“Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde de, Anadolu’ da 1000 yıl boyunca, kapalı çarşılardan hanlara, esnaf çarşılarından, Cuma camilerine ve külliyelere kadar doğaya, ağaca, çiçeğe, insana, kuşlara varıncaya kadar yaşayan tüm canlıları da içeren, düşünen bir çevre oluşturulmuştu.

. Kapalı çarşılar, hanlar ve esnafın uzmanlaşıp yoğunlaştığı sokaklar, gölgeli, çınarlı, havuzlu ve asmalı, çardaklı idi. İklime de bağlı olarak yazın serin, kışın sıcak ortamlar yaratmak için teknolojinin tüm olanakları kullanılıyor, yeşil ile iç içe, suyu gören ve sudan serinleyen, yararlanan ortamlar, mikroklimalar oluşturuluyordu.”

Helenistik dönem, Roma dönemi tiyatroları, agoraları, stadyumları ve forumlarının üzerinden yaklaşık 700 yıl geçtikten sonra Türkler Anadolu’ya geldiler. Pek çok antik şehir bu dönemde yıkılmış ve terkedilmişti. Greko-Romen planlı şehirlerin unutulmasının üstünden uzun zaman geçmişti. Bizans şehirlerinde ise han ve bedesten tipi ticari yapılar bulunmaktaydı.

Osmanlı Şehri planlı değildi, kültürel ve sosyo-ekonomik gereksinimler şehir merkezinde yer alırdı. Ticari mekanlar ve zanaatkarlar belirli sokaklarda toplanırdı. Bakkallar pazarı, terziler sokağı, kasaplar, marangozlar, eskiciler, helvacılar pazarlar, bıçakçı çarşısı, kunduracılar pazarı, saraçlar çarşısı vb. gibi.

Camiler, medreseler, kümbetler ve hamamlar inşa edildiğinde, hanlar da hemen bunların yanında yer seçiyordu. İslam dininde yıkanmak önem taşıdığından, hamamlar büyük önem kazanmıştır. Diğer İslam toplumları arasında, sadece Türkler çok sayıda hamam inşa etmiş diğer dini, kültürel ve sosyal kurumlarla bağlantı kurmuşlardır [1].

Hamamlar, dini, kültürel, sosyal ve sıhhi kurumların bir parçası olarak ticari mekanlarla iç içe inşa edilirlerdi. Hamamlar, çeşmeler, su taşıma sistemleri ve kemerler, şehirlerin su sorunlarının etkin olarak çözümüdür. Sadece İstanbul’ da II. Mehmet zamanında 20 civarında hamam bulunmaktaydı.

Bu dönemlerde şehir merkezlerinde kapalı çarşılara büyük önem verilmiştir. “Bedesten” ler kumaş ve bez satılmak için yapılmış, sonraları kıymetli mallar ve antika eşya alım satımına tahsis edilmiş sağlam ve güvenli kapalı çarşılardır. Selçuk döneminde var olan kapalı çarşılar ve ticari hanlar Osmanlı döneminde dönüşerek Bedesten halini almışlardır. Şehrin büyüklüğüne ve ticaretin kapsamına göre, Han ve Bedestenlerin sayısı da değişmekteydi.

Hanların iç avluları, kapalı, çınar ağaçlı, gölgeli ve mikroklima yaratan havuz ve çeşmeleriyle ferahlık veren bir yapıdaydı.

“Arasta” ise, üstü örtülü veya dükkanları saçaklı çarşıların eski ismidir [2]. Dükkanları, genellikle bir sokağın iki yanında ya da bir kapalı çarşı, arasta, han ya da bedestenin bir bölümünde yer almaktadır.

Ticari hanlar, şehirlinin günlük ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla dükkan ve depolama alanları sağlarlardı.

