Bizler artık birer koşu atı gibiyiz. Fark ediyorum da sabahları insanlar toplu taşımalarda, kendi şahsi araçlarında...
Bizler artık birer koşu atı gibiyiz. Fark ediyorum da sabahları insanlar toplu taşımalarda, kendi şahsi araçlarında sürekli bir yarış içindeler. Sürekli bir yere yetişme çabasıyla geçiyor ömrümüz. Monoton bir hayat. Oysa ki pandemi sürecinde sokağa çıkma yasaklarının olduğu vakit hepimiz ne kadar da şiirsel anlatıyorduk. Sokaklarda olmak, ofislerimize gitmek ne kadar değişik etkinlikler gelmişti hepimize. Fakat şimdi insanları izlediğimde aslında kimse yasaklardan daha farklı değil. Bu sefer de başka bir monoton şiirin içindeyiz. Resmen bir Dostoyevski kitabı gibi karanlık ve iç daraltıcı havalarda emek adına koşan mutsuz insanlar.
Peki ne yapmak lazım? Bizi böylesine bir altılı ganyan fatihi gibi yapmaya çalışan hayata biz neler yapabiliriz?
Her şeyi bırakıp bir deniz kenarı kasabaya yerleşmek? Köyümüze dönüp organik beslenmek?
Karar versek de aslında bunu başarmamıza imkan yok. Çünkü göbeğimizden bağlanmış durumdayız bu monoton şiire. Bu ne kadar zor olsa da bundan vazgeçmek mümkün olmadığı için bunu sürekli güzellediğimiz bir hayat kurduk kendimize. KApitalizmin bizi bu şekilde kullanmasını yine ona para ödeyerek harcıyoruz. Kahve içiyoruz tüm arkadaşlarımızla paylaşıyoruz bunu ve onlarda bizleri takdir ediyorlar.
Yani kısacası biz koşmaya alışmışız. Vazgeçememek adına yüzlerce sebebi var hepimizin öldüğümüz güne kadar. Hayat geçiyor lütfen vites düşürelim. Hoşça-kalın…