu söyledi.
“2016’dan bu yana iktidarın kaybettiği belediyelere kayyum atayarak yeni bir rejimi uygulamaya koyduğunu görüyoruz.” diyen Bozkurt, söz konusu uygulamanın dayanağının halen yürürlükte olan 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname olduğunu hatırlattı.
Bozkurt, “Bu düzenlemeyle seçilmiş belediye başkanları, kesinleşmemiş mahkeme kararları ya da yıllar önce açılmış davalar gerekçe gösterilerek görevden alınıyor, yerlerine kayyum atanıyor.” ifadelerini kullandı. Son bir yılda 13 belediyeye kayyum atandığını, 4 belediyede ise başkanların görevden alınarak meclis üyeleri arasından seçim yapıldığını belirtti.
"YÜZDE 74'LÜK NÜFUS MUHALİF BELEDİYELERCE TEMSİL EDİLİYOR"
Bozkurt, “Ülke nüfusunun yüzde 74’ünün yaşadığı belediyeler muhalefet partilerine geçti. Ancak bu süreçte seçilmiş yöneticilere yönelik müdahaleler demokrasinin ruhuna aykırı.” dedi.Ankara, Van, İzmir gibi şehirlerde halkçı ve katılımcı yönetim modellerinin geliştiğini kaydeden Bozkurt, “Örneğin Ankara Büyükşehir Belediyesi, halktan toplanan vergilerle oluşan bütçesini, meslek örgütleri ve sendikalarla birlikte planlama çabası içinde. Bu, demokrasinin, saydamlığın ve katılımcılığın önemli bir adımıdır.” diye konuştu.
"BELEDİYELER SOSYAL DEVLETİN YÜKÜNÜ SIRTLANDI"
Bozkurt, ekonomik kriz nedeniyle sosyal devletin yükünün belediyelere devredildiğini de vurguladı. “Barınmadan öğrenci yardımlarına, kent lokantalarına kadar birçok sosyal yardım belediyelerce yürütülüyor. Oysa bu, devletin temel görevidir.” diyerek, belediyelerin ekonomik olarak büyük bir baskı altına alındığını söyledi.
Bozkurt, “Belediyelere genel bütçeden aktarılan paylar zaten yetersizken, son olarak tasarruf tedbirleri ve kamu borçlarının tahsiliyle kaynaklar iyice kısıldı. Bu durum çalışanların maaşlarını bile etkiler hale geldi.” diye konuştu.
"BELEDİYELERİ SİLKELEYİN TALİMATI VERİLDİ"
Bozkurt, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Belediyeleri silkeleyin” şeklindeki ifadesinin ardından başlayan uygulamaların belediyeleri işlemez hale getirdiğini belirtti. “Bu söylem üzerine kamu borçları öne çıkarılarak belediyelerin kaynakları kesiliyor. Amaç, halkla belediyeleri karşı karşıya getirmek.” dedi.
"DÜNYA YENİDEN BELEDİYELEŞMEYE GİDİYOR"
Bozkurt ayrıca, dünyadaki kamusal hizmet politikalarına da değindi: “Dünya 2.400 kentte ‘gelecek kamuda’ sloganıyla yeniden belediyeleşmeye gidiyor. Özelleştirilen hizmetlerin belediyelere devredilmesiyle maliyetler düşüyor, hizmet kalitesi artıyor. Türkiye’de ise tam tersi bir yönelim var.” diyerek neoliberal politikaların kamu hizmetlerini piyasaya teslim ettiğini söyledi.
İller Bankası örneğini veren Bozkurt, “Atatürk’ün vizyonuyla kurulan bu kurum 2011’de anonim şirkete dönüştürüldü. Artık belediyeler finansman ve teknik destek için serbest piyasa koşullarına mahkûm.” ifadelerini kullandı.
"TOPLUM ARTIK BU SÖYLEMLERE İNANMIYOR"
Bozkurt, halkın artık kayyum politikaları ya da merkezi müdahalelere karşı bilinçli olduğunu belirterek, “Toplum bu söylemlere inanmıyor, güvenmiyor. Yeni bir algı yaratmak mümkün değil.” dedi.Başkan Bozkurt, belediyelerin merkezi yönetimin baskısı altında kaldığını ve anayasal görevlerini yerine getirmelerinin engellendiğini belirterek, “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'yle birlikte belediyeler fiilen iş yapamaz hale getirildi. Halkın temel ihtiyaçlarına dönük hizmet üretmeleri dahi merkezi onaya bağlandı.” diye konuştu.
