ODTÜ Mimarlık Topluluğu, Dr. Pınar Aykaç Leidholm’un katılımıyla, Ankara’daki eski Yahudi Mahallesi’nde düzenlediği kent yürüyüşü ile Ankaralılara kentin tarihi içerisinde yeni bir deneyim yaşama fırsatı sundu. Aykaç Leidholm, mahalle ile ilgili “El değmemiş, dokunulmamış ve özgün özelliklerini koruması açısından da çok önemli bir mahalle. Umarım diğer tarihi mahallelerde olduğu gibi tek elden yenileme, restorasyon ya da sokak sağlıklaştırma ile bu özgün özellikleri kaybolmaz” ifadelerini kullandı.

MERVE SABCIOĞLU/ANKARA

ODTÜ Mimarlık Topluluğu, Ankara’da günümüzde ismini İstiklal Mahallesi olan alanda yer alan eski Yahudi Mahallesi’nde düzenlediği kent yürüyüşü ile Ankaralılara kentin tarihi içerisinde yeni bir deneyim yaşama fırsatı sundu. 22 Ekim’de düzenlenen atölye ODTÜ Mimarlık Topluluğu öğrencileri ve ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nden Dr. Pınar Aykaç Leidholm’un yürütücülüğünde yapıldı.

Ulus Meydan’da buluşan katılımcılar buradan Yahudi Mahallesi’ne yürüdü. Aykaç Leidholm, bu rota üzerindeki önemli yapılara dair bilgileri de katılımcılarla paylaştı. Yahudi Mahallesi’ne varıldığında katılımcılar birkaç kişilik gruplara ayrıldı. Her gruba mahallenin bir haritası ve mahallede çekilmiş eski fotoğraflar verilerek henüz tanımadıkları mahallenin içinde kendi başlarına gezmeleri için zaman tanındı. Bu süre içinde eski fotoğraflardaki yapıları bulmaları, harita üzerinde işaretlemeleri ve deneyimlerini not almaları istendi. Katılımcılar, mahalle içindeki deneyimlerini paylaştıkları sohbetin ardından Aykaç Leidholm’un rehberliğinde mahalleyi tekrar gezerek mahallenin tarihi ve mimari dokusu hakkında bilgi edindi.

Sonsöz Gazetesi’nin sorularını yanıtlayan Aykaç Leidholm, Yahudi Mahallesi olarak geçen alanı “Bir tarafta Denizciler ve Anafartalar Caddeleriyle sınırlanıyor. Bir tarafta da Hacettepe Üniversitesi ile sınırlanan bir üçgen” sözleriyle anlattı. Aykaç Leidholm, mahallenin Ankara için önemini şöyle anlattı:

“FARKLI GRUPLARIN BİRLİKTE YAŞADIKLARINI GÖSTEREN ÖNEMLİ BİR MAHALLE”

“Kaynaklara göre çok erkek dönemden beri yani Roma döneminden beri Ankara’da Yahudilerin olduğu biliyoruz ama bu İspanyol göçü dediğimiz göçten sonra Osmanlı’ya yerleşen Yahudilerin Ankara’ya daha çok 19. yüzyılda geldikleri söyleniyor. 19. yüzyıldan 1940’ların sonuna kadar mahallede yaşamaya devam ediyorlar.

Farklı grupların Osmanlı’da ve erken Cumhuriyet’te birlikte yaşadıklarını gösteren -yani Yahudi cemaati ve Müslüman grupların birlikte yaşadığı bir mahalle olması açısından- çok önemli bir mahalle. Bunun dışında el değmemiş, dokunulmamış ve özgün özelliklerini koruması açısından da çok önemli bir mahalle.

Umarım diğer tarihi mahallelerde olduğu gibi tek elden yenileme, restorasyon ya da sokak sağlıklaştırma ile bu özgün özellikleri kaybolmaz.”

“MAHALLE HALA KENDİNİ KORUYAN BİR YERDE”

Aykaç Leidholm, mahallenin korunma açısından güncel durumunu şöyle anlattı:

“Ankara’daki farklı alanlarla kıyasladığımızda bütün özgün özellikleriyle korunmuş bir alan diyebiliriz. Ancak tabii yapıların yapısal problemleri ve genel durumları açısından köhneleşmiş ve problemli bir alan. Çok bakımsız kalmış bir alan. Ama kesinlikle Hamamönü’ne Kaleiçi’ne baktığımızda orada yapılan restorasyonlarla kıyasladığımızda en azından bu mahalle, yaşayanlarıyla ve fiziksel özellikleriyle hala kendini koruyan bir yerde.”