III. 1. BURSA TARİHİ ŞEHIR MERKEZİNDE ÇEVRE DUYARLI YAKLAŞIMLAR

“... Bugün, sivil çarşıları bakımından Bursa da en karakteristik Türk şehirlerinden biridir. Asırlık çınarların, yeşil ormanların gölgelediği yollar, saçaklı dükkanlar , ahenkli bir şekilde tesir etmektedir. Asmaların pek çok avantajı vardır. Bir defa bunlar kışın kuruyup yazın yeşillendikleri için güneşli yaz günlerinde serin ve gölgeli yollar temin ederler. Fakat dükkanların ve yolların hava ile temasları kesilmez. Ayrıca her biri kendi başına güzel veya çirkin olan dükkanları bir nizam içine almakta, hepsinin üzerinde bir ahenk ve birlik temin etmektedir. Uzun çarşının bugün üstü açık olan kısmı yazın asmalarla adeta örtülü vaziyettedir; ve çok hoş tesir etmektedir. Bazen genişlemiş bir meydan veya yol kavşaklarında bulunan asırlık muazzam ve muhteşem çınarlar Bursa çarşılarına büsbütün hususiyet vermektedir .” [3]

Bursa tarihi şehir merkezi Uludağ eteklerinde, doğu-batı aksında geniş bir düzlükte yapılaşmıştır. Uzunçarşı, hanlar ve kapalı çarşılar bu kesimde yaya ağırlıklı ve yazın sıcaktan, kışın soğuktan korunaklı mekanlar oluşturulmuştur. Çeşme ve havuzlar, çınarlı iç mekanlar su ve yeşilin bir arada kullanılmasının en güzel örnekleridir. Ulucamii, Orhan Camii şehrin erken gelişme dönemlerinde inşa edilmişlerdir. Yıldırım Beyazıt zamanında, Bedesten’ in inşa edilmesiyle şehir merkezi gelişmiş, Geyve, İpek, Karacabey Hanları ile Sipahi Pazarı inşa edilmiştir. Koza ve Pirinç Hanları da bu dönemde inşa edilmiş ve Bursa’ nın ekonomik, ticari ve idari payitahtlığı (başşehir) İstanbul’ un fethine kadar sürmüştür. Şehir, bu dönemde, su ve yeşilin iç içe olduğu zengin yaya ağırlıklı mekanlarda yaşamını sürdüren önemli bir ticaret merkezidir. (Plan 3)

CEZAR, M. ,1983, “Typical Commercial Buildings of the Ottoman Classical Period and the Ottoman Construction System, İş Bank. Yay. , s. 25 .

ÖZDEŞ, G. , 1953, “Türk Çarşıları” , İTÜ Mim. Fak. , s. 7.

ÖZDEŞ G., 1953, age, S. 10-11.

I. 2. ANKARA TARİHİ ŞEHİR MERKEZİNDE ÇEVRE DUYARLI YAKLAŞIMLAR

“.........Eğer tabiat ve araziye bağlı kalarak ve tarihi kıymetleri nazarı itibara alarak serbest ve gayet tabii olarak bu vazifeyi hallediyorsa şehrin manzarası da insanı ikna edici bir mana kazanır. Ve bu sebepten tarihi şehirler önünde hayran kalmaktayız. Bilhassa en mühim şartlar olan manzara, iklim, iktisadi ve tarihi kıymetler yeni şehirciliğin hususiyetlerini teşkil ederler....” (s.5)

“...Her yer güneş görmelidir” cümlesine göre şark ve garptan ışık almayı tercih etmeli ve caddeleri de cenup şimal istikametinde açmalıdır...” (s.13)

Yenişehir: “ Ayrıca bir yeşillik şeridi Kızılay’dan Lozan Meydanından İncesu vadisine kadar dayanır. Bunun cenubundan ayrıca bir ikincisi muvazi olarak Bakanlıklar mahallesine gider, mevcut pek fazla, geniş olarak açılmış bulunan caddeler miktarca daraltılarak kalan kısımlar yeşilliğe veya ön bahçeye kaybedildiler.” (s.42)[1]

Prof. Hermann Jansen 1932 Ankara İmar Planında, “Bahçe şehir” (Garden City) akımının son temsilcilerinden biri olarak, şehri bir “Bahçe şehir” olarak planlanmıştır.

