Özellikle yaz aylarında, hemen her hafta karşınıza şuna benzer bir haber çıkar; falanca şehirde, falanca aşiretin düğününde, şu kadar kilo altın, şu kadar döviz ve milyonlarca Türk Lirası takıldı… Bu haberlere denk geldiğimde ismi geçen aşiretin ne olduğunu merak eder araştırırım. Lideri kim, ne iş yaparlar, kaç üyeleri var vesaire… En çok da, bulabildiğim ölçüde şirketlerinin ödedikleri vergiye bakarım. Sözüm meclisten ta içeri, pek de kayda değer bir şey bulamam.
Bu aşiret mensuplarını besleyen köylerde okul yoktur, okul varsa öğretmen yoktur, öğretmen varsa adam gibi ders işleyemez. Çocukların ayaklarında ayakkabı, üzerlerinde hırka yoktur ama liderler en lüks zırhlı arabalara biner, hiçbir dünyevi zevkten kendilerini mahrum etmezler. Köylerde konaklar inşa eder, altın varaklarla süslerler. Kendi malları çok kıymetlidir, iki büyükbaş için kan davası başlatırlar ama aynı özeni başkalarının malı için göstermezler. Yüzlerce kişi tarafından korunular, can güvenlikleri şansa bırakılmaz.
Hiçbir mensubun kendi siyasi görüşü olamayacağından, aşiret üyeleri liderleri kimi işaret ederse ona oy verir. Hatta çoğu zaman, liderlerinden bazıları adaydır zaten. Çalışanlar, aşirete hep minnettardır, ne olursa olsun, ister korkudan ister çaresizlikten kendi kozalarından çıkmazlar. Aşiret liderleri, altın kaplama bardaklardan çay içerken, marabalar kendilerine verilenle yetinirler ama ya korkudan ya da hürmetten, büyüklerin bir bildiği vardır gibi düşünürler ve hep şükrederler.
Tuhaf bir adalet anlayışları vardır. Jandarmanın gözü hep üzerlerindedir ama bir şekilde olayların üzeri kapatılır. Cinayet, hırsızlık ya da yüz kızartıcı bir suç işlendiğinde, birileri toplanır, cezayı keser, başka birileri de uygular. Yanan yandığıyla kalır yani. Herkes bu kuralı bilir, susar. Kadınlar ölür ses çıkmaz, çocuklar kaybolur canla başla aranmaz, herkes çok çocuk yaptığından pek de önemsenmez.
Hep bir düşmanları vardır, o düşmana karşı sürekli tetiktedirler. Bu, üyeleri dinç tutmakla birlikte hınçla da tutar. Bu dinçlik ve hınç çimentodur. Dışarıdan gelecek tehlikelere karşı birlik olma duygusu aşılar. Düşmanları yoksa mı? Aman canım bir tane düşman uyduruluverir ne olacak.
Çalışanlarına memleket güzellemesi yapıp, memleketçilik üzerinden milliyetçilik pompalarken, nedense kendi evlatları başka şehirlerde, başka ülkelerde yaşar ve okurlar. Ticaretleri hep yerindedir, yeni işlere girmekten çekinmezler, ya batırılacak çok paraları vardır ya da hatırlı dostları sayesinde batırdıkları para bir şekilde halledilir.
Hep olduğundan güçlü, hep olduğundan zengin ve heybetli görünmeye çalışırlar. Söylemlerini dinlediğinizde, dünyanın hâkimi zannedersiniz ama icraatları sadece baskı ve şiddettir.
Gelelim bunları neden yazdığıma… Bilmem. Öylece döküldü ellerimden kelimeler, yoksa siyasetin bizi maraba, kendini aşiret reisi olarak gördüğünü düşündüğüm için değil. Haydi, kalın sağlıcakla.