Akkuyu Nükleer AŞ, Nükleer Düzenleme Kurumu'ndan santralin ilk reaktörünün işletmeye alınmasına yönelik gerekli izni aldığını duyurmuş bulunuyor. Birçok defa anlattığım gibi bir Nükleer Güç Santrali ile elektrik enerjisi üretmeye kalkmak elektrik enerjisi üretmenin en pahalı ve tehlikeli yoludur. Bazıları Nükleer Güç Santrallerini kesintisiz bir şekilde büyük miktarda elektrik enerjisi üretmenin en ucuz yolu olduğunu iddia ederek sizi kandırmaya çalışır, aman ha sakın onlara kanmayın.

Bu hesabı yapıp NGS’ler ile elektrik enerjisi elde etmek ucuzdur diyenler sadece enerji üretmekte kullanılan yakıt vb işletme giderleri ile inşaat giderlerini hesaba almakta bu hesap üzerine çarpıp bölerek bak işte ucuza mal oluyor demektedirler.

Oysa kazın ayağı hiç de öyle değildir, onların hiç bahsetmediği masraflar vardır ve onlarda şunlardır:

1-Nükleer yakıtın kullanılması sonrasında ortaya çıkan nükleer atıkların saklanması ve izole edilmesinin maliyeti.

2-Nükleer Güç Santralinin söküm ve bu sırada ortaya çıkan kontamine olmuş materyalin insanlara ve çevreye zarar vermeyecek şekilde izole edilmesi ve saklanmasının maliyeti.

3-Bir Nükleer Güç Santralinde meydana gelebilecek nükleer bir kaza sonrasında ortaya çıkacak büyük insani, çevresel ve iktisadi maliyetler.

Şimdi siz bunları hiç hesaba almadan salt kurulum ve işletme giderleri üzerinden bir maliyet hesabı yaparsanız elbette ki Nükleer Güç Santrallerinde elektrik üretimi ucuzdur diye ahkâm kesebilirsiniz birde bu maliyetleri hesaba katın bakalım bakalım ne olacak?

Diğer yandan mesele sadece maliyet de değil bir ülkenin topraklarında başka bir ülkeye dünyanın en tehlikeli işlerinden birini yaptırması başlı başına üstlenilemeyecek bir risk değil midir?

Yarın olası bir Rusya Türkiye geriliminde adamlar “tüh be kaza oldu” diye reaktörü patlatıp gitmeye niyetlenirse ne yaparsınız?

İki büyük nükleer santral kazasının ekonomik maliyetlerini örnek olarak vermek isterim:

Sanırım hemen hemen herkes Çernobil olayını ve bu olaydaki kasta varan hatalar zinciri ile bu facianın Ukrayna’ya getirdiği ağır maliyeti hatırlıyordur, buradan tekrarlamaya gerek yoktur. Benzer bir olayın yarın bizim ülkemizde de yaşanmayacağının bir garantisi var mıdır?

Biliyoruz ki Çernobil kentindeki Nükleer Güç Reaktörü’nde 1986 yılında meydana gelen kazada doğaya salınan radyoaktif madde 30 yıl sonra bile insanları ve doğayı olumsuz etkilemeye devam ediyor. Ukrayna’da 18 bin kilometrekarelik tarım toprakları radyoaktif kirlenmeye maruz kaldı. Ülke ormanlarının yüzde 40’ı (toplam 35 bin kilometrekare kirlendi. 

Uzmanlar, 5 milyonu aşkın insanın yüksek düzeyde radyasyona maruz kaldığını söylüyor. Radyasyonun yüzde 40’lık bölümü Ukrayna, Sovyetler Birliği ülkeleri ve Batı Avrupa’yı etkisi altına aldı. Beyaz Rusya’nın dörtte birlik bölümü, 264.000 hektarlık bir alan tarım yapılamaz durumda, 485 köy ise tamamen boşaltıldı. Bunun ne büyük bir ekonomik yıkım olduğunu görüyor musunuz? 

Japonya’da vuku bulan Fukuşima kazasını da biliyorsunuzdur peki bu kazanın iktisadi maliyetini biliyor musunuz?

Japonya, bozulmamış nükleer atıkları temizlemenin, erimiş radyoaktif kalıntıları kaldırmanın, reaktörleri sökmenin ve kirli suyu bertaraf etmenin yaklaşık otuz yıl daha süreceğini ve 76 Milyar $ civarında bir bedele mal olacağını öngörmektedir. Japon Ekonomik Araştırma Merkezi ise maliyetlerin daha da yüksek olabileceği görüşündedir. Japon Ekonomik Araştırma Merkezi ise sadece santral alanını temizleme masraflarının 470 ila 660 Milyar $ tutacağını ileri sürmektedir. 2018 itibariyle bu kaza sebebiyle oluşan toplam zararın 202 Milyar 500 milyon $ düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir.

Demedi demeyin Türkiye Ruslara bir nükleer güç santrali inşa ettirip işlettirerek son derecede tehlikeli ve geri dönüşü çok zor bir yola girmiş bulunmaktadır.