Bir zamanlar, bu gün ülkeyi yöneten arkadaşların rol modeli olan Menderes’in devri iktidarında BÜYÜK TÜRKİYE ideali terk edilmiş, Menderes ve arkadaşları küçük Amerika olma hayaline kapılmışlardı.
Bir zamanlar, bu gün ülkeyi yöneten arkadaşların rol modeli olan Menderes’in devri iktidarında BÜYÜK TÜRKİYE ideali terk edilmiş, Menderes ve arkadaşları küçük Amerika olma hayaline kapılmışlardı.
Anlaşılan o ki küçük Amerika olma hayali de yattı ve şimdi de bu arkadaşlar küçük Çin olma hayaline kapıldılar.
Peki, Çin modeli bize uyar mı?
Öncelikle Çin’in gösterdiği büyük ekonomik performansın üst yapısı olan Çin modeline bakmamız lazım.
Çin modelinin arka planında öncelikle büyük bir aydınlanma ve eğitim devrimi yatar. Çin her şeyden önce yeterli miktarda nitelikli iş gücü ve işveren yetiştirmeye odaklanmış, buna yönelik müthiş bir eğitim planı hazırlamış hazırlamakla da yetinmemiş son derecede başarılı olarak uygulamıştır da. Çin modelinin temeli üretmeyi bilmekle başlar.
Fakat üretmeyi bilmek daha işin başıdır Çin’in çok büyük başka avantajları da vardır.
Çin bir milyar beş yüz milyon kişilik çok büyük bir iç pazara sahip ve bu Pazar üzerinde de tam bir hâkimiyeti var.
Bir kere Çin’in en büyük avantajı devasa nüfusudur bu nüfus muazzam bir Pazar yaratmaktadır bu pazara giriş çıkış ise devletin tam kontrolü altındadır.
Sınai üretim aynı üründen makineler kullanılarak çok sayıda üretmek demektir. Herhangi bir ürünün maliyeti içinde en büyük pay ARGE masrafları ile mühendislik ve tasarım hizmetleridir. Mühendisler ve tasarımcılar herhangi bir nesneyi yarattığı zaman bu büyük masraf kalemi birim başına maliyeti çok ciddi olarak etkiler. Lakin bu maliyet üretim miktarına bölündüğü için ne kadar çok üretebilirseniz o kadar maliyeti az etkiler. Diyelim ki bir cam bardak üretmek istiyorsunuz bu bardağın üretilmesi için bir tasarım ve mühendislik harcaması yapmanız gerekir. Bu harcama diyelim ki yüz bin birim olsun bin adet cam bardak üretirseniz bardak başına yüz birim mühendislik ve tasarım maliyeti binerken yüz bin birim üretebilirseniz cam bardak başına tasarım ve mühendislik maliyeti bir birime iniverir, ürün maliyetini ve satış fiyatını etkileyen muazzam farkı gördünüz değil mi?
Sadece ARGE, tasarım ve mühendislik giderleri değil, dolaylı işçilik giderleri denilen yönetim ve benzeri giderler de aynı şekilde düşünülmelidir.
Bu hesabı bütün sanayiciler iyi bilir, buradaki üretim kısıtı ise tamamen Pazar ile ilgilidir ve ancak satabileceğiniz kadar üretmeniz halinde bu karlı olur yoksa satamadığınız her mal size ekstra stok maliyeti olarak zarar yazar. İşte Çin’in en büyük avantajı budur devasa pazarı ona her üründen çok adet üretebilme olanağı sunmaktadır. Üstelik Çin’de hâkim olan rejim planlama içerir ve üreticilerin aşırı rekabete girerek pazarın daralmasını da engeller.
Mühendislik ve tasarım aşamasından sonra gelen üretim sürecindeki maliyetlerde büyük ölçüde kapasite ile ilgilidir. Büyük miktarda üretim yapıyorsanız daha büyük makineler kullanır ve ürün başına düşen doğrudan işçilikten de büyük ölçüde tasarruf edebilirsiniz. Makine ile üretilen bir ürün için kalıp lazım diyelim o kalıptan bir seferde bir adette üretiliyorsa da on adet üretiliyorsa da başına bir işçi koyarsınız. Bu durumda çok üretebiliyorsanız bu önce işçilikten tasarruf etmek demektir. Sonra her kalıbın yapısal olarak bir üretim miktarı vardır ve bu genellikle de epeyce yüksektir. Aynı kalıptan biri senede bin adet, diğeri yüz bin adet üretebiliyorsa elbette yüz bin adet üreten için kalıp masrafı çok daha düşüktür. Bu noktada makine ve sair ekipmanların yüksek kapasite ile kullanımı da çok önemlidir. Diyelim siz on milyona bir makine aldınız bunu yedi gün yirmi dört saat tam kapasite ile çalıştırıp üretim yapıyorsunuz bu makineyi tek vardiyada haftanın sadece beş günü kullanan bir başka üretici ile maliyetiniz aynı olur mu? Elbette olmaz, ama buda gelir bir pazar kavramına dayanır eğer makinenizi tam kapasite ile çalıştırdığınızda elde edeceğiniz üretimi satabilecek bir pazar bulabiliyorsanız maliyetinizi düşürebilirsiniz. Çin işte o büyük pazarını tüm bu avantajları maksimize edebilecek bir şekilde kullanıyor.
Elbette Çin’in patent ve marka hakları ihlalleri ile çevre ve insan haklarını önemsememesinin de onun maliyetlerini aşağı çektiğini de unutmamak gerekiyor.
Bütün bunları bir arada düşününce Çin’in neden son derecede düşük fiyatlara ürün satabildiği ortaya çıkıyor. Sonuç olarak Çin’in asıl avantajı düşük işçilik ücretleri değildir.
Peki, Türkiye bu avantajlardan herhangi birine sahip mi ki Çin modelini uygulayıp başarıya ulaşabilsin?