Bence Göbeklitepe dünyanın en önemli arkeolojik keşiflerinin başında gelmektedir. Tarımın, anıt yapımının, dinlerin ve insan kültürünün kökenine dair çok önemli ipuçları veren bu keşif ile ilgili olarak önemli bir mitoloji uzmanı olan M. Sadık Öke tarafından derlenerek paylaşılan ve benimde çok enteresan bulduğum bir dizi yorum ve bilgiyi bu makalede sizlerle de paylaşmak istedim:
***
Mason derken elbette taş işçiliği kutsiyeti ve ilk duvar Ören’ler kast ediliyor bu günkü manası ile masonluk değil.
Göbeklitepe; bir anaerkil ölüm dirim tapınakları kompleksidir bu manada Avcı toplayıcı dönem kabilelerinin ritüalistik merkezidir. Bu kabileler orada yaşamaz, yerleşik değillerdir ama yine de yerleşik bir merkez inşa etmişlerdir.
Bu ilk organize anıtsal protodin merkezidir.
Çeşitli yıldızlara göre şekillenmiş ve ekinoksları belirlemek üzere hesaplanmıştır.
Dünyanın kendi ekseni etrafında dönerken yaptığı topaç kayması hareketi sebebi ile oluşan presesyon yüzünden içinden güneşin doğduğu değişen ve kayan gök kümeleri sebebi ile birçok tapınak vardır ve bölge çok katmanlıdır çünkü eski tapınaklar kapatılıp üzerlerine yenileri inşa edilmiştir.
Göbeklitepedeki leopar kabartması çok önemlidir.
Anadolu’nun tapıncında Çatalhöyük de de leopar çok önemlidir ana tanrıça ve leopar boğa ile birlikte çok büyük önem arz eder. Ancak Göbeklitepe de leoparların kuyrukları kalındır. Bu çizim Altay kar leoparı denen özel bir cins ile uyumludur.
Bu leopar MÖ.10 bin öncesi daha yaygın bir alanda yaşamakta idi.
Yine de bu durum bize Göbeklitepeyi kuranların atalarının Kafkasya veya Zagros hatta belki Tengri dağlarından gelmiş olabileceğini düşündürür. Zira bu kar leoparı belirli bir rakımdan aşağıda yaşamaz ancak çizimleri Göbeklitepe de bolca vardır. MÖ.8000 öncesi Taklamakan çölünün bir iç Deniz olduğu unutulmamalıdır;
Batı tengri dağları Hazar denizi ile Taklamakan arası bölge bu tez ile uyumludur.
Kabartmalar içinde yılan ve akbabalar önemlidir. Yılan bir çeşit ölüm veren ve ölümsüz olan ile ilişkilendirilmiş olabilir. Akbaba ise ölünün leşini yiyerek parlak iskeketi açığa çıkardığı için bir çeşit günahlardan temizleyip özü yıldızlara gitmesi için serbest bırakan olarak kabul edilmiş olabilir. Göbeklitepede bu şekilde sıralı çok iskelet bulunmuştur ve hepsi güneş yönüne konmuştur.
Ayrıca kafaları kırılmış beyni ve iç organları ve etleri yenmiş kemikler üzerinde insan dişi izleri olan iskeletler bulunmuştur. Bu durum ölülerin etinin yendiğini gösterir.
Bu sıradan yamyamlık da olabileceği gibi daha ziyade ritüalistik yamyamlık olmalıdır.
Yani; Kabile üyesi ölünce yaşayanlar onu yer ve bira ile diğer halüsinasyon verici maddeler eşliğinde şölen yapılır, Sonra da toplu seks ayini ile ölünün özü yaşayanlara geçer ve yeni doğanlarda bütünleşir. Bu yüzden de Göbeklitepe bir ölüm dirim trafik merkezi gibidir.
Yüzsüz insansı heykellerin gözcüleri ve T şeklindeki heykellerin Kabilenin ölmüş kişilerini simgelediği ataları simgelediği düşünülmektedir.
Ancak yazılı hiç bir şey olmadığı için Göbeklitepe için bahsedilen tüm bu mevcut dinsel algı; sadece Afrika, Amazon ve Aborgin yerlilerinin davranışları paralelinde bir dinsel sembolizm tahminidir.
Ancak Göbeklitepenin asıl önemi tarım devrimi öncesi Avcı Toplayıcı olan atalarımızın anıtsal dini merkez inşa etmiş olmasıdır.
Göbeklitepeyi bulmadan önce “organize dinin” ancak tarım bereket tanrıları sebebiyle tarım ürünü yetiştirmek için gereken zorunluluklardan dolayı icat edilen tanrılardan oluştuğunu ve geliştiğini düşünüyorduk.
