(ŞİMDİ DEĞİLSE,NE ZAMAN ?)
Yargıtay onursal üyesi Sami Selçuk’un Hatay’ın seçilmiş Milletvekili Can Atalay’ın TBMM tarafından milletvekilliğinin düşürülmesi karşısında yazdığı zehir zemberek yazı saygın bir hukukçunun feveranını yansıtıyor.
Anayasalar ‘toplumsal sözleşme’ dir.
Kendi yaptığı , ‘toplumsal sözleşme’ye uymayan bir iktidarın meşruiyetinden söz etmek mümkün müdür?
Hataylıların verdiği milletvekilliğini ve Anayasayı yok saymak, halkın seçme ve seçilme anayasal hakkının doğrudan darbe değil midir?
Bu koşullarda yerel seçimleri yapılması ve demokratik yolla seçimle halkın iradesinin sandığa yansıyacağını ve sandıktan aynen çıkabileceğini sanmak ne kadar gerçekçidir?
Bu gelişmeler, Anayasanın maddelerini açıkça yok sayıldığını Sami bir çok saygın hukukçunun da AKP iktidarının, ve meclisin tutumunu eleştirmekle beraber meşru olmadığı ulusal basında yer almaktadır.
Son üç seçimde oy pusulasında AKP’nin YSK seçiminde nasıl 1. sırada çıktığı yayımlanan videoda açıkça ortadadır.
Öte yandan, ülkemizde bir çok başka kentlerde vede Mersin’de başta Akdeniz ilçesi de olmak üzere bir çok mantık dışı seçmen kaydırma işlemleri muhalefet partileri tarafından saptanmış olup, itirazlar yapılmışsa da, ilçe ve il seçim kurullarında bu itirazların kabul edilmediği yerel ve ulusal basında yer almış olup, siyasi partilerin resmi temsilcileri tarafından ifade edilmektedir.
Bu koşullarda , toplumsal sözleşmeye yasama, yargı ve yürütmenin uymadığı ve bir bunalım olduğu bir gerçeği ortada durmakta değil midir?
Bu nedenle, kanımca bu bunalımdan çıkış yolu, tüm muhalefet partilerin ‘yerel seçimlerin boykot edilmesini’ ciddi bir seçenek olarak tartışması gerektiği düşüncesindeyim.
Yada, muhalefetin başka demokratik ve meşru bir yol bulunarak, muhalefet partileri Türk demokrasisine ve halkın seçme ve seçilme anayasal hakkına sahip çıkmalıdır..!