3 Mart 1924’de Türklüğün üzerindeki anlamsız yük olan Hilafet kaldırıldı. 1517 Mısır’ın alınmasıyla Hilafet sözde Osmanlı’ya geçmişti. Hilafetin kendisi de sözdedir de Osmanlı’ya geçişi de sözde olmuştur. Peygamberin ölümüyle devletin başına geçenlere Halife denilmiştir. Peygamberin halefi olmak olamayacağına göre halifelik sözde olmuştur. Şeriata göre halifeler, Kureyş Kabilesinden olmalıdır. Dolayısıyla Osmanlıların halifeliği pek de geçerli sayılmamıştır. Bununla birlikte Halifelik Osmanlı’nın çöküşünü başlatmıştır. Neden mi? Tek tek açıklayalım: 1. Halifeliğe dek Osmanlı’da Müslüman bireylerin büyük çoğunluğu Yesevi-Bektaşi inancındadır. Devlet ise, Örfi Hukuk denilen Türk Töresine göre yönetilirdi. Yönetimde, eğitimde uscul bilim egemendi. Okullarda felsefe ile us bilimleri okutulurdu. Hilafetle birlikte Mısırdan getirilen sayılarının iki bin olduğu söylenen sözde bilginlerle, Devletin dini Şeriatçı Sünnilik yapıldı. Devlet zorla Müslüman yurttaşlarını sünnileştirdi.

Sünni olmak istemeyenler Devlet güçlerinin ulaşamayacağı yerlere kaçtılar. Önemli sayıda Türk toplulukları da İran’a göçtüler. Şeriatın naslarına saplanan Osmanlı, bilimden uzaklaştı, böylece çöküş başladı. Daha 17.Yüzyılda Kâtip Çelebi Mizan adli yapıtında bu gerçeği belirtir. 1517 Osmanlı'da Karanlıkçılık başlarken, Avrupa ise Aydınlanmanın başlamasını sağlayan Martin Lüther’in bildirisi Büyük Kilisenin kapısına asıldı. Böylece Avrupa Papalık karanlıkçılığından kurtulmaya çalışırken Osmanlı, Halifelik karanlığına gömülüyordu. Sonuç ortada! Atatürk Türkiye Türklüğünü bir yandan Avrupa Emperyalizmden kurtarırken, öte yandan da Avrupa’nın sömürgesi olmağa yol açan Halifelik karanlığından kurtarmıştır. Şimdilerde yeniden Şeriatçılık Hilafet düşleri kuranlar uslarını başlarına alsınlar!!! Türk Ulusunu bir kez daha karanlığa gömemeyecekler. Hele Hilafetçi Şeriatçı döneminde Osmanlının bile yapamadığını yapamayacaklar. Türkiye Arapya olmayacak! Suudilerin bile kurtulmaya çabaladığı Şeriat bataklığına sokulamayacak…