Hafta başı bu köşede yer alan yazımızda, öğretmenlerin özellikle ekonomik durumunu yansıtan rakamlara yer vermiştik. Nitekim; öğretmenlerimizin yüzde 70.7’si, başta ekonomik, sosyal ve özlük hakları yetersizliği ile karşı karşıya olduklarını söylüyorlar. Öğretmenlerimiz sürekli değişen eğitim sisteminden de yoğun şekilde şikayetçiler.
Mesela öğretmenlere mesleğindeki zorlu yaşam durumlarında psikolojik sağlamlığınızı korumak için ne yapıyorsunuz?” sorusuna yüzde 63.8’i kontrolümü elimde tutmaya çalışıyorum demiş. Yaptığım işe daha fazla odaklanmaya çalışıyorum diyenlerin oranı da yüzde 52.7 düzeyinde kalmış. Sorunlara karşı meydan okuyarak üstesinden gelmeye çabalıyorum diyenlerin oranı da yüzde 35.9 olmuş, Unutmaya çalışıyorum diyenler yüzde 23, hiçbir şey yapmıyorum yüzde 7, profesyonel yardım alıyorum diyenlerde yüzde 6.2 cevabını vermiş.
Öğretmenlerimiz, tüm bu sorunlar karşısında heyecanını yitirdiğini, huzursuzluk hissettiğini,ya da yaşama sevincini kaybettiklerini ifade ederek, mesleki tükenmişlik yaşadıklarını belirtmişler. Nitekim; ankete katılan öğretmenlerimizin, mesleki tükenmişlik yaşama durumları incelendiğinde ortaya bir hayli ilginç sonuçlar çıkmış.
Öğretmenlerimiz içinde mesleki tükenmişlik yaşayanların oranı yüzde 31.1 iken, kısmen mesleki tükenmişlik yaşayanların oranı yüzde 51.3 olduğu ortaya çıkmış. Mesleki tükenmişlik yaşamadığını düşünenlerin oranı ise yüzde 17.6 düzeyinde kalmış.
Öğretmenlerimiz mesleki tükenmişlik sendromuna birinci sırada ekonomik nedenlerin sebep olduğunu düşünüyorlar. Ekonomik nedenleri, liyakatsızlık, öğrencilerin ve velilerin davranışları ve meslekte yaşanan adaletsizlik gibi sebepler izliyor.
Tüm dünyada en saygın ve en itibarlı meslek olarak nitelendirilen öğretmenliğe ülkemizde nasıl bakılıyor. Ankette bu soruya da cevap aranmış. Acı ama öğretmenliğin saygı gördüğünü belirtenlerin oranı sadece 1.9 düzeyinde kalmış. Öğretmenliğin saygı görmediğini ifade eden öğretmenlerimizin oranı ise yüzde 67.7 gibi oldukça düşündürücü bir düzeyde gerçekleşmiş. Kısmen saygı gördüğünü ifade edenlerin oranı ise yüzde 30.4 düzeyinde kalmış.
Öğretmenlik mesleğinin toplum tarafından saygın görülmemesinin nedenleri arasında mali ve özlük haklarının yetersizliği yüzde 38.8 ile ilk sırada, siyasilerin tutum ve davranışları yüzde 30.7 ile ikinci sırada, toplumun tutum ve davranışları yüzde 14.8 ile üçüncü sırada yer almış.
Hal böyle olunca da öğretmenlerimize yine can alıcı bir başka soru yönetilmiş. Çocuklarının öğretmen olmasını isteyip istemedikleri sorulmuş öğretmenlerimize. Çocuğunun öğretmen olmasını istemeyenlerin oranı yüzde 72 gibi dehşet verici bir düzeyde cevaplandırılmış. Çocuğunun öğretmen olmasını isteyenlerin oranı yüzde 9.1, kısmen isteyenlerin oranı ise yüzde 18.9’ de kalmış.
Gelelim günümüzün en çok tartışılan mülakat konusuna. Öğretmenlerimize, “MEB’de herhangi bir kadroya atanma için uygulanan mülakat uygulaması devam etmeli midir?” sorusuna verdikleri cevaplar incelendiğinde, mülakat devam etmeli diyenlerin oranı yüzde 3.9, kararsızım diyenlerin oranı yüzde 7.1 ve hayır devam etmemeli diyenlerin oranı yüzde 89 olarak gerçekleşmiş.
Öğretmenlerimiz “Mülakat neden devam etmemeli?” sorusuna verdikleri cevaplar incelendiğinde adaletsizlik yüzde 75 ile ilk sırada yer alırken, liyakati gölgeliyor diyenlerin oranı yüzde 50.8, yandaş kayırılıyor diyenlerin oranı da yüzde 49.9 olmuş.
Gelelim öğrencilerin beslenme sorununa öğretmenlerimiz nasıl bakıyor. Cevaplara bakıldığında ortaya çıkan sonuçlar çok çarpıcı. Öğretmenlerimizin yüzde 51.8’i beslenme sorunu yaşandığına işaret ederken, yüzde 48.2’si sorun olmadığı görüşünde. Öğretmenlerimizin yüzde 85.3’ü öğrencilere en azından bir öğün yemek verilmesi konusunda mutabakat varmışlar.
Öğretmenlerimiz ÇEDES projesini de değerlendirirlerken, tepkilerini ortaya koymuşlar. Bir grup öğretmenimiz projeyi yararlı bulurken (yüzde 32), projenin amacı doğrultusunda işletilmediği, bunun için de kaldırılmasını isteyenlerin oranı da toplamda yüzde 50’yi aşıyor. Yüzde 15’lik bir öğretmen grubu ise projenin yetkin kişilerce uygulanmadığı ifade etmişler.
Okullarımızın temizlik sorunu da ankette öğretmenlerimize sorulmuş. “Okulunuzda yardımcı personel/temizlik görevlisi yoksa bu sorun nasıl çözülebilir?” sorusuna öğretmenlerimizin verdikleri cevaplar incelendiğinde, bu problemin kadrolu temizlik görevlisi ile çözüleceğini düşünenlerin oranı yüzde 57.9 ile açık ara farkla ilk sırada yer almış.
Özetle;
Öğretmenlerimiz ve okullarımızın durumuna ilişkin durumun bu anket çerçevesinde dikkatlice değerlendirilmesi gerekiyor. Eğitim ve öğretimi, derneklere ve vakıflara teslim eden zihniyetle mevcut sorunların aşılması ve düze çıkılması bu şartlarda ne kadar mümkün olabileceği yaşadıklarımıza bakıldığında gün gibi ortaya çıkıyor. Başında “MİLLİ” kelimesi bulunan bakanlığın zaman geçirilmeden çağın gereklerine uygun, yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yoktur. Eğitimde çağı yakalamış ülkelere bakıldığında önümüze pek çok örnek çıkmaktadır. Dünyanın “yapay zekayı” konuştuğu bir ortamda bizim çağdışı kafaların ürünü olan projeleri çöp sepetine atmalı ve ülkemizin geleceği olan çocuklarımızı çağdaş eğitim imkanlarına kavuşturmalıyız.