Gençlik Parkı, dere vadileri, spor alanları, Bakanlıklar, Bahçelievler, Protokol alanı (Kale çevresi) vb planlama kararlarında doğal, görsel verilere olduğu kadar, tarihi değerlerin korunması/ değerlendirilmesine de büyük önem vermiştir. (Plan 4)

PLAN 4: ANKARA’DA HERMANN JANSEN PLANI ve YAYA SİSTEMİ (M.Tunçer arşivi )

Ankara’nın geleneksel şehir merkezi, 14.yy dan itibaren Kale önünde Atpazarı, Samanpazarı ve Koyunpazarı meydanları çevresinde, Çıkrıkçılar,Saraçlar vb geleneksel üretim, satış mekanları olarak gelişmiştir

15. yy.da bu bölgede 30 civarında ticari han (Tuz, Zafran, Çengel, Çukur, Safran Han vd.) ve Mahmut Paşa Bedesteni yer almaktaydı. 16. yy. dan sonra da, şehirdeki ekonomik gelişmeyle bağlantılı olarak aşağı yüzde Suluhan çevresinde Tahtakale (Taht’ el Kal’ a) , Karaoğlan Çarşıları gelişmiştir.

PLAN 5 : ANKARA TARİHİ TİCARET MERKEZİ: ATPAZARI ÇEVRESİNDE BEDESTEN VE HANLAR TAMAMEN YAYA AĞIRLIKLIDIR (Kaynak : Tunçer, M.)

Şehir merkezinin gelişiminde, topografyaya uyumun yanı sıra yönlenmenin de önem taşıdığı gözlenmekte, güney ve batı yönünde bir gelişme gözlenmektedir.

Hanlar, ticari sokaklar Cuma camilerinin çevresinde yer seçmişlerdir. İç ve dış mekanlarında Bursa örneğinde görüldüğü gibi yeşil ve su öğeleri bulunmaktaydı.

Suluhan’ da ise çeşmeli küçük bir köşk mescid bulunmaktadır. Mahmut paşa bedesteninin, Kale önündeki hanların kuzey-doğu , güney-batı yönünde yönlendiği görülmektedir. Geleneksel ticaret ünitelerinin yer aldığı sokaklar (Çıkrıkçılar, Saraçlar, Uzunçarşı, Sipahipazarı, İplik Pazarı vb.) genel olarak dar, gölgeli, alçak katlı ticaret sokaklarıdır. Çeşmeler, cami önlerinde, çeşitli küçük meydancıklara yerleştirilmiştir.

Bursa örneğinde olduğu gibi, ticari mekanlarla iç içe hamamlar (Haseki, Tahtakale, Karacabey, Şengül Hamamları) bulunmaktadır.

III. 3. ŞANLIURFA TARİHİ ŞEHIR MERKEZİNDE ÇEVRE DUYARLI YAKLAŞIMLAR

“... Gerek malzeme seçimi gerekse plan uygulaması yönünden kesme taştan (kalker) kalın, yüksek duvarların ve toprak örtülü tonozlu damların kullanılması yaz aylarının bölgede 40-45 dereceye kadar varan sıcaklığı büyük ölçüde hafifletmiş, sokakların dar, duvarların yüksek tutulmasıyla da hemen günün her saatinde güneşte yanmadan yürünebilecek gölgelik bir kesim elde edilmiştir...”[2]

Şanlıurfa tarihi şehir merkezi, Urfa Kalesi’ nin altında, Balıklıgöl, dinsel külliyeler (Halil-ül Rahman vb.) ile iç içe yer almaktadır. Güneydoğu’ da çok sıcak, kurak bir iklim bölgesinde yer alan şehir bir vaha niteliğindedir. Balıklı göl efsanevi niteliğinin yanı sıra, su ve yeşil özellikleriyle yöreye hayat vermektedir.

