Yıllar önce birlikte kurmuş oldukları iktidar koalisyonu çatlamıştı.
İşin içine dershane girdi. Ama paralar ayakkabı kutusunda duruyordu.
Para işin için girince “Allah Allah” diye bağırarak saldırı başladı.
Devletin yüksek katına getirdiklerini bir bir görevden alıyordu.
Neden? “İnlerine” girmişti. Yani temizleme peşindeydi.
Japonya’dan gelince Esenboğa Havalimanı’nda istifa eden 4 bakanın kollarını havaya kaldırmıştı. “Bu bir komplo, iktidara darbe” demişti.
Biyatçı medya tetikçileri karşı tarafa amansız saldırılarda bulunuyordu...
TV ekranlarında hakaretler…
Ama ne hakaretler…
Toplum şaşkın izliyordu.
Hakaretler havada uçuşuyordu. Oysa 17 Aralık 2013 öncesi yandaş medya tekti. Her şeyi onlar için güllük gülistanlıktı.
Fethullah-RTE için görev yapıyordu.
İktidarın üzerine toz kondurmuyorlardı.
Şimdi RTE; “ İnlerine gireceğiz!” diyordu.
İnlerine girdi ya…
Cemaat adını “Hizmet hareketi” olarak ilan etti.
RTE ve ekibi ne diyor?
“Devlet içinde paralel yapı!”
Yani “Örgüt”… Hem de o ilan ediyor…
“İllegal örgüt”
AKP kulislerinde söyleniyordu. Hele şu HSYK işi bir halledilsin…
“İnlerinde yakalananlara” illegal örgütten dava açılacak…
Düzenin basını da saf tutuyordu.
Star, Sabah, Takvim, Habertürk, Akit, Yeni Şafak gibi gazeteler, RTE ve ekibinin yanında yer alıyordu. RTE’yi savunuyorlardı.
“İnlerine girilen Hizmet Hareketi’ni” ise Zaman ve Bugün temsil ediyor.
“İnlerine girilince” bu gazetelerin yöneticileri ve köşe yazarları kamplaşmıştı. Kalemşorlar vuruşuyordu. Halk izliyordu.
RTE’nin savunucusu Sabah Gazetesi’nin en önemli manşetlerinden birisi neydi biliyor musunuz?
“Gülen örgütünün sekiz kollu ahtapotu…”
Kirli çamaşırlar ortaya döküldü. İnlerine girilmişti.
Cemaat şirketlerine ucuz finansman sağlayan organizasyonlar su yüzüne çıkıyordu. Bu şirketler köşe olmuştu. Emeklilerin cebinde bozukluk bile yoktu.
Onlara göre Pensilvanya’dan yönetilen örgütün adı “sekiz kollu ahtapot” olmuştu. Ahtapotun kolları kamu kurum ve kuruluşlarına, medyaya, eğitime, yargıya ve polise kadar uzanıyordu.
Anayasa Mahkemesi, HSYK, Özel Yetkili Mahkemeler, Danıştay ve Yargıtay gibi devletin adalet dağıtan en üst kurumlarında yuvalanmalara kim izin vermişti?
RTE ve ekibi…
MİT, Maliye, Dışişleri, Çevre Bakanlığı, Üniversiteler yönetim kadroları kimin elindeydi?
Görevden alınanlar gerçekten “Hizmet Örgütü’nün” adamları ise bu insanlar yasa dışı örgütün üyeleriyse, RTE ve ekibi sadece bunları görevlerinden alıp gözdağı ile korkutacak mıydı?
O, yoksa “illegal örgüt kuran Gülen ve örgüt üyelerini” yargının önüne çıkaracak mıydı? Bunlar yapılmazsa “inlerine girmenin” bir anlamı kalmazdı. &&&