EBRU APALAK
Tarih sahnesindeki bazı savaşlar yalnızca cephede kazanılmaz; aynı zamanda bir ulusun kaderini, psikolojisini ve geleceğini de şekillendirir. Çanakkale Zaferi, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde kazanılmış en büyük askerî başarı olmakla kalmayarak, Kurtuluş Savaşı’nın ve Cumhuriyet’in temellerini de attı.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Atatürk ve Çanakkale Savaşlarını Araştırma Merkezi (AÇASAM) Müdürü Doç. Dr. Barış Borlat ile Çanakkale Zaferi’nin Millî Mücadele’den Cumhuriyet’e uzanan etkilerini ve dünya tarihine yansımalarını konuştuk.
- Çanakkale Zaferi'nin 110. yılında bu savaşın Türkiye ve dünya tarihindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Barış Borlat: Çanakkale Muharebesi’nin Türk tarihi açısından en önemli yansıması Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı içerisinde kazanmış olduğu, neredeyse en net başarı sağlamış olduğu tek cephedir. Bundan daha önemlisi; Balkan Harbi esnasında Osmanlı Devleti bir mağlubiyet yaşamıştı, askerlerimizin anılarında ve dönemin raporlarında şöyle bir ifade yer alıyor: “Balkan Savaşı’nın utancını yaşamaktansa burada ölmeyi yeğleriz.” diyor. Askerler ve subaylar arasında özellikle psikolojik anlamda Balkan Savaşı'nın yaratmış olduğu bir travma var. Bu ruh hâliyle,Dünya Savaşı'nın başında Çanakkale Cephesi’nde de karşılaşacağız. Çanakkale Cephesi'ndeki askerlerin neredeyse tamamında bu ruh hâlinin bulunduğunu görebiliyoruz. Daha önemlisi şu:Çanakkale Cephesi’ndeki askerlere ve savaşan subaylara baktığımızda bunların büyük çoğunluğunun Kurtuluş Savaşı'nda da olduğunu göreceğiz. Örneğin, Fevzi Çakmak. Mustafa Kemal Atatürk'ün kullanmış olduğu bir karargâh yeri var: Çamlıtekke. Bu karargâh mahallini Mustafa Kemal'den sonra kullanan isim Fevzi Çakmak'tır. İki isim karşımıza çıkıyor: Biri Mustafa Kemal, diğeri Fevzi Çakmak. İkisi de Cumhuriyet döneminde önemli askerî görevler üstlenmiştir. Mustafa Kemal Atatürk Cumhurbaşkanı, Fevzi Çakmak ise Genelkurmay Başkanı olmuştur. Cevat Çobanlı, Kâzım Karabekir gibi birçok isim Çanakkale Cephesi'nde bulunuyor,yan yana silah arkadaşlığı yapıyor. Bunlar “Çanakkale, Cumhuriyet'in önsözü olma hâlidir”dememizin en somut göstergesidir. Çanakkale Cephesi esnasında Atatürk'ün Osmanlı kamuoyu tarafından tanınmaya başlandığını görüyoruz. Çanakkale Cephesi sırasında Atatürk’ün fotoğrafı ilk defa 29 Ekim 1915 tarihinde Tasvir Efkâr'da yayınlanmıştır. Bu tarihten başlayarak Anafartalar Kahramanı olmasını göreceğiz. Bunun en büyük yansıması, Millî Mücadele başlarken Atatürk'ün Samsun'a çıkması sırasında dönemin basınındaki haberlerde “Anafartalar Kahramanı, Samsun'a çıkıyor” ibarelerinin yer almasıdır. Bu, Millî Mücadeledeki birliğin sağlanması ve onun Millî Mücadele’nin önderi olmasında önemli bir yere sahip. Çanakkale Zaferi, yenilmez sanılan İngilizlerin aslında yenilebileceğini göstermiştir. Bu durum, İngiliz sömürgelerinde bir uyanışı meydana getirecektir. Bu bağlamda daha sonra başlayacak olan sömürge isyanlarında Çanakkale referansı ve etkisinin olduğunu