Fotoğraf 1-2: ŞANLIURFA BALIKLIGÖL ÇEVRESİ ÇEVRE DUYARLI YAKLAŞIMLARIN YOĞUN OLDUĞU TARİHİ KENT KESİMİDİR (M.Tunçer Arşivi)

Ticari merkezin bunun yanı başında olması herhalde tesadüfi değildir. Hanlar (Gümrük, Veli Bey Hanı vd.), kapalı çarşılar ve geleneksel ticari sokaklar (Hüseyniye, Bıçakçı, Kazancı Çarşıları) iç içe sıkışık bir alanda yer almaktadır. Semerciler, Keçeciler, Attarlar, Nalburiye vb. geleneksel üretim, satış birimleri kendilerine özgü sokaklarda yer seçmişlerdir. Urfa geleneksel dokusunda olduğu gibi dar ve gölgeli sokaklar, kabaltılar, üst örtüler ticari bölgede yoğunlukla kullanılmıştır.

Balıklı gölden başlayarak hanların içinden geçen, buranın hem drenajını sağlayan, hem de geçtiği alanlarda mikroklima yaratan bir küçük kanal/su sistemi bulunmaktadır.

Hanların avluları yeşil, gölgeli, çeşme ve havuzlu mekanlardır. Urfa evlerinde de gölgeli, havuzlu, yeşil avlular ve buraya bakan dış sofalar bulunmaktadır.

Osmanlı tarihi şehir merkezlerinde çevre duyarlı yaklaşımlar aşağıda özetlenmiştir:

1. Küçük Yapı Adaları: Genellikle 2-4 m. arasındaki dükkanların oluşturduğu yapı adaları 4-8 m. derinliktedir. Bunların iki kenarında 5-7 m. genişlikte yollar bulunur, yol alanı yerleşim alanlarına göre daha fazladır (%50’ den fazla).

2. Genellikle Tek Katlı Dükkanlar: Yer yer üst katta depolama alanları bulunmasına rağmen geleneksel ticaret merkezleri tek katlıdır.

3. Güneşten Sakınma: Çarşılarda genellikle güneşten , sıcaktan korunma önlemleri alınmış, sarmaşık cinsleri, asma vb. bitkilerle gölgeli mekanlar elde edilirken rüzgarın kesilmemesi sağlanmıştır.

4. Yapı Tekniği ve Malzemeleri: Tamamen ahşap malzeme kullanılarak inşa edilmiş çarşılar bulunmakla birlikte, yangın , depreme karşı daha dayanıklı, ayrıca iklimsel koşullara uygun olan, kagir olarak yapılmış, tuğla, moloz, taş, bazen karışık bazen de kesme taş tekniğinde örülmüş çarşılara da rastlanmaktadır.

5. Kullanımların Fonksiyonel İlişkileri: Kullanımların yer seçimi yapılırken, aralarındaki fonksiyonel ilişkiler göz önünde tutulmuş, şehir merkezlerinde sosyal, kültürel, dini ve sıhhi kurumlar, çeşmeler, hamamlar ve su taşıma sistemleri ticari yapıların bir parçası olarak iç içe inşa edilmiştir.

6. Üretim Birimlerinde Çevreye Duyarlılık: Üretim birimlerinde de doğal kaynakları koruma geliştirme, onların yer seçiminde yine doğal olgular özen gösterme çabası görülmektedir. Örneğin dericilik işinde tabakhane yerinin seçimi özenle yapılmış, gerek görüntü gerek kokusunu şehir insanını rahatsız etmeyeceği bir yerde olmasına , kullanıldığı suyun diğer kullanımları etkilemeyecek şekilde devreye girmesine özen gösterilmiştir.

