Et paylaşmak kolay… Ama her unutulan el, bizi biraz daha eksiltiyor. Bayramda ne kestik aslında? Sevgiyi, saygıyı, dostluğu yaşatmadıkça kurban kabul olur mu? Bayram olur mu?

Kurbanı mı kestik, yoksa değerleri mi?
Bir zamanlar bayramdı…Eskiden Kurban Bayramı sabahları yalnızca hayvan sesleriyle uyanılmazdı. Gözümüzü açtığımızda evdeki hareketlilik, annemizin mutfakta hazırladığı mis gibi kokular, babamızın bayram namazına gidiş telaşı, çocuk seslerinin cıvıltısı yankılanırdı dört bir yanda. Sabahın erken saatlerinde büyüklerin elleri öpülür, çocuklara harçlıklar verilir, komşularla bayramlaşılırdı. Bir hayvan kurban edilirdi belki, ama beraberinde merhamet, paylaşma, yardımlaşma, saygı, sevgi ve toplumsal dayanışma da yeniden hayat bulurdu. Şimdi geriye kalan, bayram sabahına uyanıyoruz ama o telaş, o heyecan, o samimi koşturmaca yok sanki. Mutfağın kokusu yok, belki de artık anneler bayram sabahı erken kalkmıyor, çünkü sofralar hazır değil siparişle geliyor çoğu şey. Babaların namazdan dönüşü de sessiz, çünkü bayram artık sadece “resmi tatil”. Çocuklar ise sabah erkenden kalkmak yerine ellerindeki tabletlerle başka bir dünyaya uyanıyor. Bayram harçlığı bile dijitalleşti, sarılmadan, bakmadan, hissetmeden, bir el öpmeden…

Komşuluk nerede, eskiden bayram, sadece ev halkıyla değil, mahallenin tamamıyla yaşanırdı. Camiden çıkanlar birbirine selam verir, çocuklar ellerinde mendil ve şeker torbalarıyla büyüklerin peşinde koştururdu. Şimdi ise selam bile lüks oldu. Aynı apartmanda yıllardır yaşayıp birbirinin adını bilmeyen insanlar olduk. Artık kimse kapısını çalmıyor komşusunun. Etin bir parçası bile bırakılmıyor yan daireye. Çünkü paylaşmayı değil, stok yapmayı öğrendik. Bereketin kaynağı olan komşuluk ilişkileri, sessizce bayramların ruhuyla birlikte kayboldu. Çocuklar ne öğreniyor, eskiden bir çocuk, el öpmenin, büyükle konuşurken göz teması kurmanın, sofraya birlikte oturmanın ne kadar değerli olduğunu bayram sabahında öğrenirdi. Şimdi ekran başında geçen saatlerle büyüyorlar. Bayram onlar için ya bir tatil, ya da sadece dışarı çıkma izni. Bir mendil, bir harçlık, bir bayram şekeri toplamak ne kadar çok şey anlatırdı aslında… Ama artık çocuklar yalnız, bizler de onlara yalnızlığı bayram diye sunar olduk. Komşuyu unuttuk, yakını da, kurban eti dağıtılırdı eskiden. Kapı kapı gezilirdi, “Allah kabul etsin” denirdi. Şimdi kapılar kapalı, ziller çalmıyor. Komşuluk ilişkileri sanki sadece apartman aidat notlarında kaldı. Akraba ziyaretleri, bayram için şehir dışına çıkma planlarına kurban gitti. Eskiden büyüklerin elleri öpülür, şimdi aramaya bile üşeniyoruz. “Zoom üzerinden bayramlaşma” bile yeterli sanılıyor. Sosyal medyadan toplu mesaj yetiyor. Değerleri mi kestik, bayramda kestiğimiz sadece kurban değil artık. Sevgiyi kestik, saygıyı kestik, paylaşmayı, komşuluğu, selamı, hal hatır sormayı kestik. Dedeyi, nineyi, teyzeyi, halayı, amcayı, geçmişi kestik. Belki farkında olmadan kendimizi kestik…

Ama hala geç değil. Hala bir kapıyı çalabiliriz. Bir el uzatabiliriz. Bir gözün içine bakarak “Bayramınız mübarek olsun” diyebiliriz. Ve belki o zaman, sadece kurbanı değil, insanlığı da yaşatmış oluruz. Kurbanın özünde ne vardı, kurban sadece bir ibadet değildi. O, paylaşmanın, hatırlamanın, bir araya gelmenin bahanesiydi. Kesilen hayvan değil, bölüşülen nimetti. Bugün ise etin en iyi yerini buzdolabına, geri kalanını poşetlere koyup rastgele dağıtmak yetiyor sanıyoruz. Oysa kurbanın gerçek anlamı, bir yoksulun duasında, bir çocuğun gözündeki sevinçte, bir yaşlının unutulmadığını hissetmesindeydi.

