Başucu kitaplarından çok farklıdır böylesi kitaplar. Belleğinize emdirirsiniz onları. İlkokulun sonlarına doğru babamın aldığıVarlık külliyatından okuduğum Stefan Zweig'ın baş eseri 'İnsanlığın yıldızın parladığı anlar' böylesi bir kitap. Oyma akıl koyma akıldan evladır derler. Zamanın ruhuna uygun dünya tarihindeki kırılmaları önden görmüş Zweig. Kitabı 1934'te yazdığına göre oradan geriye sarıyor ve insanlık tarihinin kırılma noktalarını görüyoruz. Her birinin üstüne kitap yazılacak (Ölümsüzlüğe Kaçış_ Bizans’ın Fethi_Georg Friedrich Haendel’in Dirilişi_Bir Gecelik Dâhi_ Waterloo’da Yazgıyı Değiştiren An_Marienbad Ağıdı_ ,Eldorado’nun Keşfi_Bir Kahramanlık Anı_Okyanusu Aşan İlk Sözcük_Tanrı’ya Sığınış_Güney Kutbu İçin Mücadele_Mühürlü Tren_Cicero_Wilson Başarısızlığa Uğruyor) yazarın özlü açıklamalarında değindiği dönüm noktaları, mihenk taşları bunlar. Yerlerinden oynatsan dünyanın şekli çok farklı olurmuş dedirtecek cinsten olaylar. Zweig’ın eşsiz anlatımıyla dünya tarihinin seyrine bir bakış, insanlığın evrensel deneyimlerine bir ayna... Stefan Zweig, ‘İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar’da on dört tarihsel, kısa anlatı üzerinden insanlık tarihinin gidişatını neredeyse bütünüyle değiştiren, şekillendiren “an”lara, durumlara hallere /kişilere odaklanıyor. Her zamanki ustalığıyla okurunu keyifli, sürükleyici, düşündürücü, zaman zaman iç burkucu bir yolculuğa çıkaran Zweig, tarihin heyecan verici dönüm noktalarını başka gözlerle görmemizi sağlıyor.
İstanbul’un fethinden Napoléon’un Waterloo’daki yenilgisine, Dostoyevski’nin kurşuna dizilmekten kurtuluşundan Tolstoy’un dramına, Lenin’in devrim için yola çıkışından Goethe’nin sevdalılık hallerine uzanan insanlık tarihinin kolektif hafızasına bir saygı duruşu...İnsanlık tarihi boyunca gerçekten önemli ve utkulu bir ana ulaşmak için milyonlarca saatin akıp gitmesi gerekir. Zweig’a göre, “tüm zamanların en büyük şairi ve gösteri sanatçısı” olan tarihin akışı gündelik ve sıradan olaylarla doludur. Ancak tarihe yön veren, birbirini izleyen bu sıradan olayları ara sıra kesintiye uğratan olağanüstü ve unutulmaz anlardır. Yazar bu yapıtında insanlığın yazgısını değiştiren bu anlardan on dördünü resim sanatından ödünç aldığı bir biçimle, birer “minyatür” olarak gözlerimizin önüne serer. İstanbul’un fethi sırasında yetmiş geminin bir gecede vadilerden, tepelerden, bağlardan ve ormanlardan aşırılarak Haliç’e indirilmesi; Waterloo Savaşı’nın sonucunu değiştiren bir anlık hata; 74 yaşındaki Goethe’nin 19 yaşında bir genç kıza duyduğu aşkla yarattığı başyapıt; Rus devrimini başlatmak üzere Zürich’ten yola çıkıp Almanya üzerinden mühürlü bir trenle ülkesine dönen Lenin… Bu kitapta anlatılan, tek tek bireyler tarafında yaşanan, ancak tarihin akışını değiştiren deneyimlerden bazılarıdır.
Zweig insanı, keşfetme, yaratma ve bazen de fiziksel koşulların yol açtığı sınırları aşma kapasitesiyle olduğu kadar zaafları veyetersizlikleriyle de her zaman geleceği belirleyen başlıca unsur olarak görür. Hiçbir sanatçı, bir günün yirmi dört saati boyunca yaratıcı değildir; büyük ve kalıcı olacak işlerini yalnızca ilham gelen o nadir anlarda üretmeyi başarır. Tüm zamanların en iyi yazarı ve oyuncusu olarak takdir edebileceğimiz tarihin kendisi bile, kesinlikle her daim yaratıcı olmamıştır. Goethe'nin büyük bir saygıyla “Tanrı'nın gizemli atölyesi” olarak adlandırdığı tarih içinde de bile pek çok önemsiz ve sıradan olay mevcuttur. Hayatınve sanatın her yerinde olduğu gibi, asla unutulmayacak olan