7. Yaya Mekanlar, İç Avlular, Yeşil ve Su Olgusunun Ağırlıklı Olarak Kullanımı

8. Topografya, İklimsel Öğelere Uyum ve Yönlenme

III. ŞEHIR MERKEZLERİ PLANLAMASINDA ÇEVRE DUYARLI YAKLAŞIMLAR İÇİN BAZI İLKELER

“Yeryüzünü insanlara açmak, yeşile açmak, çiçeklerle bezemek, suya kavuşan mekanlar oluşturmak, kuşlara ve diğer evcil canlılara açmanın tek koşulu “ekolojik kent merkezi” ilkelerini uygulamaktır.

Kızılay’dan olabildiğince araçları uzaklaştırmak ve Viyana’daki gibi bir büyük yaya bölgesi oluşturmanın gereğinin, Bulvarın ortasına insanların ulaşamayacağı zincirler ve havuzlar koymak yerine, bir hızlı tramvay ya da metro ile kuzey-güney bağlantısını da kurarak merkeze ulaşımı kolaylaştırmak olduğuna inanıyorum.

Böylece bir gün gelip Atatürk Bulvarı’nda da İstiklal caddesindeki gibi yaya hakimiyetinin kurulacağını düşünüyorum. Böylece Sıhhiye’den Meclis’e, Tandoğan’dan Koleje giden bisikletlileri, koşu ve yürüyüş yapanları, hatta atla/faytonla dolaşanları ve bulvarlar üzerine kurulan yeşil kafeleri, pastaneleri, ortasından su akıtılan ana caddeleri, döşemeleri beton ve asfalttan arnavut kaldırımına, parke taşa dönüştürülen ana yaya akslarını da hayal etmek zamanı gelecektir kim bilir.

O güzel günler de merkeze ulaşım metro ile olacağından trafik kazaları azalacak, gürültü ve görüntü kirlilikleri yok olacak, insanlar daha sağlıklı ve daha mutlu olacaklardır ekolojik çevrelerinde ve ekolojik kent merkezlerinde.. “[3]

Merkezi iş alanlarının “Çevre Duyarlı/Ekolojik” ağırlıklı planlanması yaklaşımında geçerli olması gerekli ilkeler aşağıda özetlenmiştir:

IV.1. Sürdürülebilir Bir MİA

“Sürdürülebilirlik (sustainability)” ve “Şehir Ekolojsi” kavram ve ilkeleri MİA tasarım ve uygulamasına egemen olmalıdır.

EKOMİA diye tanımlanabilecek bu merkezi iş alanında , güneş enerjisi doğrudan ve aracısız olarak kullanılabilmeli, bu amaca yönelik olarak planlama/projelendirmeler yapılmalıdır. İnsanların topluca yaşadığı şehirlerde, “güneş” enerjisinden yararlanmak hem onun alışık olduğu bir yaşam biçimine kavuşmasını hem de olası enerji krizlerine karşı çok güçlü bir seçenek geliştirmesini sağlayacaktır.

İnsanlık bir şehir medeniyetine doğru gitmektedir. Yakın zamanda büyük bir olasılıkla, şehirler kırsal alanlara oranla giderek artacak, nüfus %80-90 oranında şehirlerde yaşayacaktır. Şehirlerde yaşamın gerektirdiği enerji miktarının, bu güne göre on kat artması, buna karşılık çevre kirliliğinin de bu oranda yükselmesi oldukça gerçeğe yakın bir olasılıktır[4] Mevcut enerjilerin tükenmesi, çok yoğun enerji tüketen şehirler ve şehir merkezleri için bir felaket olabilir. Bu durumda kendini tükenmeyen enerjiye, “GÜNEŞ” e göre geliştiren şehirlerin ve MİA’ ların yaşama şansları artacaktır.

Sürdürülebilir bir şehir merkezini belirleyen başlıca ilkeler şöyle özetlenebilir:

1. Mikroklimatik Verilerin En Etkin Şekilde Kullanılması:

Güneşlenme, rüzgar yönleri, ısı, radyasyon vb. nin planlama, şehirsel tasarım, mimaride etkin bir şekilde, enerji tasarrufu sağlayacak şekilde kullanımı.