söyleyebiliriz. Millî Mücadele esnasında en önemli şeylerden biri Çanakkale atfıdır. Kütahya Muharebesi'nden sonra Türk ordusu mağlup olmuş, Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmiştir. Bu esnada Meclis’e bir kanun teklifi gelmiştir. Bu teklif, Atatürk'e başkomutanlık yetkisinin verilmesi meselesidir. Bu esnada bir muhalefet de ortaya çıkıyor. Bu durum ortaya çıktığında Bursa Vekili Baha Bey, Meclis kürsüsünde şu konuşmayı yapıyor: "Nasıl ki Mustafa Kemal, Çanakkale'de bir Kemal yeri kurduysa, bu defa Anadolu'nun bağrında bir Kemal yeri kurmak suretiyle bu düşmana zeval yeri olacaktır.” Yani Çanakkale'nin referansı, Cumhuriyet Türkiye'sinin kuruluşunun önemli adımı veayağı olacaktır. Sadece bununla kalmamış, Çanakkale'deki savaşan birçok askerin daha sonra Cumhuriyet meclislerinde görev aldıklarını, hatta bunların sayılarının kimi zaman Meclis’in yüzde 30-35’ine kadar çıkmış olduğunu da söyleyebiliriz. Çanakkale, ülke içindeki birliğin sağlanması ve bir arada yaşama duygusunu da bir araya getirmiş. Bugün birçok kez retorik hâlinde söylediğimiz Çanakkale ruhunun ortaya çıkmasına etki etmiş olduğunu söyleyebiliriz. Bunun “gönül coğrafyası” dediğimiz bir yansıması da vardır. Örneğin, 1915’te Osmanlı toprakları içinde bulunan, bugünkü Türkiye sınırlarının dışında kalan ve Çanakkale’de savaşıpşehit olan askerlerimiz yaklaşık 26 farklı ülkede yer alıyorlar. Bugün Filistin, Gazze, Suriye, Balkanlar ve Kafkaslar’dan gelen askerlerin de Çanakkale'de şehit olduğunu görüyoruz. Örneğin,bunların arasındaki 26 ülke içinde en çok şehit veren ülke Suriye'dir. Toplam 1912 şehidimiz var. Bunlardan 500’den fazlasının Suriye’ye ait olduğunu görüyorsunuz. Bugün Türkiye’nin gönül coğrafyası dediğimiz ya da Türkiye'nin hâlâ bağlarının bulunduğu coğrafyayla olan ilişkisini kuran da Çanakkale Muharebesi'dir. Çanakkale Muharebesi'nin yaratmış olduğu etkiyle bunun ortaya çıkmış olduğunu göreceğiz. Bu savaşın bir bedeli ve karşılığı vardır. En önemlisi; vermiş olduğumuz şehitler ve kayıplardır. Çanakkale Cephesi’ndeki toplam şehit sayımız, resmîrakamlara göre 58 bindir. Buna hastanedeki şehitlerimizi eklediğimizde sayımız 80 bin civarına ulaşıyor. Bunun dışında toplam zayiatımız esir düşmüş, haber alınamamış, kaybolmuş olanlarla birlikte kayıplarımız 250 bin kişiye ulaşıyor. Bu durum, Osmanlı coğrafyasının neredeyse her köy ve kasabasında bir Çanakkale şehidi veya gazisi bulunmasına yol açmıştır. O nedenle Çanakkale'ye buradan bakılması gerekiyor. Şunu söylemekte büyük fayda var: Bugün 18 Mart törenlerini sadece Çanakkale özelinde düşünüyoruz, Çanakkale'de anılıyor ama bu törenler 1915’te tüm Türkiye'de yapılıyordu. 1915-1938 arasındaki törenleri incelediğimizde Anadolu'nun birçok yerinde Konya'da, Kayseri'de, İstanbul merkezde Çanakkale töreni yapıldığını görüyorsunuz. Çanakkale Cephesi’nin kapandığı tarih; 9 Ocak 1916’dır. Çanakkale Cephesi kapandığında İstanbul merkezde -başkent olmasından kaynaklı- tören ve anmaların yapıldığını, Çanakkale’nin bu yanıyla birçok şeyi içinde barındırdığını da söyleyebiliriz.
