Atalarımızın da dediği gibi perşembenin gelişi çarşambadan bellidir, Merkez Bankasının 200 baz puanlık radikal faiz artışı kararından sonra Maliye ve Hazine eski Bakanı damat beyin ailesinin sahip olduğu Yeni Şafak gazetesinde birinci sayfadan atılan “Bu operasyonu kim adına çektiniz” manşeti, saray cenahında da etkili olan bir kavganın işareti de olabilecek çok önemli bir çıkıştı.

Atalarımızın da dediği gibi perşembenin gelişi çarşambadan bellidir, Merkez Bankasının 200 baz puanlık radikal faiz artışı kararından sonra Maliye ve Hazine eski Bakanı damat beyin ailesinin sahip olduğu Yeni Şafak gazetesinde birinci sayfadan atılan “Bu operasyonu kim adına çektiniz” manşeti, saray cenahında da etkili olan bir kavganın işareti de olabilecek çok önemli bir çıkıştı.

Bu manşetin atılmasının sonrasında gene bir gece yarısı kararnamesi ile partili Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal görevinden alındı, yerine gene bir partili Merkez Bankası Başkanı atandı…

Merkez Bankasına yeni atanan Başkan, Albayrak ailesine ait Yeni Şafak gazetesi ekonomi yazarlarından Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu oldu.

Kavcıoğlu da partili bir başkan, kendisi 2015 seçimlerinde AKP’den Bayburt milletvekili olarak seçilmişti ve aynı Naci Ağbal gibi Merkez Bankacılığı deneyimi bulunmuyor.

Bu beklenmedik atama elbette bir süredir piyasalarda konuşulan iadeyi itibar yapılarak yeni bir koltuk verileceği söylentilerine konu olan damat beyin geri dönüşü olarak yorumlandı, “efsane geri dönüyor” denildi…

Geri dönen tek efsane damat bey olsa gene neyse de, anlaşılan damat bey ile beraber “faiz sebep enflasyon sonuçtur” efsanesi de geri dönüyor.

Naci Ağbal partili bir Merkez Bankası Başkanıydı, bu durumun Merkez Bankası bağımsızlığını zedeleyen bir husus olduğunu bende dahil, bir çok ekonomist yazıp, çizmişti. Erdoğan tarafından açıklanan reform paketinin bir uzantısı olarak Merkez Bankasının bağımsızlığını sağlayacak bir adım atılmış ve Naci Ağbal bu yüzden görevden alınmış olsaydı elbette yerine gene bir partili başkan atanmazdı, demek ki gerekçe bu değil.

Murat Uysal’ın yerine atanan Naci Ağbal’ın göreve geldiği 8 Kasım 2020’den bu yana yaklaşık 4 aylık başkanlık döneminde politika faizi 875 baz puan artırılmıştı . Merkez Bankası Para Politikası Kurulu Naci Ağbal başkanlığında 18 Mart’taki toplantısında politika faizini beklentilerin epey üzerinde 200 baz puan artırarak yüzde 19’a çekmişti. Bu davranış elbette sarayın faiz sebep enflasyon sonuçtur iddiasına ve faize karşı tutumuna yüzde yüz aykırıydı.

Naci Ağbal’ın başkanlığı döneminde piyasalarda Kasım 2020’de 8 lira 55 kuruş seviyesine kadar yükselen kur hızla geri çekilmiş ve bir ara 7 liranın altını bile görmüştü.

Pekala şimdi ne olacak?

Bu noktada Merkez Bankasına yeni atanan partili Başkan Kavcıoğlu tarafından savunulan görüşler, bundan sonra neler olabileceğini öngörmek açısından önem kazanıyor. Kavcıoğlu’nun Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan bir makalesi bize geleceği öngörmekte kullanabileceğimiz bazı ip uçları sunuyor. Bu makaleye göre:

“Türkiye yıllardır enflasyon, faiz ve kurun birbirine olan etkisi yüzünden bir türlü ekonomide istediği sonuçları alamadı. Özellikle doksanlı yıllarda üçünün de yüksek seyretmesi ülkemizde arka arkaya krizlerin gelmesine neden olmuştu. 2002 yılından sonra ise hem 2001 kriziyle başlayan uygulamalarla hem de 2003 yılından sonra oluşan siyasi istikrarla üçünün de düşüşe geçtiği bir dönemi yaşadık. Ancak, bu süreç içerisinde bugün de hep konuştuğumuz düşük kurun yani TL’nin gereğinden fazla değerlenmesinin topuzunu kaçırdık.

“Türkiye ekonomisindeki döviz kuru, enflasyon ve faiz hastalığı tekrar nüksetti.”

“TCMB’nin enflasyonda bir gevşeme görülünceye kadar faizleri düşürmeyeceğini hatta artırabileceğini açıklaması, hisse ve swap girişlerinde yeni bir artış dalgası başlattı. Yani sıcak para ve portföy yatırımların da artış gerçekleşti. Bu da gösteriyor ki bunların derdi alabilecekleri en yüksek faizi alabilmek.”

“Artık tüm kesimlerinin alışılagelmiş politikalardan vazgeçerek, daha yapısal çözümler üzerinde uzlaşması gerekiyor.”

“Merkez Bankası’nın yüksek faiz politikasında ısrar etmemesi gerekir. Dünyada faizler sıfıra yakınken bizde faiz artışına gitmek ekonomik sorunları çözmeyecektir.”

Yeni atanan partili Başkan Kavcıoğlu bu makalesinde belirttiği görüşleri başkanlık koltuğunda da savunur ve uygulamaya geçirirse faizlerin düşeceği ve kurların hızla yükseleceği bir döneme girileceği rahatlıkla öngörülebilir.

Diğer yandan Kavcıoğlu aynı makalesinde sorunun parasal politikalar ile değil ancak yapısal reformlar ile çözülebileceğini iddia ediyor, okurlarım bilir bu konuda ben de aynı şekilde düşünüyorum.

Fakat Kavcıoğlu “Türkiye’nin hukuk ve adalette sorunu bulunduğu, itibar ve güven sorunu olduğu, şeffaflık sorunu olduğu, insan hakları, düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi sorunlarının bulunduğu. Bunun yanında uluslararası ilişkilerimizin sıkıntılı olduğunu, bütün komşularımızla, AB ve ABD ile aramızda sorunlar yaşadığımızı hatta Rusya ile özellikle Suriye ve Libya’dan dolayı sıkıntılarımızın bulunduğunu belirttiler. Ayrıca, bütçe açığı, dış borçların yüksekliği, enflasyon, cari açık, döviz ve altın rezervlerinin yetersizliği gibi sorunların varlığından bahsettiler.” diyerek devam ediyor ve “bu sorunlar bugünkü dünyada çoğu ülkenin yaşadığı ve içinde bulundukları sorunlardır. Ama bu ülkelerde yüksek faiz yok hatta negatif faiz var. Ayrıca bu ülkelere sermaye akışında da sorun yok.” şeklinde bir görüş ortaya koyuyor.

Bu yaklaşımı açıkça Türkiye’nin yapısal sorununu idrak etmekten aciz olduğunu göstermektedir. (Bu kıyaslamasının neden yanlış olduğunu ayrı bir makalede değerlendireceğim.)

Demedi demeyin, bu kafa ile Türkiye’nin yapısal sorunlarına yaklaşırlarsa işler büsbütün kontrolden çıkar ve daha da kötüye gider…