1.1. Enerji ve Maddesel Sakınım:

MİA’ ya ulaşmada , MİA içi dolaşımda, MİA’ nın aydınlatma/ısıtma/havalandırma vb. mikroklimatik ortamının (çevre/yapı ölçeklerinde)tasarlanmasında enerjinin minimum kullanımını sağlayacak düzenlemelerin yapılması.

1.2. Enerji ve Atıkların Geri Kazanılması:

MİA içinde kullanılan elektrik, güneş, doğal gaz vb. enerjinin geri dönüşümüne ilişkin teknolojiler, atıkların (katı/sıvı çöp, katı sıvı biyolojik atıklar vb.) yerinde ayrıştırılması, geri kazanım teknolojilerinin kullanımı.

1.2. Enerji ve Maddesel Kaynakların Geliştirilmesi:

Güneş enerjisinin yapılarda ısıtmada, aydınlatmada kullanımı; bio-mass enerji, elektrik , alkolle çalışan çevre dostu araçların MİA’ da kullanımı; atıkların ısınma/yakıt olarak kullanımı; geri kazandırılabilir atıkların (kağıt, cam , metaller, kimyasallar vb.) ayrıştırma tesisi kurularak geri kazandırılması, alanda mevcut yapı stokunun olabildiğince ekonomik ömrü dolana kadar kullanımı, daha sonra malzemesinden azami yararlanılması vb.

2. Topografik Verilerin En Etkin Şekilde Kullanılması:

Araziden kaynaklanan altyapı, üstyapı sorunlarının minimize edilmesi. Jeolojik yapı ve toprak kabiliyetinin değerlendirilmesi. Yapı inşaat alanında yer alan verimli toprakların park içlerine taşınarak değerlendirilmesi.

3. Doğal Kaynakların En Etkin Şekilde Kullanılması :

Günümüzde mevcut bitki örtüsü, akarsu, flora , fauna vb. doğal kaynakların değerlendirilerek geliştirilmesi. Kişi başına düşen MİA içi yeşil standartlarının olabildiğince arttırılması, meydanlar/alanlar/yapı içlerindeki yeşil oranının yüksek tutulması.

3.1. Bitki Örtüsünün Değerlendirilmesi:

Varolan bitki örtüsünün planlamada geliştirilerek kullanımı, yöreye özgü bitki türlerinin araştırılması, parklar, açık, kapalı mekanlarda kullanımı.

IV. 2. KOLAY ULAŞILABİLİR BİR MİA

Sürdürülebilir bir MİA’ nın temel ilkelerinden biri olan “kolay ulaşılabilir olma”, şehirlerin diğer bölgelerinden merkeze ulaşım, MİA içi ilişkiler açısından enerji/zaman tasarrufu ve iç işleyiş kolaylığı açısından büyük önem taşımaktadır.

Bu nedenle; MİA’ ya ulaşılabilirliği sadece fiziki ulaşım olarak değil, 21. Yüzyılın bilgi, iletişim çağı olacağı düşünüldüğünde, haberleşme açısından da kolay/hızlı/çağdaş ulaşım olarak tasarlamak gereklidir. Bu nedenle;

1. MERKEZE VE MERKEZ İÇİ ULAŞIM TOPLU TAŞIN ARAÇLARIYLA OLMALIDIR:

MİA içinde kurulabilecek elektrikli tek raylı sistem/monorail hızlı tren sistemi, tramvay, metro vb. ulaşım gereksinimini büyük ölçüde karşılayacaktır.

2. ÖZEL TAŞITLAR MERKEZ ÇEVRESİNDEKİ BÖLGESEL OTOPARKLARA KADAR GELMELİDİR:

Yaya bölgeleri oluşturabilmek amacıyla, özel araçlarla MİA’ ya gelişler olabildiğince kısıtlı olmalıdır. Çevrede oluşturulan 2-3 bölgesel katlı/ yer altı otoparkı ile özel araçlar depolanmalıdır.