- Mustafa Kemal Atatürk'ün Çanakkale savaşlarındaki rolünü ve stratejik dehasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Onun savaş sırasındaki kararları zaferi ne yönde etkiledi?
- Barış Borlat: Atatürk, Çanakkale Cephesi’ne Sofya’dan geliyor. Kendisi Sofya’da ataşe militeri. Israrla Çanakkale Cephesi’nde görev yapmak istiyor. Önce İstanbul Harbiye Nezareti'ne geliyor, kendisine 19. Tümen Komutanlığı'na atandığı bilgisi veriliyor. Ancak tümenin tam olarak nerede kurulduğu belli değil. Kâğıt üzerinde kurulan bir tümen olduğu görülüyor. Kendisi, oradaki görüşmeler sırasında şunu fark ediyor: “Bu tümen, büyük ihtimalle Çanakkale için kurulan Tekirdağ bölgesindeki Üçüncü Kolordu'ya ait olacak ya da Üçüncü Kolordu bölgesine gidecek olanlardan biridir” deniliyor. Kurulduğu yer tam olarak bilinmeyen, kâğıt üzerinde varlığı olan bir durum içinde kendisi önce Tekirdağ bölgesine gelip tümenini bulmaya çalışacak. Bu tümen, kâğıt üzerinde var- 19. tümen- ve kendisi 2 Şubat’ta burada bunun hazırlıklarına başlanıyor. 25 Şubat’ta Atatürk’ün ilk defa Çanakkale Cephesi için geldiğini göreceğiz. 24 Şubat’ta yola çıkıyor. 25 Şubat’ta Çanakkale'ye Eceabat'a geliyor. Eceabat'a geldiğinde -ilk görev yerine- Maydos Mıntıka Kumandanlığı görevine atanacak. Yaklaşık bir ay Eceabat’ta kalacak, en nihayetinde kara muharebelerinin başlayacağı 19 Nisan’da Bigalı köyüne gidecek. Atatürk'ün askerî dehasının tam olarak ortaya çıkmasına giden süreç de bundan sonra meydana gelecek. Çünkü kendisi 25 Nisan kara muharebelerinin başlaması esnasında herhangi bir emir almaksızın inisiyatif kullanmak suretiyle 57. Alayı hareket ettirdiğini ve 57. Alay’la yürüyüşe geçtiğini göreceğiz. Aslında almış olduğu bu inisiyatif, savaşın seyrini etkilediği gibi Atatürk'ün ve Anafartalar Kahramanı olmasına giden yolun da başlangıcı. 27. Alaydan sonra kendisinin 57. Alay ile birlikte 25 Nisan’da Arıburnu Bölgesi’ndeki çıkarmalara ilk müdahaleyi yapmış olduğunu söyleyebiliriz. Hemen arkasından kendisi cephede kritik görevler almaya başlayacak. Bunlardan bir tanesi; Arıburnu Kuvvetler Komutanlığı görevini üstlenmesi. Özellikle 8 Ağustos'ta -tarihin kırılma anlarından birisidir- akşam saat 21:00 civarında Anafartalar Grup Kumandanlığına atanacak. Bu esnada bir telefon konuşması çok önemlidir. 5. Ordu Komutanı Mareşal Otto Liman von Sanders sorar: “Paşam, bu kadar kuvvet size çok gelmez mi?” Mustafa Kemal ise“Az bile gelir” der. 9 Ağustos’ta I. Anafartalar Muharebesi'nde önce İngilizleri durdurmuş. 