Bozkurt, muhalif belediyelerin projelerine sistematik şekilde onay verilmediğini, dış kaynak bulsalar bile Strateji ve Bütçe Başkanlığı’ndan geçmeyen projelerin hayata geçirilemediğini söyledi. “Yıllardır AK Parti tarafından yönetilen belediyelerde bu tarz engellemelerle karşılaşılmazken, bugün kent lokantaları gibi halka doğrudan dokunan hizmetleri hayata geçiren belediyeler adeta cezalandırılıyor. Bu bir çifte standarttır.” ifadelerini kullandı.
“SOSYAL DEVLETİN YÜKÜ BELEDİYELERE YIKILIYOR”
Bozkurt, özellikle pandemi döneminden bu yana sosyal devletin sorumluluklarını yerine getirmediğini ve bu yükün belediyelere yıkıldığını vurguladı. Elektrik ve doğalgaz zamlarının yurttaşı ödeme gücünün dışına ittiğini hatırlatan Bozkurt, “Belediyeler kamu hizmeti sunan kuruluşlardır ama onlara vergi, KDV, ÖTV gibi kalemler uygulanıyor. Biz defalarca, kamu hizmeti sunan tüzel kişiliklerden bu yüklerin kaldırılması gerektiğini söyledik ama dikkate alınmadı.” dedi.
Ankara gibi büyükşehirlerde içme suyu şebekesinin büyük ölçüde elektrikle çalıştığını ve temizlik hizmetlerinde akaryakıt kullanımının yüksek olduğunu ifade eden Bozkurt, bu maliyetlerin altından kalkmanın giderek zorlaştığını belirtti. “İktidar, belediyeleri birer ticari şirket gibi değerlendiriyor. Ama bu kurumlar kamu hizmeti sunuyor. Bu anlayış, kamusal hizmetlerin tasfiyesi anlamına gelir.” diye konuştu.
“BELEDİYELERİN ELİ KOLU BAĞLANIYOR, HİZMET ENGELLENİYOR”
Bozkurt, yaşanan ekonomik kriz karşısında belediyelerin hem halka hizmet sunmakta hem de çalışanlarının maaşlarını ödemekte zorlandığını söyledi. “Belediyeler, toplu sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getiremez hale geliyor. Belli ki amaç, belediyeleri hem yurttaşla hem çalışanla karşı karşıya getirmek. Böylece hizmetin aksamasından dolayı oluşan tepkiyi muhalefet belediyelerine yöneltmek ve iktidarın beceriksizliğini örtmek istiyorlar. Ama nafile.” dedi.
Bozkurt, belediyelerin tüm bu baskılara rağmen hizmet üretmeye devam ettiğini ve bu durumun takdire değer olduğunu belirtti: “İktidarın baskılarına rağmen ayakta duran belediyeler, kamu çalışanlarıyla barışık, halkçı bir belediyecilik anlayışını yaşatmaya çalışıyor.”
“KAYYUM UYGULAMALARI SİYASİ İNTİKAM ARACINA DÖNÜŞTÜ”
Bozkurt, kayyum atamalarını da sert sözlerle eleştirdi. 2019 seçimlerinden sonra 13 belediyeye kayyum atandığını, 4 belediyede ise seçilmiş başkanların görevden alındığını hatırlattı. “Kayyumlar, devletin temsilcisi gibi değil, siyasi aktör gibi davranıyor. Bürokrasi altüst ediliyor, yandaş sendikalara ve partililere kadrolar açılıyor.” dedi.
2016’dan bu yana yaklaşık 1500 kamu çalışanının sadece sendika üyesi oldukları gerekçesiyle işten çıkarıldığını açıklayan Bozkurt, kayyumların hukuki değil siyasi saiklerle hareket ettiğini dile getirdi. “Bu süreç, partizanlığın zirve yaptığı, soygun ve talan düzeninin kurumsallaştığı bir dönemi temsil ediyor. Örnek mi? Diyarbakır’da kayyumların milyonlarca dolarlık rezidans aldığı, imar değişikliklerinden büyük rantlar elde ettiği belgeleriyle ortaya kondu ama tek bir soruşturma açılmadı.”
Bozkurt, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun siyasi nedenlerle soruşturmalara maruz kaldığını, cezaevine gönderilmesinin de bu sürecin bir parçası olduğunu savundu: “Bir yanda dosyaları sümenaltı edilen yolsuzluklar, diğer yanda siyasi rekabeti bastırmak için hukukun araçsallaştırılması. Bu, adaletin ve demokrasinin açık ihlalidir.”