3. MİA İÇİ ULAŞIM YAYA ULAŞIM SINIRLARI İÇİNDE YAYA/BİSİKLET İLE OLMALIDIR:

Yaya ulaşımı için MİA içi yaya yolları/alleler/promenadlar planlanmalıdır. Şehir meydanları tamamen yayaya ait olmalıdır. Merkez içi kapalı çarşılar/hanlar/galerialar vb. tamamen yaya dolaşımı için planlanmalı, promenatlarda bisiklet kullanımını özendirici bisiklet yolları yer almalıdır.

4. MİA İÇİ SERVİS DENETİMLİ/KISITLI SERVİS YOLLARI İLE OLMALIDIR:

Servis araçları, MİA içinde sadece servis amaçlı yollardan, denetimli servis yollarından servis vermelidir. Ancak, yangın, sağlık, çöp toplanması vb. durumlarda bu tür araçların meydan/yaya yolları vb. her kesimin girebileceği düşünülmelidir. Çevre dostu akülü araçlarla, iç servis hizmetlerinin yapılması sağlanmalıdır.

IV. 3. ŞEHIR KÜLTÜRÜ VE İMAJININ VURGULANDIĞI BİR MİA

MİA’da yapılacak tasarım, yakın çevredeki tarihsel mimari mirasa saygılı olduğu kadar, şehrin ülkesel ve uluslar arası imajını kuvvetlendirecek, 21. Yy’ da ülkemizin ulaştığı sosyal, ekonomik ve kültürel boyutları, mimari, çevresel ölçeklerde vurgulayacak nitelikte olmalıdır.

Yaya bölgeleri, meydanlar, açık ve yeşil alan tasarımlarında olduğu kadar mimari ve şehir mobilyası tasarımlarında da ”Çağdaş Şehir” imajı vurgulanmalıdır.

IV.4. ALTYAPISI ÇÖZÜMLENMİŞ BİR MİA

21. yy’ ilişkin bir EKOMİA tasarlanmasında çözülmesi gerekli en önemli uygulama sorunlarından biri “altyapı” dır. Altyapı inşa edilmeden üstyapının inşa yapılmayacağı bilinci içinde, çevre duyarlı, sürdürülebilir, çağdaş bir yeni şehir merkezi için en önemli sorunlardan biri altyapının tasarlanması/etaplanması/uygulanmasıdır.

MİA alanındaki karmaşık yapı stoku/altyapı dokusu içinde her bir altyapı ögesinin birer birer ele alınarak planlanması/projelendirilmesi/detaylandırılarak etaplar halinde uygulanması gerekmektedir.

Elektrik, su, kanalizasyon, doğal gaz, yangın, haberleşme vb. altyapı sistemlerinin, planlama/projelendirme ile MİA alanı şehirsel yenilenmesinde getirilen kullanımlara bağlı olarak projelendirilmelidir. Bu projelendirme, ekonomiklik, sürdürülebilirlik, geri kazanım, çağdaş teknoloji kullanımı, mevcut altyapı sistemlerin olabildiğince kullanımı söz konusudur.

II. YATIRIM VE PARASAL KAYNAK MODELİNE İLİŞKİN DÜŞÜNCELER

MİA alanlarında yapılacak Ekolojik Planlama ağırlıklı yenileme + dönüştürme, prestij yükseltme operasyonları için kamu ve özel girişimcilere yönelik aşağıdaki yöntemler düşünülebilir:

YENİ BİR YASA ÖNERİSİ:

Ankara Başşehir oluşundan bu yana ülkemizde şehirleşme ve şehirlerin imarı için bir örnek oluşturmuştur. Nitekim, Eski Ankara’ nın bırakılarak Yeni Ankara’ nın kurulması amacıyla 1925 yılında, 583 sayılı özel yasa çıkarılmıştır [5].

