RTE, Başbakandı… Tarih 30 Ocak 2010… TRT-1’de “Enine Boyuna” programında konuşuyor. Konu Ankara’nın soğuğunda Türk-İş Genel Merkezinde işlerini ve aşlarını kaybetmemek için direnen Tekel işçilerine geliyor.
Popülizme fırsat vermek istemediklerini vurgulayan Erdoğan, gazetecilere, "Kapattığınız bir kurumda TEKEL işçileri için ne yaparsınız?" diye sordu. Erdoğan, 4-C kapsamına "evet’ der hale gelenlerin olduğunu, hala "istemeyiz" diyenlerin de bulunduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Niye? Şuna alışmışlar. ’Evet, nasılsa rahatız. Ben şimdi nereye gönderilirsem gönderileyim, 4-C kapsamında değil de normal statüde, oturacağım, aydan aya maaşımı alacağım’. Şimdi yeni bir teknik geliştirdiler. ’Devlete verin, gittiğimiz yerde daha düşük ücrette çalışalım ve orada kıdem tazminatı devam etsin’. Yaklaşım tarzı bu.
Bende diyorum ki, ’biz bu devleti adeta bir özel sektör mantığı ile mi çalıştıracağız yoksa geçmişten bu yana alışılmış haliyle mi yürüteceğiz?’ Devleti bu işin içinden çekmek istiyoruz. Devlet, artık ticaretin içinde olmamalı. Özel sektörün girmediği yere devlet girmeli, özel sektörün girdiği yerde de devlet durmamalı, çıkmalı ki bu işi rekabete açalım, ülkenin bu noktada yatırımı, istihdamı ve üretimi artsın. Bizim bunu başarmamız lazım. Bu kadar gerçekçi bir açıklama yapıyorsunuz, bundan rahatsız oluyorlar. Biz kimden alıyoruz, kime vereceğiz. Ben çalışandan alacağım, üretim olmadan TEKEL işçisine parayı vereceğim. Bunu yapamayız, haksızlık…
O tarihte Başbakan Erdoğan, "Şunu da bir meydan okuma olarak almayın ama bizi TEKEL işçisi iktidar yapmadı, bizi milletimiz iktidar yaptı" dedi.
Bir gazetecinin, TEKEL işçilerinin beklentilerini nasıl çözeceksiniz? Bu konuda CHP Lideri Baykal’ın ’İktidarı asker değil, TEKEL işçileri götürecek’ şeklindeki sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz. Ayrıca 4-C konusu kamuoyu tarafından fazla bilinmiyor. Bu konuyu açar mısınız?" demesi üzerine Erdoğan, "4-C" konusunda samimiyetten uzak bir yaklaşımın bulunduğunu söyledi.
Bunu birinci derecede sendika ve sendikalar üzerinden siyasilerin yaptığını kaydeden Erdoğan, "Bir defa Ankara’da bulunanlar TEKEL işçilerinin tamamı değildir. Oraya gelenler belli bir gruptur. Ama TEKEL işçileri de var, TEKEL işçisi olmayan farklı sendikaların oraya gönderdiği ideolojik yaklaşım içinde olan temsilcileri de var" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, iktidarları döneminde, daha önceki iktidarlarda olduğu gibi özelleştirmelerin yapıldığını, bu özelleştirmelerin üretimi olmayan, verimliliği düşük ve devlete yük olan yerlerde yapıldığını söyledi.
TEKEL’in de bu çerçevede özelleştirildiğini ve belli işletmelerin kapatıldığını ifade eden Erdoğan, burada çalışan işçilerin iş hukukuna göre, ihbar ve kıdem tazminatının verilerek iş akdinin fesih edilmesinin söz konusu olduğunu anlattı.
Şimdi bu konuda kimi yanlışlıklara işaret edelim. Eğer bir işyeri özelleştirme adı altında devletin elinde çıkarılıyorsa, bu işyerinde çalışan işçilerde tüm yasal hakları ile aynı işverenin işyerinde ücret ve öteki sosyal hakları sürer.
Ama devleti yönetenler, “Bizi Tekel işçisi iktidar yapmadı, bizi milletimiz iktidar yaptı.” mantığı ile hareket edebilirler mi?
Tekeli taşınır ve taşınmaz malları ile kim satın aldıysa, orada çalışan işçilerin de haklarını bu yeni işveren korumak zorundadır.
Ama devleti yönetenler:
-Ben bu işyerini boşaltıp, bu işyerini işçisiz size teslim edeceğim diye bir sözleşme bağıtlamışsa, bu sözleşmeye göre işçilerin ihbar önelleri ile kıdem tazminatlarının ödenmesini de devlet üslenmişse, neden C-4 gündeme getiriliyor? AKP iktidara geldiği günden bu yana devletin malların sattı. Devlet malsızlaştı. (Devam edecek)