Diyelim ki Recep inadım inat, dediğim dedik, öttürdüğüm düdük diyerek muhalefet ile anlaşmaya yanaşmadı ve gitti...

Diyelim ki Recep inadım inat, dediğim dedik, öttürdüğüm düdük diyerek muhalefet ile anlaşmaya yanaşmadı ve gitti 10 Mart tarihinde erken seçim kararını açıkladı ve en nihayetinde seçimlerin 14 Mayısta yapılmasına karar verildi.

Diyelim ki Recep Bey bu seçimlerde 3.kez aday oldu…

Diyelim ki Yüksek Seçim Kurulu’da anayasaya yüzde yüz aykırı olmasına rağmen bu adaylık başvurusunu kabul etti…

Diyelim ki tüm anketler yanıldı ve Recep Bey beklenmedik bir şekilde ve anayasaya aleni aykırı olarak 3. Kez cumhurbaşkanı olarak seçildi…

Peki, dünya anayasaya yüzde yüz aykırı olarak yapılan bu seçim sonucunu kabul edip tanır mı?

Şimdi bazıları çıkıp yahu tanısalar ne olur, tanımasalar ne olur? Seçimler bizim iç işimiz, kendi seçimimiz değil mi, onlara ne? Diye sorabilir.

Lakin durum gerçekte hiç de öyle değil, Türkiye dünyada tek başına yaşayan kimse ile ilişkisi olmayan yalıtılmış bir ülke değil. Kuzey Kore gibi yalıtılmış, kendi çalıp kendi oynayan bir diktatörlük olsak kimin ne dediği ile neyi tanıyıp tanımadığı ile elbette bizde ilgilenmek zorunda kalmazdık. Oysa Türkiye özgür dünyaya ait birçok ittifakın içinde yer alıyor, birçok ittifak ile siyasi, hukuki ve ekonomik birliktelikleri bulunuyor.

Bu birlikteliklerin temeli de demokrasi, hukukun üstünlüğü, serbest seçimler ve serbest piyasa ekonomisi üzerine inşa edilmiş.

Tamam, birçok defa Türkiye dâhil bazı ülkelerde seçim sonuçları ve seçimlerde olan bitenler tartışmaya açılmış çoğunlukla da seçimlerin güvenliği ve demokratikliği ile ilgili sorunlar masaya gelmiştir. Bunların çoğu ispatı zor tartışmalı konular olarak raporlanmıştır.

Fakat eğer yukarıda yazmış olduğum senaryo gerçekleşir ve Recep Bey anayasaya aykırı olarak 3. Kez aday olup seçilirse ilk defa bir seçim sonucu anayasaya bu kadar net ve tartışmasız olarak aykırı olacaktır.

Demokratik dünyanın anayasaya bu kadar net olarak aykırı olan bir sonucu kabul edip, tanıması beklenebilir mi?

Bakın örneğin Türkiye Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı üyesidir. AGİT Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu (ODIHR) 2002 yılından beri Türkiye’de yapılan seçimleri izlemekte ve raporlamaktadır. AGİT Türkiye’de 2002, 2007 erken ve 2011 yılında Genel Seçimleri ve 2014 yılında yapılan Cumhurbaşkanı seçimini izlemiş ve raporlamıştır.

Şimdi AGİT bu seçimleri de izler ve anayasanın açık ihlali olarak yorumlarsa ne yapacaksınız?

Recep Bey Anayasayı alenen ve taammüden çiğneyen bir politikacı olarak siyasi kariyerine devam etmek ister de özgür ve demokratik dünyadan kabul görmezse ne yapar?

Türkiye’yi üçüncü sınıf bir diktatörlük, anayasanın manayasanın tanınmadığı, açıkça çiğnenmekten kaçınılmadığı bir muz cumhuriyeti konumuna düşürmeye kimin ne hakkı var?

Ben bu ülkeyi seven bir aydın olarak Recep Bey’i kendisini bu konuma düşürecek bir karar almaktan kaçınmaya, eğer gerçekten de aday olmak istiyorsa muhalefetin açtığı anayasal çıkış yolunu kullanarak 6 Nisan öncesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir erken seçim kararı çıkarmaya davet ediyorum.

Eğer bunu yapmaz ve anayasayı çiğnemekte ısrar ederse en nihayetinde kazansa bile anayasayı açıkça çiğnemiş ve anayasaya aykırı olarak seçilmiş bir politikacı olarak anılacak ve dahası meşruiyeti daima sorgulanacaktır.