Ne zaman Türkiye seçim havasına girse, iktidar partileri ve muhalefet partileri bol kesenden ışıltılı ve bol keseden vaatler verirler. “O bir veriyorsa ben beş veririm” şeklinde artıran artırana gider. Son zamanlarda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına RTE tarafından aday gösterilen Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok; “Biz halka koyun budu veriyoruz” dedi. Yerel seçimler için geri sayım sürerken doğal olarak siyasilerin kampanyaları da yoğunlaşıyor. Projeler bir dolu ki sormayın gitsin! Hepsi en güzelinden, en cafcaflı, yurttaşa ilaç gibi gelecek sözlerle açıklamalar yapıyorlar.
İstihdam yaratan, cebi rahatlatan, eğitime, sağlığa önem veren, ulaşımı kolaylaştıran, yeşil, teknolojik, gençlere umut, gelecek sözü veren projeler yer aldı. İyi de paralar nereden gelecektir? Elbette istenen güzel hedefler ama... Uygulanabilirliği var mı?
Ankara’yı belediye başkanı olarak 23 yıl yöneten Melih Gökçek, Ankara’yı parsel parsel satmadı mı? Ankarpark’da dinozorların ağzı açık duruyor. Paraları dinozorlar yuttu. Gelişen dünyada artık proje üretmenin ötesinde bunun yaşama geçirilmesi, nasıl fark yaratabildiğiniz önemlidir. Zaten en kolayından internette bir arama motorundan araştırsanız ya da yapa zekâya sosyal belediyecilikte neler olması gerektiğini, dünyanın farklı bölgelerindeki kıyaslamalı uygulama, yatırım metotlarını, ulaşımdan eğitime yenilikçi bakış açılarının nasıl olacağını sorsanız mükemmele yakın yanıtlara, çözüm önerilerine ulaşmanız mümkündür.
Fakir halk yığınlarının sorunlarının çözümü “koyun budu” dağıtmakla olmaz. Türkiye’de bu insanların sorunlarını kalıcı olarak çözmek iktidar partisi AKP’nin elindedir.
Ama 23 yılda AKP bu insanların sorunlarını çözmek şöyle dursun, bu sorunları her geçen gün artırdı. Bu insanların ceplerine koyduğu 3-5 kuruşla kendilerine bağladı. Oylarını aldı. Öte yandan etik ve getirim kültürüne karşı bir bakış gerekiyor.
Yerel seçim süreciyle birlikte siyasi kamplaşma da sertleşiyor, rekabet kızışıyor. 2028 seçim hesapları daha şimdiden yapılıyor. Muhalefet cephesinde her bir partinin kendi içindeki muhalefet sarmalı dalgalı bir görüntüye bürünüyor. Bu ortamda adayların kampanyalarına nasıl odaklanacakları, partilerin kendi içlerinde birlik duruşlarının ne zaman netleşeceği de kritik sorular oluşturuyor. 31 Mart’a doğru zaman hızla akıyor. Ağır ekonomik, toplumsal sorunlar arasında bunalan seçmenin bu toz duman kapışmadan sıkılması, aklının karışması, siyasetten soğuması olasılığını göz ardı etmemek gerekiyor.
Gelelim AKP iktidarının sunduğu projelere. Yeşil alanlar, kentsel dönüşüm, depreme yönelik önlemlere ilişkin sözler topluma sunuluyor. Ama AKP İktidar karnesine bakınca inandırıcılığı haliyle tartışmaların merkezine oturuyor. 11 ilde yaşanan ve 50’in üzerinde yurttaşımızın öldüğü ve on binlerce insanımızın yaralandığı illerdeki projeleri AKP yaptı. 7 kez RTE ve ekibi imar affı çıkardı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın verilerine göre son 20 günde 537 proje için ÇED sürecinin başlatıldığı belirtiliyordu. Bunların 190’ının yeni maden sahası olduğuna dikkat çekiliyordu. Mera ve tarım arazilerini tehdit eden projelere işaret edilirken 11 ilde bazı alanların Cumhurbaşkanlığı kararıyla orman sınırları dışına çıkarıldığı kaydediliyordu. Bunlara ne denir? Halkı kandırmak için bol keseden işler denir.
AKP iktidarı, Türkiye’nin farklı bölgelerde kamuya ait 73 taşınmazı özelleştirme kapsamına aldığı biliniyor. Bu yerler özelleştirme çerçevesinde istenirse satılabilecektir. Alanlar arasında İzmir, Muğla ve Antalya’daki denize sıfır ya da çok yakın noktalardaki değerli taşınmazlar da var. İstanbul’da özelleştirilecek yerler arasında Sarıyer Rumelifeneri’ndeki bir alandan da bahsediliyor. Halkın malını sat! Parayı yok et! AKP İktidarına, seçim denince yurttaşa bol vaatler dönemi açılıyor, karşılıklı suçlamalar havalarda uçuşuyor. Haliyle yurttaşın demokrasinin en önemli unsurlarından biri olan sandığa giderken sorgulayacağı konular arttıkça artıyor. Bunu iyi bilelim…