Sabahın erken saatlerinde pişen kavurma kokusu, annelerin tatlı telaşı, kapıda sabırsızlıkla bekleyen misafirler… Hepsi birliğin, beraberliğin sofraya taşınmış haliydi.
Misafirlik, bu toprakların en güzel mirasıydı. Sofralar büyür, kalpler yumuşar, herkese yer bulunurdu. Bir tabak kavurma, bir dilim tatlı ve samimi bir tebessüm, aramızdaki tüm mesafeleri silerdi. Çünkü bayram, hatırlamaktı, birlikte olmanın kıymetini, paylaşmanın huzurunu… Bu topraklarda bayram, etten çok muhabbetle pişerdi. Misafirperverliğin eliyle uzanır, gönüllerde yer bulurdu.

Çocuklar ve bayramın büyüsü, bayramın sabahında yeni ayakkabısını giymek için gece uyuyamayan çocuklar vardı bir zamanlar. Şimdi ise online oyunlardaki bir “skin” ya da dijital harçlık heyecanlandırıyor onları. Oysa çocuklara paylaşmayı, büyüklere saygıyı, bayramın maneviyatını öğretmeden kurban kesmek, ne kadar anlamlı? Unuttuk galiba… Dedeyi, nineyi, onların dizinin dibinde oturup dinlediğimiz hikayeleri unuttuk. Fakiri fukarayı unuttuk. Kapısını çalacağımız, “Buyurun, Allah kabul etsin,” diyeceğimiz insanları unuttuk. Örf ve adet dedik, ama onları sadece nostalji kitaplarının sayfalarına hapsettik. Kurban, sadece bir ibadet değil, aynı zamanda bir toplumsal bağdı. Biz o bağı kestik.

Bir gelecek kurmak için geçmişi hatırlamak gerek, eğer gelecekte çocuklarımıza gerçekten “bayram” kalmasını istiyorsak, geleneklerimizi raflardan indirip yeniden hayata dahil etmeliyiz. Sadece kesmekle değil, paylaşmakla anlam kazanır kurban. Etin üçte biri akraba, komşu ve ihtiyaç sahibiyle paylaşılmazsa, sofrası zengin ama gönlü yoksul bir toplum oluruz. Bayram, biriktir, bugün bir fırsattır. Hem kendimize, hem çocuklarımıza, hem topluma dönüp şu soruyu sormak için. Bu Kurban Bayramı’nda gerçekten kurban mı kestik?
Yoksa biz fark etmeden dostluğu, sevgiyi, saygıyı, komşuluğu mu kurban ettik? Peki gelecek için bugün çocuklara bayramın ruhunu anlatamazsak, yarın onlar için bayram sadece tatil takvimindeki kırmızı bir gün olacak. Onlara gelenekleri, sevgiyi, büyüklere saygıyı, komşuya selamı öğretmedikçe, bayramlar birer anlam değil, yalnızca etkinlik olur.

Yeniden hatırlamak gerek, belki de yeniden başlamalıyız:
🍬Bayram alış-verişini.
🍬Bayram temizliğini.
🍬Kavurmaları, dolmaları, tatlıları…
🍬Bayramlık ayakkabıyı yastık altına koymayı ve ilk adımın onunla başlayacağını.
🍬Bayram sabahı bir büyüğün elini öperek.
🍬Komşunun kapısını çalarak.
🍬Evin en küçük ferdini mutfağa davet edip bayram kahvaltısını birlikte hazırlayarak.
🍬Eti paylaşırken gönlümüzü de açarak.
🍬Bayramı bir daha sadece tatil değil, değerlerin hatırlandığı zaman olarak yaşayarak.

SON SÖZ
Kurban kesmek kolay… Ama kaybettiklerimizi geri getirmek için hatırlamamız, paylaşmamız, yeniden bağ kurmamız gerek. Bayram, sadece bir gün değil, sevgiyi, saygıyı, komşuluğu ve birlikteliği yaşatma zamanıdır.

Unutmayalım:
Paylaşmadıkça eksiliriz. Bayramı tek başına yaşamak değil,yürekten, birlikte yaşamak ve yaşatmak gerekir.

🌹Bayramınız mübarek olsun.