Geçenlerde bir sosyal medya platformunda tartıştığım muhafazakâr kesimden bir genç Türkiye Cumhuriyetinin 2. Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü’yü kast ederek sanki asker arkadaşıymış gibi her türlü saygıdan uzak bir şekilde “sağır ismet camileri ahır yaptı” diye bir ithamda bulundu.

Camileri ahır yapma ithamını değerlendirmeden önce şu sağır İsmet söylemi hakkında birkaç söz söylemek istiyorum.

Bakın bizim kültürümüzde milleti, vatanı için savaşırken yaralanan kişileri gazi denir ve saygı gösterilir!

Öncelikle şunu belirteyim askeriyeden Orgeneral rütbesi ile emekli olan İsmet İnönü bir topçu subayıydı o cepheden bu cepheye koştururken birçok başka topçu subayı gibi çok yakınında meydana gelen şiddetli top patlamaları sebebiyle duyma yetisinde azalma meydana gelmiştir, sağır söylemi buradan kaynaklanır.

Bu Osmanlı hayranı muhafazakâr çevreler hakikaten de bir tuhaftır, vatan işgal altındayken canını ortaya koyup o cephe senin bu cephe benim en ön safta savaşan bir savaş kahramanına cephede duyma yetisi zarar gördüğü için sağır lakabını takar ama hamamda cariye kovalarken düşüp kafayı kıran padişahlara hayran olurlar.

Bakın hatırlatayım Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve yoldaşları savaş alanında en ön saflarda dişe diş, göze göz işgalci emperyalist güçlerle mücadele ederken devrin padişah Vahdettin beşinci karısını almak için düğün dernek kurmakla meşguldü.

Sakarya Meydan Savaşı’nın devam ettiği 1 Eylül 1921 tarihinde Vahdettin, Nimed Nevzad Hanım ile beşinci evliliğini debdebeli bir törenle Yıldız Sarayı’nda yapmıştır.  O tarihte Sultan Vahdettin 60-61 yaşlarında, Nimed Nevzad Hanım’ın ise 18-23 yaşlar arasında bulunmaktadır.

Bu muhafazakâr dindar çevreler savaş zamanında düğün dernek kurup genç bir kızı daha haremine katan Vahdettin’e tek bir eleştiri getirmez ve lakin savaş alanında duyma yetisini kaybedip sağır olan bu yüzden de gazi ünvanını sonuna kadar hak eden İsmet İnönü’ye saygısızca gönderme yaparlar. Bu sizce de anormal bir durum değil mi?

Şimdi gelelim camilerin ahır yapılması ithamına:

Açıkça söylemek gerekirse İsmet İnönü Cumhuriyeti kuran kadronun içindeki oldukça muhafazakâr kişilerden biridir, dine ve yahut bir ibadethaneye saygısızlık yapması hiçbir şekilde beklenemez.

İşin aslı şöyledir:

Bu sırada Türkiye 2. Dünya Savaşı yıllarını yaşıyordu. 1942 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın en alevli günlerinde Hitler’in orduları sınırımıza dayanmıştı. İsmet İnönü İstanbul’un bombalanacağını tahmin ediyor. İstanbul’daki saraylarda ve müzelerde bulunan tarihi eşyaları, zarar görmemeleri için Alman uçaklarının menzil dışında kalan bölgelerdeki emniyetli binalara koymayı planlıyor.

İsmet Paşa düşmanın dini yerlerin bombalamayacağını tahmin ederek  Topkapı’daki bütün saray eşyalarını, padişahların tahtlarını, mücevherleri, kutsal emanetleri, Hazreti Muhammed’in sancağını, kılıcını, Hırkai Saadeti, Hazreti Osman’ın kanlı Kuran’ı Kerimi’ni, Atatürk’ün Samsun’da çıktığı tahta iskeleyi ve başka önemli eserleri tam 48 vagona yerleştirerek Niğde’ye gönderiyor.

Bu değerli eşyaları korumak için Topkapı Sarayı İkinci Müdürü Lütfü Turanbek başkanlığında 30 görevli, aileleri ve çocuklarıyla birlikte Niğde’ye gitiyor. Bu değerli eşyalar Niğde’de Ak Medrese, Sarı Han ve Ulukışla’ya yerleştiriliyor ve  etrafına nöbetçi askerler yerleştirilip kimse içeri alınmıyor.

Bu olay her dönemde İsmet Paşa düşmanları tarafından, İsmet Paşa Niğde’deki camilerin kapısına asker koyup halkın içeri girmesini önledi  diye  İsmet Paşa’nın aleyhine kullanılmaya çalışılmış hatta daha da ileri gidilerek askerlerin atları bahane edilip İsmet Paşa camileri ahır yaptı yalanı üretilmiştir.

En nihayetinde İsmet Paşa camileri kapattı, ahır yaptı söylemi tamamı ile bir yalandır.

Bu olay ile ilgili olarak birinci elden hazırlanmış son derecede detaylı ve gerçek bilgiye https://www.ismetinonu.org.tr/ cumhuriyet-ismet-inonu-ve-camiler/ erişkesinden kolaylıkla ulaşabilirsiniz.

Demedi demeyin, İsmet İnönü’ye sağır diyerek bir savaş gazisini aklınca küçümsemeye çalışmak, Kurtuluş Savaşı kahramanı ve Türkiye Cumhuriyetinin 2. Cumhurbaşkanını tahkir etmeye kalkmak hadsizlik ve edepsizliğin dik alasıdır.