Ülkemizde kalite düzeyi oldukça düşük internet hizmetini en pahalıya temin ediyoruz. Bunu ilgili bakanımızda geçtiğimiz günlerde açıkladı. Çünkü ülkemizde internet alt yapı yatırımları yıllardır ihmal ediliyor ve yatırım yapmak isteyen kuruluşlarda sürekli engelleniyor. Hal böyle olunca da ülkemizde “tutturabildiğine” bir fiyat politikası uygulanıyor.
İki binli yılların başından bu yana Telekom’un internet hizmetlerinden yararlanıyorum. Bu süre içinde kimi zaman sıkıntılı kimi zaman karşılıklı anlayış içinde günümüze kadar geldim. İnternet taahhüt sürem, geçtiğimiz ayın son günlerinde dolduğu için yeniden abonelik için başvurduğumda da mevcut kampanyadan yararlandırılarak belli bir ücret üzerinden abonelik süresini uzattım.
Ancak, geçtiğimiz günlerde yine Telekom tarafından bu kez genel müdürlükten abonelik sözleşmemi yenilemem için arandım. Arayan, memure hanıma aboneliğimi geçtiğimiz ayın son günlerinde yenilediğimi belirttim ve abone bedelinin kaç lira olacağını sordum. 15 ay kalma taahhüdüme karşılık aylık 369 lira teklif edildiğini duyunca şaşırmadım desem yalan olur. Çünkü çok değil bir hafta önce gerçekleştirdiğim abone sözleşmesinde rakam 575 lira iken aradan geçen süre içinde 369 liralık yeni bir kampanyadan söz ediliyordu. Aradaki fark 200 liranın üzerindeydi.
İster istemez memure hanıma birkaç gün önce yaptığım abone sözleşmesini iptal etmesini ve yeni fiyat üzerinden abone sözleşmesini yenilemesini istedim, bunun olabileceğini ancak aradaki fiyat farkının kalan süre ile çarpılıp aradaki bedeli ödemem gerektiği ifade edildi. Yani Deli Dumrul meselesi, geçtin şu kadar para geçmedin bu kadar para misali. Elbette ki böyle bir anlaşmaya giremeyeceğimi belirttikten sonra “madem ki böyle bir kampanya yapılacaktı neden beni yüksek tarifeden sözleşme yapmaya yönlendirdiklerini” sorduğumda da “bu kampanyaların anlık geliştiğini, cayma bedeli karşılığı yeni fiyattan sözleşme yapılabileceğini” tekrarlandı.
Yıllardır hizmet aldığım böylesine önemli görevleri yerine getiren bir kurumun, fiyatlandırma politikası böyle günü birlik mi belirleniyor? Bu nasıl bir pazarlama stratejisidir ki, bir kurum birkaç gün arayla, bir birinden çok farklı iki fiyatla müşterisinin karşısına çıkabiliyor? Ya da şöyle soralım, fiyatları belirlerken günü birlik ihtiyaçlara göre mi tespit ediliyor?
Hemen belirteyim, bu sadece Telekom’a ait durum değil. Onlarca örneğiyle karşılaşmanız mümkün. Çünkü ülkemizde, en kolay rakamlarla, anketlerle ve istatistiklerle oynayabilirsiniz. İstediğinizin tam tersini kamuoyu ile paylaşabilirsiniz. Kimse de size “ ne yapıyorsunuz” diyemez.
Benim Telekom’un “vatandaşları yolunacak kaz gibi görmesine” itirazım da bundan. Çünkü bu durum artık hayatımızı çekilmez noktalara getiriyor. Enflasyonun düşmemesine karşı gerilediğini söylemek, memur, işçi emekli maaşlarını belirlerken hayatın gerçeklerini göz ardı etmek, hep bu mantıktan kaynaklanmıyor mu? Ben yaptım, ben söyledim oldu, son yıllarda sık sık karşılaştığımız anlaşın bir sonucu değil mi?
Özetle;
Bu geçtiğimiz günlerde karşı karşıya kaldığım ve benim gibi belki binlerce kişinin mağdur edildiği bir gelişme. Buradan şuraya gelmek istiyorum, kurumların ciddiyeti, hizmet verdikleri kişilere karşı dürüst olmalarıyla ölçülür. Kurumlar, ne kadar ciddi ve ne kadar adil olurlarsa hizmet verdikleri insan sayısı artar ve o kurumlara karşı güven pekişir.
İşte yıllardır söylenen liyakat ve konusunda uzmanlık denilen böyle bir şey. Bir kurum, günü birlik kampanyalar, ardı arkası düşünülmeyen stratejilerle yönetilirse ancak bu kadar başarılı olabilir.

Elin adamı, bırakın yıllık politika belirlemeyi, gelecek 10 yılın, 25 yılın 50 yılın hedeflerini belirlerken, ona göre yatırım programını yaparken, ona göre gelir getirecek kaynaklarını hesaplarken, biz üç günde bir değişen politikalarla kurumları yönetiyoruz.