Böylece bir yandan “Ebniye Yasası” engeli aşılmış, öte yandan da “Yeni Ankara” nın gelişme biçimi konusunda bir tutum benimsenmiştir[6].

Yerel yönetimler güçsüzdür, Merkezi İş Alanlarının ekolojik planlama anlayışı ile geliştirilmesi güçsüz yönetimlerin altından kalkabileceği türden bir yük değildir.

Benzer şekilde; ancak anılan bu eski yasanın başarısızlıkları göz önüne alınarak “Merkezi İş Alanları Geliştirme Yasası” hazırlanmalıdır.

Bu yasa; özeksel (merkezi) ve yerel yönetimlere MİA geliştirilmesinde artan rantların bir kısmının da olsa kamuya geri dönmesi, kamulaştırma/takas kolaylıkları ile uygulama kolaylıkları sağlamalıdır.

“MİA YASASI” ; aşağıdaki bileşenlerden oluşmalıdır:

I. ÖRGÜTLENME MODELİ:

· EKOMİA Geliştirme Şirketi,

· “Yerel Yönetim Arsa Ofisi”,

· “MİA İmar Bankası” nın kuruluşları hakkında hükümler

II. FİNANSMAN MODELİ:

· MİA içinde oluşacak olan dikey, yatay rantlardan kamunun pay alması;

· Kamu/vakıf arazilerinin birbiri ile, özel mülkiyet ile takas edilme işlemleri,

· Kamunun MİA içinde arsa/büro stoku oluşturması , bunları serbest piyasa koşullarında kullanabilmesi;

· Özel Proje Alanları için özel finansman kaynakları (tahvil, bono, hisse senedi vb) oluşturabilmesi;

· Yap-işlet-devret modeli ile benzer modeller için özel uygulama imkanları sağlanması.

II.1. KAMU UYGULAMALARI İLE GELİŞTİRME

II.1.A.18.Madde Uygulaması: Bu uygulama ile %35 e kadar, yer yer bunun üstünde alan yol, otoparklar, yeşil için alınabilir. Ancak, 18. Madde uygulaması bir kez yapılmış alanlardan ikinci kez düzenleme ortaklık payı alınamaz. Düzenleme ortaklık payının yatayda alınmasının yanı sıra, dikeyde , yer altında yaratılacak rantlardan da alınması için çaba gösterilmelidir. Bunun için İmar Kanununda köklü değişiklik yapılması gereklidir.

II.1.b.Kamulaştırma: Yol, otopark, yeşil alan (parklar, çocuk bahçeleri, spor alanları vb)gibi kamu kullanımları için öncelikle18. Madde uygulaması, bunun dışında kalan alanlar için ise Belediyenin kamulaştırma yetkisi bulunmaktadır.

Yerel Yönetim bütçelerinin kısıtlı olduğu düşünülürse bu uygulama için yeni kaynaklar yaratılması söz konusudur. Bu kaynak da MİA geliştirilmesi esnasında yaratılacaktır.

[1] “Ankara İmar Planı” , Prof. Hermann JANSEN, Alaeddin Kıral Basımevi, İstanbul 1937.

[2] Mehmet A. Maraş, “Peygamberler Şehri Şanlıurfa”, Birlik Yay. 1986. S. 63

[3] TUNÇER, M., 2003, age.

[4] GÖKSU, C. , “Güneş ve Kent”, ODTÜ Mim. Fak. Yay. ,1993.

[5] Ankara’ da İnşası Mukarrer Yeni Mahalle İçin Merkezi Yerler İle Bataklık ve Mergazi Arazinin Şehremanetince İstimlâki Hakkında Kanun.

[6] Ankara Kalesi Koruma Geliştirme Proje Yarışma Şartnamesi, Altındağ Belediyesi, Kültür Bak., 1987, s.67.