Aspendos kralının çok güzel bir kızı vardır ve herkes onunla evlenmek ister. Fakat kral kimde karar kılacağını bilemediği için halka şöyle duyuruda bulunur: “Kim halkımızın, şehrimizin, adına en yararlı ve güzel şeyi yaparsa kızımı ona vereceğim.
Aspendos kralının çok güzel bir kızı vardır ve herkes onunla evlenmek ister. Fakat kral kimde karar kılacağını bilemediği için halka şöyle duyuruda bulunur:
“Kim halkımızın, şehrimizin, adına en yararlı ve güzel şeyi yaparsa kızımı ona vereceğim.
Bu durum üzerine de iki büyük eser ortaya çıkar. Bu iki eseri de, ikiz kardeşler ortaya koyar. Eserlerin birisi şehre kilometrelerce uzaktan, müthiş bir geometrik hesaplamanın sonucu olarak ortaya çıkarılıp inşa edilmiş kasabaya su getiren su kemerleri.
Diğeri ise, yere metal para atıldığında en üst tarafından dahi o sesin duyulduğu dünyanın o zamanki ve günümüzün akustik olarak en iyi tiyatrosu Aspendos antik tiyatrosu dur. Mimarı da Zenon Dur.
Kral su kemerlerini gördükten sonra kızını su kemerlerini yapan mimara vermek ister. Fakat daha sonra tiyatroya girdiğinde tiyatronun en üst basamaklarında gezerken bir ses duyar.
Ses tiyatronun en alt basamağında tam orta yerden gelir,
Bu ses ”Kralın kızını ben almalıyım onu bana vermeli “der. Tiyatronun akustiğine hayran kalan kral, kızını büyük kardeşe yani tiyatroyu inşa eden Zenon’a verir.
…….
Liseyi yeni bitirmiştim. Aylak aylak dolaşıyorum. Ekonomik olarak durumu bizden iyi olan arkadaşımla beraber sekiz kişi buluşup anlaştık. Elimizde bulunan iki kişilik çadırımızla Side antik şehrine geldik.
Denize sıfır, sahilde çadırımızı kurduk. Altı kişi kumsalda, iki kişi çadırda yatacak. Olacak iş değil ama çadır kampının sahibi tanıdık çıktı, bize elinde bulunan büyük Kızılay çadırını verdi, çadır sorunumuzda halletmiş olduk..
Şansımız yaver gitmeye başlamıştı. Ortak kullanılan mutfakta tesadüfün bu kadarı da olmaz. Liseden aynı dönemde okuduğumuz kız arkadaşımla karşılaştık.
Onlarda altı kız iki erkek arkadaşlarıyla aynı çadır kamp alanında kalıyorlarmış. Bu karşılaşmadan sonra akşam yemeğini beraber hazırladık.
Toplam on altı arkadaş ile tam bir uyum içinde her gün otostopla gezmediğimiz yer kalmamıştı. En son Aspendos antik tiyatrosuna yakın bir köyde yaşayan kardeşimizin mobileti üstünde üç kişi hoplaya zıplaya tiyatroya vardık.
Aspendos antik tiyatrosu Antalya’nın Side ilçesine bağlı Belkıs belediyesi sınırları içinde kalan tarihi, turistik bir bölge.
Liseden kızı arkadaşım ile tiyatroya adımımızı atar atmaz büyülendik.
Tiyatronun tam ortasında durduk. Bildiğimiz şarkıları türküleri avaz avaz söylemeye başladık. . Avaz avaz bağırmaya, kendimizi yırtmamıza gerek yokmuş. Nasıl bir akustik sesimiz dönüp dolaşıp bize geliyor.
Kız arkadaşıma dedim ki, ”bu mekanda konser vermek nasıl müthiş bir duygudur değil mi”.?
Yıllar sonra Hacettepe üniversitesi Ankara devlet Konservatuarını bitirdim ve Ankara opera korosunda şarkı söylemeye başladım. Yirmi altı yıldır Aspendos antik tiyatrosunda Uluslararası Opera ve Bale festivalinde, koro sanatçısı olarak şarkı söylemek, hayallerimi gerçeğe dönüşmesi adına benim için harika bir duygu oldu.
Yıllar sonra İtalya’ya gittim İtalya opera sanatının en büyük ülkelerinde olunca. Açık hava müzesinde gezmek ve her yerinde şarkılar söyleyenlere rastlamak mümkün.
Aspendos antik tiyatrosunda operalar söyleyince kendimi. Gladyatörler, dövüşçülerin tiyatro toplulukların gösteriler için yapılan Collsiyumun basamaklarından çıkarken de o havayı teneffüs ettim. Bu duygu müthiş bir duyguydu.