10 Ağustos’ta Conkbayırı’ndaki süngü taarruzu ile birlikte düşmanı Conkbayırıhattından söktüğünü göreceğiz. Bu durum, Atatürk'ün Conkbayırı’nda göstermiş olduğu büyük bir askerî dehayı gösterecek. Çünkü kendisi ısrarla düşmanın Sazlıdere istikâmetinden geleceğini söylemesine rağmen birçok askerî erkânın buna ikna olmadığını, “Buradan gelse gelse ancakeşkıya ya da çete gelir, buradan düşman çıkmaz.” demesine rağmen ısrarla söylediği yerden ağustos ayındaki çıkarmanın olduğunu göreceğiz. Önemli olan şeylerden biri de şudur: 8 Ağustos’ta Atatürk, grup komutanlığına atandığında, yönettiği kuvvetlerin büyüklüğü kolordu seviyesinin üzerine çıkmıştı. Kolordu komutanlığı görevine denk gelen bir görevi yaşı 34’ken üstlenmiş. Daha da önemlisi askerinin en önünde muharebe etmiştir. Düşünebiliyor musunuz? Kolordu Komutanı seviyesinde 10 Ağustos’ta taarruz başlamadan önce birinci muharebe hattına kadar girmiş ve bu muharebe hattının içinden taarruzu kendisinin başlatmış olduğunu göreceğiz. Kendisinin askerinin önünde muharebe edecek kadar cesaret ve azimle muharebe hattı içinde bulunduğunu söyleyebiliriz. Bütün bu süreç, Osmanlı kamuoyunda Atatürk'ün tanınmasına giden süreci de başlatmış. 1916-1918 arasında Atatürk'ün Osmanlı kamuoyu tarafından yakından tanındığını göreceğiz. Kendisi Edirne’ye gittiği zaman “Arıburnu ve Anafartalar Kahramanışehrimize hoş geldin” diye karşılanmış. Urfa mutasarrıfı tarafından 1917’de Atatürk adına bir çeşme yaptırılmış, üzerine “Mustafa Kemal Caddesi” yazılmış. Ruşen Eşref’in 1918’de yaptığımülakata “Anafartalar Kahramanı ile bir mülakat” diye başlık atılıyor. Çanakkale'den başlayan süreç, Cumhuriyet Türkiye'sine giden, Atatürk'ü en azından askerî anlamda ortaya çıkarmış olduğunu söyleyebiliriz.
ÇANAKKALE SAVAŞI İLE İLGİLİ BİRÇOK YANLIŞ BİLGİ MEVCUT
- Çanakkale savaşlarıyla ilgili en çok bilinen yanlış bilgiler neler? Bunları düzeltmek için nasıl bir çalışma yapılmalı?
- Barış Borlat: Bugün 18 Mart, yayından çıktım. Eve gelirken gördüm. Bir gazetede, “Çanakkale Cephesi’nde kadın keskin nişancılar var” diye bir şeyden bahsediliyor. Çanakkale Cephesi’nde kesinlikle keskin nişancı kadınlarımız yoktu. Çok sık söylenen şeylerden birisi;“Çanakkale Cephesi'nde askerimiz açtı.” Asla aç değildi. Dünya Savaşı'nın beslenmesinin en iyi olduğu yer Çanakkale Cephesidir. Çanakkale Cephesi’nde askerimizin üstü başı yırtık değildi, giyim kuşam noktasında gayet iyiydi. Çanakkale Cephesi’nde 250 bin şehidimiz yok. İki yüz elli bin toplam kaybımızdır. Kayıp ayrı bir şey, şehit ayrı bir şeydir. Şehit sayımız hatalıdır. Çanakkale Cephesi’nde bir grup gelip askerleri alıp götürmedi. Böyle bir şey asla söz konusu değildir. Bunları hatırlatmakta büyük fayda var.
