Amerikalı efsane gangster Al Capone’ye rivayet edilen bir anekdot vardır. Al Capone bir adamı sabah arabama binerken görürsem şapkamı çıkarır selam veririm. Aynı adamı öğlen yemek yediğim pizzacıda da görürsem kaşımı kaldırır kim bu diye düşünürüm. Üstüne aynı adamı birde akşam casinoda görürsem bu kadar tesadüf olmaz bu adam her kimse besbelli benim peşimde diye çeker vururum dermiş…

Sözü neden Al Capone’ye getirdim?

Malum son günlerde Kredi Yurtlar Kurumu binalarında asansörler patır patır düşüyor aynı kurumda aynı olayın bu kadar üst üste yaşanması tesadüf olmasa gerek, muhakkak ki işin içinde bir bit yeniği var. Asansörlerin yaşamımıza girişi ve yaygın kullanılışı aslında çok da eski değildir ama hayatımıza girdiğinden beri asansörler yapılarımızın mimarisini ve şehir planlarını olağanüstü bir şekilde değiştirmiştir. Değiştirmiştir çünkü asansörlerin olmadığı zamanlarda binalar çok katlı yapılamıyordu. Binalarda üst katlara merdiven ile ulaşım oldukça sıkıntılı ve zor bir işti zenginler başta olmak üzere yeterli imkânı olan hiç kimse yüksek katlarda yaşamak istemiyordu.

Asansörler ile ilgili en büyük sıkıntı ise güvenlik meselesiydi bu gün KYK yurtlarında yaşanan kazalar o dönemlerde asansör kullanımının önündeki en büyük engeldi. Kolayca kopabilecek bir halata bağlanmış bir kafesin içinde yükseğe çıkma ölümcül bir risk içeriyordu. Geçmişte asansör olarak kullanılan ilk basit düzenekler binlerce yıl önce Eski Yunan’da icat edilmişti. Bu düzenekler, bir tambur etrafına sarılı halatların insan ya da hayvan gücü kullanılarak çekilmesiyle yukarı doğru hareket ettiriliyordu. Pek de güvenli sayılamayacak bu düzenekler uzun yıllar boyunca yük taşımak için kullanıldı. 

Sonra sonra 1750’li yıllara gelindiğinde asansörleri hareket ettirmek için insan ya da hayvan gücü yerine buhar gücü kullanılmaya başlandı. Bu asansörlerde buhar makinesi bir tamburu döndürüyor, asansör kabinini çeken halat da bu tamburun üzerine sarılıyordu. Buharla çalışan ilk asansörler 1754 yılında ABD’deki Hudson Nehri’nden buz kalıplarını çıkarmak için kullanıldı. Bu dönem boyunca asansörler daha ziyade yük taşımak için kullanılmıştır.

Asansörler halatların kopma riski taşıması nedeniyle insan taşımak için kullanılamıyordu. Amerikalı mucit Elisha Otis, gerektiğinde devreye girerek kabinin düşmesini engelleyecek bir emniyet freni icat ederek asansörleri insanlar için güvenli hâle getirdi. Elisha Otis, 1853’te, New York’ta düzenlenen bir fuarda icadına olan güvenini çok sayıda insanın karşısında kanıtladı. Otis açık bir platformda yüksek bir katta durarak asistanından platformu destekleyen halatı kesmesini istedi. Kendisini izleyen kalabalığın endişeli bakışları karşısında halat kesildi. Ancak ne platform yere çakıldı ne de Otis’e bir şey oldu. Otis, fren sistemi sayesinde hareket etmeyen platformda şapkasını sallayarak insanları selamladı.

İşte bu icattan sonra insan taşımak için son derecede güvenli olan asansörler yapılabildi ve bu teknolojik gelişme ile beraber yüksek katlı binaların ve hatta gökdelenlerin inşa edilebilmesi mümkün oldu.

Peki, neden ülkemizde asansör kazaları bu kadar sık oluyor?

Bir asansör iki nedenden ötürü kaza yapar:

1-Teknolojisi eksiktir

2-Bakımı eksiktir

Türkiye’de bir kurumda bu kadar sık asansör kazası yaşanıyorsa bu o kurumun asansör alımı ve asansör bakımı konusunda yanlış kararlar verdiğini göstermektedir. Kurumun o ya da bu sebepten ötürü ve büyük bir olasılıkla ucuza getirmek ya da yandaş kollamak için yeterli teknolojisi olmayan firmalardan alım yaptığını ve ehil olmayan kişilerden bakım hizmeti aldığını göstermektedir.