Bir dönem Türk Basın tarihine damgasını vurmuş Kıbrıslı İş insanı Asil Nadir 83 yaşında öldü. Ölümü basında pek yer almadı.
Gazete köşelerimde tek sütün haber olurken, televizyonların alt yazılarından kuşak halinde geçti.
Asil Nadir 1988’de dönemin Başbakanı Turgut Özal'ın tavsiyesiyle medya dünyasına adım attı ve Türkiye'de medya imparatorluğu kurdu.
Haldun Simavi’den Günaydın ve TAN’ı ardından, Mehmet Ali Yılmaz’ın sahibi olduğu Güneş ile Nokta’yı ve Gelişim Yayınlarını satın aldı.
İstanbul, Ankara, İzmir, Adana gibi büyük şehirlerde yeni matbaalar kurmaya başlamıştı. Hatta Elazığ’da matbaa kurma çalışmaları başlamıştı bile.
Türkiye’de basın dünyası geleneksel çizgide ilerliyordu. Günaydın muhalif çizgiden çıkıp, hükümet yanlısı yayınlar yapmaya başladı.
Çeşitli hamleler yaptı. Gazeteciliğin ticaretle iç içe geçmesine ve gazetelerin promosyon araçlarına dönüşmesine neden oldu.
Reklamın, promosyonların, kitleleri etkilemeye çalıştı ama gerçek gazeteciliğin zayıflamasına yol açtı. Onun döneminde gazeteler, sadece haber vermek yerine, ticari çıkarlarla şekillendirilen birer meta hâline geldi.
Akla hayale gelmeyen promosyonlar yaptı. Manisa’da kurduğu Vestel Fabrikasında ürettiği çamaşır makinası ve bulaşık makinasını, çekilişsiz, kurasız 30 kupon karşılığında okuyucuya vererek lider gazete olmaya çalıştı.
Asil Nadir’in bu çıkışı, medyada “Patronlar Savaşına” dönüştü.
Günaydın’ın özgün yapısını değiştirmek isteyince efsane gazeteci Rahmi Turan’a “Seni sterlin milyoneri yaparım” demesine karşın, Rahmi Turan ekibiyle birlikte gazeteden ayrıldı. Ardından, Müessese Müdürü Kemal Kınacı ve Ankara Temsilcisi Bekir Coşkun'da Günaydın’a veda ettiler.
Ankara Temsilcisi Bekir Coşkun’un yerine Turgut Özal’ın tavsiyesiyle Yavuz Gökmen getirildi.
Hürriyet Gazetesi’nin tepe isimlerine büyük paralar verip, transfer etti.
Asil Nadir Böylece Türkiye’de medyanın çöküşüne giden yolların taşlarını döşemiş oldu.
Günaydın, özellikle toplumda muhalif bir gazete olarak biliniyordu. Fakat Asil Nadir, Turgut Özal’ı eleştiren bir tek haberin bile gazetede yer almasına izin vermiyordu. Çok satması da okuyucuya pahalı hediyeler vermesinden ileri geliyordu.
Yeni ekip, bohem bir hayat yaşıyorlardı. Zevki sefa içindeydiler. Yeni gelen ekip, eski Günaydın ekibini istifaya zorluyordu.
Benim gibi orta düzeyde müdür takımının hayatında bir değişiklik yoktu. Yıl sonunda aldığımız zamlar yeterli değildi. Günaydın’ın eski sahibi Haldun Simavi, günün ekonomik koşullarını göz önüne alarak maaşlarda iyileştirme yaparken, Asil Nadir’in üst düzey yetkilileri, marangozun nalıncı keseri gibi “hep bana, hep bana” diyorlardı.
Büyük yükseliş kısa bir süre sonra dramatik bir şekilde çöküşe dönüştü.
Asil Nadir’in ve büyük paralarla transfer ettiği üst düzey yetkililerinin Lale Devri’ni andıran yaşamı da 1990 yılın Aralık ayında balon gibi sönüyordu.
Bu ihtişamlı yaşam Londra’dan gelen bir haberle buzdağına çarpan “Titanic” örneği dibe vuruyordu.
Asil Nadir’in paravan şirketleri aracılığı ile Polly Peck hisselerini yapay olarak yükselttiği haberi duyulmuştu. İngiltere Ağır Dolandırıcılık Masası, Asil Nadir’i zimmetine para geçirmekle suçlayarak mal ve para varlığının dondurulması için Yüksek Mahkeme’den karar çıkartmış, bunun sonunda Asil Nadir dolandırıcılık ve borçları nedeniyle tutuklanmıştı.
Haberin duyulmasından sonra, bütün bankalar diğer alacaklılar akbabalar gibi gazetenin tüm gelirlerine üşüşmüşü. İnşaa halindeki matbaa yerleri, baskı makineleri, sayfa nakil araçları bir bir haciz ediliyordu. Gazetenin tüm gelirlerine el konulduğu için yeni yıla bırakın zammı, maaşsız giriyorduk.
Gazetede çözülmeler erken başlamıştı. Asil Nadir’in büyük paralar vererek yönetime getirdiği üst düzey yetkililer, gemiyi terk ediyorlardı. Hem de maaşlarını ve kıdem tazminatlarını fazlasıyla alıp, çekip gidiyorlardı.
Gazetede tam bir kaos yaşanıyordu. Günaydın’ın tirajı da hızla düşüyor, satış gelirleri azalıyordu. Çoğu zaman gazeteyi basacak kağıt bile bulunamıyordu.
Aylarca maaş alamadık. Birçok arkadaşımız ayrılmak zorunda kaldı. Ankara Bürosu’nda gazetenin çekirdek bir kadrosu kalmıştı.
Günaydın Ankara İdari İşler Müdürü Yüksel Kangal, Büroyu ayakta tutmak için var gücüyle çalışıyordu.
Personel, maaş alacakları ve kıdem tazminatlarının tahsili için icraya gidiyordu. Fakat, işçi alacaklıları 12 Eylül Darbesi sonrasında yapılan değişiklikle, devlet, kamu kuruluşları ve banka alacaklılarının gerisine düştüğü için bir sonuç elde edemiyorlardı. İcraya düşen baskı ve diğer makineler, yedieminlerin depolarında çürümeye terk ediliyordu.
Görevini sürdüren arkadaşlar, “belki düzelir” ümidiyle çalışmalarına devam ediyorlardı.
Tam bir yıl maaş alamadık. Bu zaman içinde başka gazetelerde ek olarak çalışıyor, çok az bir para kazanıyorduk. Arkadaşlarımızın pazarlarda, çorap, gömlek sattıklarına şahit oluyorduk.
İstanbul’da bazı arkadaşlarımızın pazarda balık sattıkları söyleniyordu.
Asil Nadir’in açtığı yollar, bugünkü medya düzeninin temellerini oluşturdu., Gazetecilik açısından kötü bir miras bıraktı.
Çünkü Asil Nadir’in Türk Basın dünyasına adım atması, 1800 gazeteci ve gazete çalışanın mağdur olmasına neden oldu.
Rahmet diliyorum. Allah günahlarını affetsin.
Kaynak : Abbas SATIR – RÜZGARLI SOKAK- BİR DÖNEMİN BASIN TARİHİ, MÜREKKEP KOKULU ANILAR Kitabı.