Göbeklitepe bu algıyı yıktı ve organize dini Avcı Toplayıcı döneme çekti.
Ancak açıkça görüldüğü üzere orası bir şehir değil sadece bir tapınak kompleksi yani kabileler oradaki protodin adamlarını besliyordu.
Bira için tarım başladı.
İşte bu adım yerleşik tarımın ilk temeli oldu ve bu kompleksi beslemek için ilk yerleşik tarım modelleri de gelişmeğe başladı. Ancak bu tarım devrimi kalıcı değildi ve buzul çağı ile unutuldu.
Elbette çok önemli bir işlevi vardı protodin! Etsel yiyecek karşılığı uhrevi dünya ve sağlık hizmeti veriyordu.
Bu protodin adamları muhakkak ki özel bir kast ve seçilim sistemine sahiptiler ve yerleşik tarıma geçmenin temel bilgilerini törenleri için gerekli bitkileri yetiştirmek için bulmuşlardı.
Mö.14 bin 11 bin arası tarımın ilk kör topal başlamış olabileceği düşünülebilir ancak bu yaygın ve yerleşik değildi, dinsel idi ve dar bir kastın kontrolünde idi.
Zaten başka türlü anıtsal bir yapının yapılmasına yol açacak bir etkileşim olamaz.
Bu kast bu üretimin zevk verici etkisi sayesinde bu özelliği ödül olarak kullanarak Avcı Toplayıcı kabileleri organize etmiş olabilir. Böylelikle bir din, büyü sağlık ve tarımsal bilgi merkezi oluşturdu.
Nitekim adını bir cins yabani sarmaşık gülünden alan "erken dryas" denen dönemin sonunda başlayan mö.10500 civarındaki ilk buzul çağı oranın sonu oldu. Buradaki protodin adamlarını besleyen kabileler mecburen yiyecek için göç etmek zorunda kaldı ve Göbeklitepe öldü.
Yerleşik tarım MÖ.7000 de yeniden ve bu sefer kalıcı olarak başladı.
Ancak Göbeklitepe usulü yapılar yerleşik tarıma geçmiş kabilelerce köylerde küçük ölçekli inşa edilmeğe başlandı. Bu da her köyün gelişmesi ile kendi tanrısal sisteminin merkezini oluşturdu.
Ancak Göbeklitepenin bir önemli katkısı da bu kompleksi inşa etmek için Avcı Toplayıcı gurupların taş kesme ve duvar örme sanatını başlatması olmuştur.
Hiram / Harun / Aaron ve Masonik duvarcı kutsiyetinin temeli asıl burada yatar.
İlk tapınak inşaatçıları Göbeklitepe ile ortaya çıkan bu kasttır ve kutsiyeti sonraki dönemlerde de Sümer ve Mısır’da da devam etmiştir.
Taş işçileri duvarcılara atfedilen bu kutsiyet Musevilikte de devam etmiştir.
Mason kelimesi ezoterik manada değil şimdilik bilinen dünyanın ilk duvarcı ustalarına atfen kullanılmıştır yoksa Museviliğin kökeni olarak değil.
Taş işçilerine atfedilen kutsiyetin temel olduğunu söyledim. Orada da kutsiyet atfedilen taş işçileri / duvarcı kastının dünyadaki şimdilik bilinen ilk temel gurubu yoksa tabi ki mason falan değiller. Başlıktaki mason bu ilk duvarcı ustalarına bir gönderme olarak kullanılan tabiri caizse bir “latife” idi.
Avcı Toplayıcı gurupların içinden çıkan bu ilk duvar örücüler bu özellik ilerleyen her dönemde kutsal kabul edildi.
Bir ikinci nokta: Daire şeklinden dolayı Güneşsel olduğunu düşünmüyorum bu tapınakların.
Dar uzun koridor girişli ve çift duvar ile çerçevelenmiş daireler rahim ve vajinayı simgeler. Bu da ritüalistik yamyamlık, ölü yeme şölen ve toplu seks ile yeniden Doğum işleminin bir parçası olarak elzemdir.
Hastaların rahime konması, tedavisi yenilenmiş olarak çıkması ya da ölüp bu törensel yamyamlığın uygulanması düşüncesi esastır.
Hayvanların abartılı erkeklik organı ile betimi, erkek hayvanların avı ile alakalı bir büyüsel tören olduğu gibi sadece erkek hayvanlar kurban edilir.
Sonuç olarak Göbeklitepeyi inşa eden kültür Ataerkil değildir, Anaerkil yani Anayanlıdır.