Dün Saadet partisi ve Gelecek Partisinin birlikte yaptıkları ilk grup toplantısında Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet...
Dün Saadet partisi ve Gelecek Partisinin birlikte yaptıkları ilk grup toplantısında Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu çok önemli bir konuyu gündeme getirdi.
Davutoğlu mademki İsveç güvenlik kaygıları ile NATO üyesi yapılıyor bu durumda Bosna Hersek’in de derhal NATO üyesi yapılması gerekmektedir demektedir.
Bosna Hersek’in NATO üyeliğinin NATO karar alma sürecindeki eşit söz hakkı sayesinde çıkarlarını gündeme getirme fırsatı yaratacak olması, toprak bütünlüğü ve egemenliğinin NATO güvenlik şemsiyesi altına alınması, güvenlik algısıyla birlikte artacak yabancı yatırımlar ve AB üyeliğinin de kapısını aralaması gibi avantajları olacaktır.
Belki bilmeyenler ya da bilip de unutanlar vardır Bosna Savaşının ve katliamların ancak NATO müdahalesi sayesinde önlendiğini hatırlatayım…
Savaş süreci şöyle gelişmişti:
Bosna-Hersek’te 1992 ile 1995 yılları arasında yaşanan soykırım olarak nitelenen ve yaklaşık yüz bin kişinin ölümüne neden olan savaş Dayton Anlaşması’yla son bulmuştur.
Çatışma başlangıçta, bir tarafta daha sonra Sırp Cumhuriyeti Ordusu’na dönüşen Bosna’daki Yugoslav Ordusu birimleri ile büyük ölçüde Boşnaklardan oluşan Bosna Hersek Cumhuriyeti Ordusu ve Hırvat Savunma Konseyi’ndeki Hırvat kuvvetleri arasındaydı. Hırvatlar ve Boşnaklar arasındaki gerilim 1992’nin sonları boyunca arttı ve 1993 başlarında Boşnak Hırvat Savaşı’nın tırmanmasıyla sonuçlandı. Saraybosna Kuşatması ve Srebrenitsa Katliamı gibi olaylar daha sonra çatışmanın simgesi haline geldi.
Srebrenica ve Markale pazar yeri katliamlarından sonra 1995’te NATO Kararlı Güç Harekâtı ile Sırp Cumhuriyeti Ordusu’nun mevzilerini hedef alarak müdahale etti. Kararlı Güç Harekâtı, 21 Eylül 1995’te sona erdi. Yaklaşık 400 savaş uçağı ve 15 ülkeden 5000 askerin katıldığı müdahalede binin üzerinde roketle Sırp hedefleri vuruldu. Harekât kapsamında 338 hedefe 3 bin 515 uçuş gerçekleştirilirken, toplam 750 saldırı düzenlendi. İtalya’daki askeri üslerden ve ‘Theodore Roorsevelt uçak gemisinden kalkan savaş uçaklarının saldırılarında özellikle Sırpların cephanelikleri, uçaksavar bataryaları, radar ve iletişim tesisleri, topçu birlikleri depoları hedef alınmıştı.
Savaş, 14 Aralık 1995 tarihinde Paris’te Bosna-Hersek Barışı İçin Genel Çerçeve Anlaşması’nın imzalanmasıyla sona erdi. Dayton, Ohio’da barış görüşmeleri yapıldı ve 21 Kasım 1995 tarihinde sonuçlandırıldı.
2008 yılının başlarında, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi, Bosna’daki savaşla bağlantılı olarak kırk beş Sırp, on iki Hırvat ve dört Boşnak’ı savaş suçları işlemekten dolayı mahkûm etti. Yapılan tahminler, savaş sırasında yaklaşık 100.000 kişinin öldürüldüğünü, iki milyondan fazla insanın yerinden edildiğini ve yaklaşık olarak elli bin Boşnak kadının Sırp askerlerince tecavüze uğradığını söylemektedir.
Dayton anlaşması, savaşı sona erdirmesine rağmen etnik gruplar arasındaki sorunları bitirememiştir. Birleşmiş Milletler tarafından Dayton Anlaşması’nın uygulanmasına yönelik denetim bir yıl boyunca NATO liderliğindeki 60.000 askerden oluşan Implementation Force / IFOR ile gerçekleştirilmiştir. Daha sonra da 2004 yılına kadar nispeten daha küçük bir yapıya sahip olan Stabilization Force / SFOR aracılığıyla anlaşmanın uygulanması sağlanmıştır. 2004 yılının akabinde ise NATO’nun İstanbul Zirvesi’nde alınan karar kapsamında anlaşmanın denetimi hususundaki görevi, Avrupa Birliği’nin “Althea Harekâtı” devralmıştır. Bununla birlikte halen azaltılmış personelle de olsa söz konusu ülkede NATO Karargâhı bulunmaya devam etmektedir.
Bosna-Hersek’in NATO üyelik serüveni, örgütün eski Doğu Bloku ülkeleri ve diğer Avrupa devletleriyle sürdürdüğü ikili işbirliğini daha kurumsal bir zemine oturtmak amacıyla uygulamaya koyduğu “Barış için Ortaklık” programına 2006 yılında katılmasıyla başlamıştır. Daha sonra NATO’nun 2008 yılındaki Bükreş Zirvesi’nde alınan kararla, bir sonraki aşama olan “Bireysel Ortaklık Eylem Planı” süreci başlatılmış ve hükümetin gerçekleştirmeyi kabul ettiği reformlar, 2010 yılında Estonya’nın başkenti Tallin’deki NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda karşılık bularak “Üyelik Eylem Planı’na” Bosna-Hersek’in davet edilmesiyle neticelenmiştir.
Hâlihazırda Bosna-Hersek’in NATO üyeliğinin önündeki en büyük engel, ülke yönetiminde söz söyleme gücü bulunan iki yapıdan biri olan Sırp Cumhuriyeti’nin reform kapsamında yapması öngörülen ve Anayasa Mahkemesi’nce de karar alınmış olan taşınmaz askeri mülklerin genel idareye tescil ettirilmesi meselesidir.
Bosna-Hersek üyelik sürecinin başlangıcından bu yana, karmaşık ve çok sesli politik yapısından kaynaklanan sorunlara rağmen önemli bir mesafe kaydetmiştir fakat sürecin hızla nihayete erdirilmesi çok önemlidir.
Davutoğlu’nun İsveç’in üyeliği vasıtasıyla bu konuyu tekrar gündeme getirmesi ise son derecede isabetli olmuştur.
Halihazırda Bosna-Hersek’in NATO üyeliğinin önündeki en büyük engel, ülke yönetiminde söz söyleme gücü bulunan iki yapıdan biri olan Sırp Cumhuriyeti’nin reform kapsamında yapması öngörülen ve Anayasa Mahkemesi’nce de karar alınmış olan taşınmaz askeri mülklerin genel idareye tescil ettirilmesi meselesidir. Bu konuda Sırp Cumhuriyeti direnç göstermektedir. Nitekim 2018 yılının Kasım ayı itibarıyla eski Yugoslavya Ordusu’na ait 63 mülkün yalnızca 33’ü genel idareye tescil ettirilmiştir.