Biyolojik evrimi hepiniz bilirsiniz üzerinde çok tartışma olsa da bilim çevrelerince evrim gözlemlenen bir gerçeklik olarak tanımlanmaktadır. Biyolojik evrim canlıların nasıl var olduğunu açıklamaya çalışmaz, var olan canlıların türleşmesini ve bu türlere ayrılmanın mekanizmasını açıklamaya çalışır.
Cansız yani inorganik maddelerden organik maddelerin ve canlıların oluşmasını araştıran çalışma ise abiyogenez yani kimyasal evrimdir.
Fakat ben bu makalede bu iki konuyu değil daha ziyade son 15 – 20 yılda gözlemlenen makinelerin evrimini ve bu evrimdeki müthiş hızlanmayı konu alacağım.
Her gün bir yerlerden yapay zekâ kavramını ve yapay zekâ ile donatılmış robotların nerede neler yaptığını duyuyoruz değil mi?
İnsanlık önceleri son derecede basit, ilkel makineler yapmış ve bu makineleri üretim ve tüketim süreçlerinde kullanmayı başarmıştı.
Aslında insanın ihtiyaçlarını karşılamada gösterdiği başarı da makineler aracılığı ile kendi kas gücü dışında kullanabildiği diğer güçler sayesindedir.
İnsan önce rüzgâr ve akarsu gücü gibi doğada var olan güçleri değirmenler, çarklar ve yelkenler gibi çok basit makineler ile kullanmıştır. İnsan daha sonra ise kimyasal enerjiyi makineler aracılığı ile kullanmayı öğrenmiş ve buhar makineleri, içten yanmalı motorlar ve türbinler gibi enerji dönüştürücü makineler aracılığı ile üretim ve tüketimde kullanmayı başarmıştı.
İnsanlar kimyasal enerjiden sonra ise evrenin en temel gücü olan nükleer gücü kullanmayı öğrenmişti.
Bu noktaya kadar makinelerin evrimi sadece gücün kullanımı ve enerji kaynakları konusunda ilerleme kaydetmiştir.
Fakat son 40 ila 50 yılda makineler akıllanmaya başladı, yani bilgisayar ve yazılım teknolojilerindeki gelişmeler ile makineler kendi kendine iş gören ve hatta kendi kendine öğrenen bir seviyeye ulaştı işte bu teknolojik gelişim makinelerin evriminde çok ciddi bir sıçrama yaratmış bulunmaktadır.
Yapay zekâ ya da makine öğrenmesi teknolojileri yeni bir çağın doğuşuna yol açmıştır artık makineler sadece güçlü değil akıllıdır da…
Makinelerin gelişmesi insan uygarlığını tarım çağından sanayi çağına taşımıştır, makinelerin akıllanması ise insan uygarlığını sanayi çağından bilgi çağına taşıyacaktır.
Sanayi çağına geçip makinelerin gücünden yararlanmayı başaran kişi ve toplumlar diğer toplumlara fark atmış ve en nihayetinde egemen güç konumuna gelmişti.
Şimdi de makinelerin akıllanmasından yararlanmayı bilen toplumlar diğer toplumlara büyük fark atacak ve yeniçağın egemen güçleri bunlar olacaktır.
Geçmişte çok güçlü makineler yapmış olsak dahi bu makinelerin kullanılması ya da yönetilmesi için gene de insana ihtiyaç vardı.
Gelecekte ise makineler çalışmak için insana ihtiyaç duymayacak, kendilerine verilen görevi otomatik olarak kendi başlarına yerine getirebileceklerdir.
Örneğin biz koskocaman bir kamyon yapabilmiş ve yüzlerce insanın günlerce uğraşarak taşıyabileceği yükleri bir makine ile çok daha hızlı bir şekilde taşıyabilmeyi başarmıştık. Başarmıştık tamam amma ve lakin her hâlükârda bu kamyonu kullanacak bir insana ihtiyacımız vardı. Makinelerin akıllanması ile birlikte işte bu insana da ihtiyaç kalmayacak yapay zekâ ile yönetilen kamyonlar otonom sürüş teknolojisi sayesinde herhangi bir insana ihtiyaç duymadan yükleri çok daha hızlı, çok daha güvenli ve çok daha ucuz bir şekilde taşıyacaklar.
Böyle birçok başka örnek daha vermek mümkün, örneğin; bu gün yapay zekâ ile donatılmış robot savaşçılar savaşların kaderini değiştirebilmektedir.
Eskiden bir devletin asker sayısı sahip olduğu insan nüfusu miktarına ve ikna etme kabiliyetine bağlıydı. Yakın gelecekte ise savaş alanlarına hâkim olacak robot askerler ve bu askerlerin sayısı ile nüfus arasında bir ilişki kalmayacaktır.
Teknolojisi olan devletler nüfus miktarına hiç bakmadan diledikleri kadar robot asker üretebilecektir dahası robotları ikna etmek gibi bir sorun da yoktur, bu gelişmenin savaşlarda güç dengesini nasıl değiştirebileceğini de varın siz hesap edin