Aykaç Leidholm, mahallenin korunmasına dair düşüncelerini “Kişisel fikrim; farklı grupların birlikte kendi aralarında paylaşım yaparak, bizim daha katılımcı olduğumuz, burada yaşayan insanlardan belediye ve merkezi yönetimden bütün herkesin başından sonuna kadar içinde olduğu bir süreçle korunabilir” sözleriyle anlattı.

ODTÜ Mimarlık Topluluğu’ndan Emirhan Güngör “Topluluğumuzun ana unsurlarından birisi fakülte içerisindeki problemleri çözmeye çalışmak, idare ve öğrenciler arasındaki iletişimi kurmaya çalışmak” sözleriyle faaliyetlerini anlatırken topluluk üyesi Gizem Çal, “Bunun yanında yaşadığımız çevreye yönelik bir şeyler yapmaya çalışma çabamız her zaman var” sözleriyle kendilerini tanımladı.

Geçen bu zamanlarda Ankara Kalesi’nde bir gezi düzenlediklerini söyleyen Güngör ve Çal, topluluğun daha önce yaptıkları etkinlikleri şöyle anlattı:

Çal: “Farklı bir rotadan gitmiştik onda da. Turistik değil de mekanı tanımaya yönelik.”

Güngör: “Bu gezide mesela daha çok deneyim üzerinden yola çıktık. Onda da Ankara’daki kültür devamlılığını işlemiştik. Antik çağlardan itibaren günümüze kültür kendini nasıl aksettirmiş? Anadolu Medeniyetler Müzesi’ni gezip konuşmuştuk. Kale’yi farklı bir rotadan gezip konuşmuştuk. Orada da yine gecekondu mahallelerini incelemiştik, kentsel dönüşüm tartışılmıştı. Aynı zamanda kültürel miras günümüzde nasıl yorumlanıyor bunları tartışmıştık. Bu şekilde kent gezileri atölyesi yapıyoruz.”

Çal: “Çevremizde neler olup bittiğine dair farklı bir bakış açısından bakıyoruz.”

“HAZIR BİLGİYİ TÜKETMEK DEĞİL ÜZERİNE BİR ŞEY ÜRETİP KOYALIM İSTEDİK”

Yahudi Mahallesi yürüyüşünde olduğu gibi, düzenledikleri diğer kent gezilerinde de yalnızca anlatıcıyla birlikte gezmek dışında katılımcılara farklı deneyimler yaşama fırsatı sunan topluluk, kullandıkları yöntemlerin amacını şöyle anlattı:

Güngör: “Aslında bu bizim fakültede eğitim almanın getirdiği bir şey. Mekanla ilişki kurmayı ben fakülteye girince öğrendim. Mekân insanda ne gibi değişikliklere yol açıyor? Davranışlarımız mı mekânı belirliyor, mekâna göre mi davranışlar belirliyoruz? Ya da o yapının karakteristik özelliklerinden tutun harita okuma bilgisine kadar… Haritaya bakıp neresinde olduğumuzu düşündüğümüzde içinde bulunduğumuz mekânı daha iyi algılıyoruz. Bu gezide de insanlar sadece gelip ‘Aaa ne güzel, nostajik eski evler’ vesaire demek yerine mekâna dair fikirleri olsun, mekâna dair hissettiklerini toplayalım, onları daha sonra ayrı bir harita şeklinde sunalım istedik. Bu sayede hazır bilgiyi tüketmek üzerine değil aynı zamanda üzerine bir şey de üretip koyalım istedik.”

Topluluk üyesi Öncer Can Asal: “Bu sayede tarihsel varlıklar olduğumuzu mekân üzerinden de görmeye çalıştık birazcık daha. O binalar nasıl tarihsel olarak katmanlaşıyorsa, bir şeye bürünüyorsa aslında o binaya bürünmesinin ön koşulu o tarihsel gelişim süreci. Keza bizde de. Yani farkında olmasak da o tarihsel belleğimiz mekânı okumamıza nasıl etki ediyor? Bunları tartışmak için başta deneyim üzerinden, anlatı olmaksızın gezdik.”

Asal, Yahudi Mahallesi’nde yürüyüş düzenleme fikrinin nasıl çıktığına dair soruya şu yanıtı verdi:

“Artan göçmen karşıtlığı, mülteci karşıtlığı üzerinden geçen yıl da ‘Mülteciler ve Kent Hakkı” diye bir etkinlik yapmıştık aslında bununla ilişkili etkinliklerden. Mekanla kurduğumuz ilişki ve mülteci krizini nasıl birlikte düşünebiliyoruz ve mekan bu mülteci karşıtlığını da üretebiliyor mu?”

ODTÜ Mimarlık Topluluğu üyeleri, farklı bölgelere geziler düzenlemeye devam edeceklerini belirtti.

Muhabir: Editör