68 bin kişi katledildi. 170 bin kişi yaralandı, pek çoğu uzuvlarını kaybetti.

157’si çocuk 463 kişi açlıktan hayatını kaybetti. İki milyon Filistinli göçe zorlandı. ABD Başkanı Donald Trump, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Devlet Başkanı Sisi, Katar Emiri Al Sani, ateşkes anlaşmasına dair niyet belgesine imza attılar, ama tüm bunlara karşın belgede iki devletli çözüm veya Filistin Devletinden söz edilmedi.

Son iki yılda yaşananların, son birkaç gündeki kısa bir özeti böyle.

Ama binlerce; kadın, çocuk, genç, yaşlı insanı soykırıma uğratan Netanyahu’nun döktüğü kanın hesabının sorulmasına ilişkin tek bir cümle bile edilmedi. Hatta hatta, ABD Başkanı, Netanyahu için İsrail Parlamentosundan af bile istedi. Sanki, tüm yaşananların sorumlusu hayatına kaybeden binlerce kişiymiş gibi, Trump ve Netanyahu ellerini yıkayıp bir köşeye geçtiler, olanı biteni gururla seyrettiler.
Filistin’in taş taş üstüne kalmayan görüntülerini günlerdir izliyoruz. Şimdi harabeye dönmüş bu kentlerin yeniden imarından söz ediliyor. Ölüp giden binlerce can, sakat kalmış binlerce kadın, çocuk, genç, yaşlı kimsenin umurunda değil. Deniyor ki, “onlar öldüler ama, yeni bir Filistin’in inşası için üzerlerine düşeni yaptılar.”

İki yıl boyunca Filistin’de, bir insanlık dramı yaşandı. Bu drama seyirci kalanlar, başta Arap Dünyasının zenginleri olmak üzere, batılı ülkelerin liderleri hepsi Mısır’da bir araya gelerek kalıplarına, yaptıklarına bakmadan adeta bir gövde gösterisi yaptılar. Türkiye ve birkaç ülke hariç hiçbirinin orada bulunmaması gerekiyordu. Ama öylesine pişkinler ki, tabuta son çiviyi çakmak üzere orada bulunmakta bir sakınca görmediler. Filistin’de yaşananların en başta gelen sorumlusu İsrail’in gözü dönmüş lideri Netanyahu ile ona sınırsız destek veren ABD’nin Başkanı Trump’ tır. Bu tüm dünyada kabul gören bir görüş olarak tarihteki yerini aldı.

Avrupa’da birkaç ülke lideri dışında hemen hemen tamamı diğer sorumluları oluşturuyor. Netanyahu’ya açık açık destek veren ülkelerin liderli, vatandaşlarının tüm çağrılarına kulak tıkayarak bu katliamda İsrail ve ABD’nin yayında yer aldılar. Arap Dünyası ise yaşanan soykırıma el altından destek vererek, Filistin’in yanında yer almaktan kaçındılar. Dünya üzerinde yer alan 70’ten fazla İslam ülkesi bulunuyor. Ancak tümü -bizimde içinde bulunduğumuz birkaç ülke hariç- bu katliama seyirci kaldılar.

Bugün dünyamız büyük bir tehdit altında. ABD’yi yöneten başkan ve onun tüm yönetim kadroları gözü dönmüş bir şekilde ellerinin ulaştığı her yere saldırıyorlar. Bir gün bakıyorsunuz, Grönland’ı istiyorlar, bir gün bakıyorsunuz Kanada’ya açık seçik bize katılın eyaletimiz olun diyorlar. Bir gün bakıyorsunuz Panama Kanalı’nı bize verin, “vermezseniz” diye tehdit ediyorlar. Son olarak da Gazze kıyı şeridini ele geçirmekle burayı “bir turizm bölgesi, kumarhane ve eğlence merkezi” haleni getirmekten bahsediyordu. Şimdi, bölgede ilk olumlu adım atıldı ve barış yolunda uzun fakat bir o kadar da netameli süreç başladı.

ABD’nin ve İsrail’in Filistin’e, özellikle de Gazze kıyı şeridine yönelik hevesleri geçti mi sanıyorsunuz. Ne yazık ki, biz böyle düşünenlerden değiliz. Ne ABD ne de İsrail buraya yönelik heveslerinden zerre kadar geri adım atmayacak, bölgeyi içine düştüğü sıkıntılı süreci fırsata çevirerek, adım adım ekonomik yönden ele geçirecektir. Yokluğun ve yoksulluğun kucağına düşen milyonlarca insanın elindeki-avucunda ne varsa hepsini yok pahasına ele geçirecektir.

Özetle; Bugün için kanın durması, cinayetlerin sona ermesi olumlu bir adım. Ancak bunun kalıcı bir barışla tamamlanması gerekiyor. Filistin’in yeniden inşası ve ihya edilmesi gelecek yılların en önemli soru olarak önümüzde duruyor. Filistin’in toprak bütünlüğünün sağlanması, İsrail’in bölgede yürüttüğü genişlemeci politikanın unutulmamasında yarar olacağı inancındayız. Bugüne kadar paranın verdiği güçle, adım adım topraklarını büyüten İsrail, bundan sonrada olduğu yerden durmayacak, her gün karış karış büyümeye devam edecektir. Bunu yaparken de “alan memnun-satan memnun” diyecek, bölgeye müdahaleye izin vermeyecektir.
Arap Ülkeleri, Filistin’in, bugün kendileri için bir sorunu olarak görmüyorlar. Bu konuda geçmişte olduğu gibi İsrail yanlısı ülkelerin dümen suyunda bir politika izliyorlar. Sorunu aşmak için, yine sağduyulu ülkelerin izleyecekleri politikalar, gelecek günlerde önemini korumaya devam edecek. Yani henüz her şey bitmiş değil.