ÇANAKKALE ZAFERİ, 18 MART 1916’DAN BERİ ANILIYOR
- Çanakkale Zaferi'nin anılması ve uluslararası alandaki yansımaları konusunda Türkiye yeterince etkili bir çalışma yürütüyor mu?
- Barış Borlat: Bununla ilgili birçok çalışma var. Bunlar kesinlikle önemli bir yere kadar geldi ve ciddi anlamda yankı buldu. İlk defa Çanakkale Zaferi’ni anmaya 18 Mart 1916’da -savaştan sadece üç ay sonra- başladık ve bugüne kadar da devam etti. Bu, aslında 110 yıldan beri anılan bir zafer. Tabii ki her geçen gün daha geniş kitlelere ulaşacaktır.
TARİHÇİ BORLAT: “ÇANAKKALE ZAFERİ, SOSYAL MEDYAYLA GENİŞ KİTLELERE ULAŞABİLİR”
- Günümüzde Çanakkale Zaferi’ni genç kuşaklara daha etkili bir şekilde anlatmak için neler yapılabilir?
- Barış Borlat: Bu konuda benim şahsi fikrim; sosyal medya. Gençlerin en fazla kullandığı alan burası. Gençlere yönelik tarihsel bilgilerimizi barındıran, kısa videolarla sosyal medyayı daha iyi kullanarak, onların izleyebileceği alan ve platformlarda bulunmak suretiyle tarihsel farkındalığımızı arttırmalı, eğitim öğretimde kullandığımız materyal ve kitaplarda bunun özellikle yer almasını sağlamalıyız. Ancak o zaman daha geniş bir kitleye ulaşabiliriz.
- AÇASAM’ın Çanakkale savaşları ve Atatürk'ün askerî stratejik mirası üzerine yaptığınız çalışmaların tarih yazımına katkıları neler?
- Barış Borlat: Bu konuda yapmış olduğumuz ilk şey şu: Atatürk'ün Çanakkale Muharebesi sırasında yazmış olduğu bütün emirleri, raporları ve mektupları bir kitap hâline getirdik ve bunları yayınladık. Atatürk'ün Çanakkale Cephesi'ndeki sürecini takip etmek isteyen biri rahatlıkla bu emir ve raporlardan onu görebilecek. Atatürk'le ilgili bugüne kadar ortaya çıkmış olan fotoğrafları araştırdık. Bunlarla ilgili çalışmalar yürüttük ve bunu yapıyoruz. Bunların yanı sıra özellikle Çanakkale Cephesi’nin her muharebesiyle ilgili askerî raporlardan hareketle ve özellikle İngiliz kayıtlarını kullanarak karşılıklı olarak bunu hazırlamış olduğumuzu söyleyebilirim. Zığındere Muharebesi, Kanlı Sırt, Conkbayırı, I. Anafartalar ve II. Anafartalar gibi her bir muharebeyi bağımsız olarak kitap hâline getirdik. Böylece Atatürk'ün muharebeler sürecindeki askerî yönünü bir bütün hâlinde görmeyi sağlamaya çalışıyoruz.
BARIŞ BORLAT KİMDİR?
Barış Borlat, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Eğitim Fakültesi’nde Tarih Öğretmenliği Bölümü’nden 2009 yılında mezun oldu. ÇOMÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Bölümü Türkiye Cumhuriyeti Anabilim Dalı’ndaki yüksek lisans eğitimini 2013’te tamamladıAnkara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı’nda 2013-2018 yılları arasında doktora yaptı.ÇOMÜ’de 2019-2022 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yaptı. Atatürk ve Çanakkale Savaşlarını Araştırma Merkezi’nin müdürlüğünü 2019’dan beri üstleniyor.Borlat, Çanakkale Savaşları Tarihi, Birinci Dünya Savaşı ve Cepheler, Cumhuriyet Dönemi İktisat Tarihi gibi lisans ve yüksek lisans derslerini veriyor.