Bilim insanları kolay yetişmiyor. Doktor olmak öyle kolay bir meslek değildir. Yetişmiş yetenekleri yok etmek, Türkiye’yi ve halkını dışa peşkeş çekmek demektir. İktidarın bilim güçlerimize yönelik vurdumduymaz, keyfi, bir yandan “giderlerse gitsinler” öte yandan gitmeleri için de elinden geleni ardına koymayan anlayış ve politikaları şüphesiz en çok tartışma konularından biridir.
Hastanelerde randevu almak mümkün değildir. Önemli tetkiklere bir yıl sonraya gün veriliyor. Ülkenin büyük kesimi bununa tepki verirken yüzde 35’lik AKP seçmeni, yanlarında MHP’ye oy verenler hiç sesini çıkarmıyor. Bu nedir, biliyor musun?

Toplumda derin kök salan cehaletin dışa vurumudur.Şöyle geçmişe dönüp bir bakarsanız AKP iktidarı, ülkenin beyin güçlerini  geliştirme politikaları ve hevesleri olmadı. Yurt dışına gitmek zorunda kalan doktorlar için RTE, ne diyordu?
“Varsın giderlerse gitsinler…” Bu kafa bakışı ile ülkenin bilim kurumları siyasi ideolojik saplantılarla gasp edildi ve dağıtıldı.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda bilge, bilim, düşünce, sanat, edebiyat, mühendis insan yokluğundan kırılıyordu. Bu insanlar olmadan gelişme, özgürleşme, üretim ve çağdaşlaşma mümkün değildir.

Yetişmiş insanları ülkeden yok etmek, “senin adamın, benim adamım” türünden yaklaşımların hepsi Türkiye düşmanlığıdır. Yazılı sınavda 92 puan almış bir genci, sözlü sınavda eleyip kendi adamını işe alan AKP’lilerden bu ülkeye hayır gelir mi?
Ülkeye düşmanlıktır. Yeryüzündeki yaşanan olaylara bir bakarsak, ülkeyi işgal eden yabancı güçlerin ilk yaptığı önce aydın kesimi biçmek yok etmek olmuştur. Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de ve işgal edilen tüm ülkelerde böyle olmadı mı? Örneğin ABD’nin ileri karakolu İsrail kaç İranlı mühendisi suikastla öldürdü?  Bir ülkeyi cahil, tepkisiz, isyansız, örgütsüz, güçsüz bırakmanın en etkili yöntemi önce aydın ve örgütlü insanları yok etmektir...

Şimdi yetişkin insanlar Türkiye’de kaçıyor. En yetişkin genç beyinlerde büyük göç var. Bu neyi gösteriyor? 23 yıldır iktidarda olan AKP’nin bu ülkede güçlü beyinlerin yaşama olasılıklarını söndürmüş olduğunu gösteriyor. Mustafa Kemal Atatürk; gençleri yetişmek üzere yurt dışına bizzat kendi gönderirdi. “Giderlerse gitsinler…” demezdi. Atatürk; seçkin gençleri gönderirken “kıvılcım olarak gidip alev olarak dönmelerini” şart koşmuştu. Bu gençler Türkiye’nin kalkınmasını sağladı. Şimdi kurtuluşu yabancı ülkelerde görenler, yabancı ülkelerin yükselmesini sırtlarından taşıyor.

Oysa bu gençler Türk halkının yani bizim emeğimizle, milyarlarımızla, varımızı yoğumuzu uğurlarına feda ettiğimiz filizlerimiz arkalarına bile bakmadan kendilerini bekleyen yeni hayatlarına doğru kaçıp gidiyorlar. Bu ülke ne hale geldi? Fiyatların füze gibi fırladığı AKP iktidarında kimi kıt akıllı kişiler 7-8 yerde maaş alırken kendilerini akıllı sanıyor.  Kıt akıllı aydın geçinenler bir ülke için tam bir tehlikedir. AKP ve cemaat saflarında neden yer aldığını kendilerine sormazlar. Arkasında hiçbir ciddi bilimsel düşünsel üretim olmayan bu kesim de aslında ülke cehaletinin kopmaz bir parçasıdır. Bunların büyük bölümü AKP iktidara geldiğinde 1 yaşındaydı. Şimdi bu kesim 24 yaşında sormamız gereken soru şudur: “Biz bu kişileri nasıl yetiştirdik?”…