Bir milletin geleceği, geçmişi unutmadan rotasını gökyüzüne çizebilmesindedir.

İnsanlık, yeryüzünde yalnız değildir. O, toprağın sessiz tanığı, göğün nazlı misafiri, suyun kırılgan yoldaşıdır. Ağaç kök salar, insan unutur. Kuş uçar, insan göğe kibirle bakar. Oysa yaşam, sadece insan için değil, onunla birlikte nefes alan her canlı için bir haktır. Yaşama hakkı, yalnızca anayasal bir madde değil, yaratılışın en temel adaletidir.

Hepimiz aynı gemideyiz.
Ama rotayı kim çiziyor?

Bu gemi, yalnızca insanın değil; ağacın, çiçeğin, kurdun, kuşun, börtü böceğin, aslanın, kaplumbağanın, ceylanın, kaplanın, balığın, denizin mavisinin, toprağın kahverengisinin, yıldızların titrek ışığının ve rüzgarın serin nefesinin de taşıyıcısıdır. Bu gemi, milyarlarca geçmişin ve milyarlarca geleceğin ortak emaneti. Hepimiz aynı geminin yolcularıyız. Ama gemi sarsıldıkça bir şey açıkça görülüyor. Kaptan ya yok ya da yanlış biri.

Yangınlar… Her yıl ciğerimiz yandığında hatırlıyoruz ormanı.
Depremler… Enkaz altından çocuk sesi duyduğumuzda ya da sesimi duyan varmı ???? geliyor aklımıza yapı denetimi.
Salgınlar… Maskeler takıldığında anlıyoruz nefesin değerini, sokağa çıkma yasağında anlıyoruz özgürlüğün kıymetini…
Maden faciaları… Toprağın altına gömülen sadece bedenler değil, vicdan da oluyor. Ekonomik kriz… Sofradan eksilen ekmekle başlıyor farkındalık.
Eğitim… Umut yerine ezber, özgürlük yerine suskunluk öğretiyor.
Düşünce özgürlüğü… Kalem kırıldığında, zihinler de zincire vuruluyor.
Hayvanlar… Katledildiklerinde değil, yalnız kaldığımızda fark ediyoruz onların dostluğunu. Doğa… Zehirlendiğinde değil, çoraklaştığında anlıyoruz kıymetini.

Ve soruyoruz kendimize:
Bu gemide hepimiz varsak, neden bazıları kamarada lüks içinde, bazıları ise kürek mahkumu gibi karanlıkta?

Toplumlar, yalnızca sahip oldukları kaynaklarla değil, onları nasıl paylaştıklarıyla tanımlanır. Çünkü adalet, bölüşmede başlar. Sınıfsal uçurumlar, yalnızca gelir farkıyla değil, umut farkıyla da derinleşir. Biri çocuğuna süt alamazken, diğeri tekne partilerinde kutlama yapıyorsa, o gemi zaten su alıyor demektir.

Siyaset dediğimiz şey, yalnızca oyla değil, sorumlulukla yapılan bir eylemdir. Bir topluma kaptan olmak, dümeni tutmak değil, fırtınada yön göstermek, karanlıkta ışık olmaktır. Ama biz öyle kaptanlar gördük ki…rota yok, pusula kırık, yelken yırtık, ama megafon hala çalışıyor.

Bugün yaşadığımız krizler birbirinden bağımsız değil, bir bütünün parçaları. Tarım bitiyor, çünkü toprağa beton döküyoruz. Hayvancılık ölüyor, çünkü meraları rantla takas ediyoruz. Doğa katliama uğruyor, çünkü ağacı rakamla ölçüyoruz. İklim Yasası değil, “insanlık yasası” gerekiyor bize.

Toprağı yaşat ki, insan da yaşasın.

Ve şimdi, gemi yine sallanıyor.
Yangınlar, seller, göçler, krizler…
Ama sormamız gereken soru hala aynı.
Kaptan kim?

Konfüçyüs der ki:
“Bir ulusun düzeni, yönetenin erdemiyle başlar. Eğer yöneten dürüstse, halk yoldan sapmaz. Ama yöneten çıkarı öne koyarsa, halk yıkımı miras alır.

Artık gemiyi kurtarmak için yeni bir rota çizme zamanı. Bu rota; vicdanla başlar, bilgiyle ilerler, adaletle güçlenir. Kaptan olmak isteyenler şunu bilmelidir ki…Gemi yalnızca varmak için değil, yaşatmak için yol alır.

Biz hep birlikte bu gemideyiz.
Ve bu sefer, kaptanı doğru seçmeliyiz.
Yoksa bu sefer hep birlikte batacağız.

SONSÖZ
Bir gemi yalnızca yelkenleriyle değil, yolcularının niyetiyle yol alır. Kimi zaman dümeni elinde tutanlar rotayı şaşırabilir, ama pusula daima kalptedir. Adalet, merhamet ve ortak iyilik duygusu, yeryüzündeki en güvenilir pusulalardır.

Bu gemi yüzyıllardır yol alıyor. Bazı fırtınaları atlattı, bazı limanlara hiç varamadı.Ama ne zaman kaptanlık erdeme teslim edildi, işte o zaman kurtuldu. Artık gözlerimizi gökyüzüne değil, birbirimize çevirmeliyiz. Çünkü bu gemideki her yolcu, diğerinin kaderini etkiliyor.
Ve belki de asıl kaptan, beklediğimiz bir lider değil, uyanmış bir bilinçtir.

Eğer birlikte yaşıyorsak, birlikte karar vermeli, birlikte yön bulmalı, birlikte varmalıyız. Çünkü bu sadece bir gemi değil.

Bu, yeryüzünün son umudu.

Ve şimdi…
Rotayı yeniden çizme zamanı.