CHP, 14 yıl aradan sonra Bayburt’ta yeniden miting yaptı. Bu tarihi mitingin ardından kaleme aldığım “CHP, CHP olalı Bayburt böyle sahiplenmedi” başlıklı yazı, özellikle Bayburtlular arasında yankı uyandırdı. Dikkatle okunduğu, hatta içtenlikle sahiplenildiği kadar bazı sitemlere de neden olduğu anlaşılıyor.
Bu sitemler doğrudan bana değil, partinin yöneticilerine yönelikti. Özellikle de mitingin organizasyonunda önemli rol oynayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Zeybek’e...
Bayburtluların haklı bir talebi vardı: “Geçmişte Bayburt’a emek vermiş isimler anılmalıydı. Yaşayanlar davet edilmeli, vefat edenlerin adları yâd edilmeliydi.”
Bu eleştirilerin en anlamlısı, Bayburt’un unutulmaz simalarından biri olan Eczacı Zeki Kutur’un kızı Nebahat Kutur’dan geldi.
Kutur ailesi, Bayburt siyasetinin belleğinde derin izler bırakmış bir isim olarak Zeki Kutur’un mitingde bir kez olsun anılmamasını sitemle karşıladı.
Zeki Kutur… Bayburt’ta neredeyse yarım asır boyunca CHP İl Başkanlığı yapmış, halkın “padişah” lakabını taktığı, gönlü geniş bir Anadolu aydıydı.
Nebahat Kutur, babasını şöyle anlatıyor:
“Babam 1932 yılında Bayburt’ta doğdu. İlkokulu Bayburt Cumhuriyet İlkokulu’nda okudu. Devamında Erzurum, Kars, Trabzon, Galatasaray Lisesi derken İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nden mezun oldu. İstanbul’daki öğrencilik yıllarında İsmet İnönü ile tanıştı, Kıbrıs mitinglerinde yer aldı, Rauf Denktaş ve Dr. Fazıl Küçük’le birlikte gözaltına alındı.
Okulu bitirip memleketi Bayburt’a döndü ve 1965’te açtığı eczane bir sağlık merkezi değil, bir halk dayanışma merkezi gibi çalıştı. Köylüsünün derdine koştu, ihtiyaç sahibine destek oldu.
Babam Zeki Kutur siyaseti, yalnızca parti binalarında değil, halkın içinde, eczanesinde, sokakta, dükkânda, meydanda yapıyordu..Eczanesine uğramadan görevine başlayan memurlar, Atatürk ve İnönü portrelerinin gölgesinde yemek yer, sohbet ederdi.
1973 seçimlerinde, Bayburt henüz ilçe iken, bağlı olduğu Gümüşhane’den bile fazla oy alarak CHP’den Erol Tuncer’i Meclis’e gönderdi. Bayburt’un 174 köyünü tek tek dolaşan, gece gündüz çalışan bir neferdi. Bülent Ecevit’in Doğu Karadeniz Bölgesi sorumluluğunu verdiği bir liderdi. O dönem sadece Ecevit’in saat kulesi meydanındaki mitingine ev sahipliği yapan Bayburt’ta, adeta tek başına bir ordu gibi mücadele etti.
Ancak Bayburt’ta CHP’li olmak kolay değildi. Zeki Kutur’un evi, eczanesi taşlandı, parti binası basıldı. “Seni seviyoruz ama partini sevmiyoruz” diyenlerle omuz omuza yaşadı. Tüm baskılara rağmen inandığı yoldan sapmadı.
Partideki görevinden sağlık nedenleriyle ayrıldığında, bırakacağı kimseyi bulamadı. Çünkü Bayburt’ta CHP’de il başkanlığına kimse cesaret edemiyordu.
Yaşar Kemal’in “Seni gençliğinde tanısaydım romanıma kahraman yapardım” dediği bir il başkanıydı Zeki Kutur. Sporun her dalıyla ilgilendi, Bayburtspor’un başkanlığını yaptı. Atatürkçü Düşünce Derneği başta olmak üzere pek çok sivil toplum kuruluşunda aktif görev aldı. Tüm tekliflere rağmen başka bir partinin kapısından içeri girmedi. Bayburt’u gözden çıkaranlara inat, Bayburt’ta kaldı, direndi.
Bayburt’a bakın bugün: Ne fabrika var, ne sinema salonu. Gençler işsiz, umutlar kahvehane köşelerinde tükeniyor. Oysa bir zamanlar üç sinema salonu olan bu şehir, kültürle, sanatla, siyasetle yoğrulmuştu
Zeki Kutur, eğer İstanbul’da, Ankara’da siyaset yapmış olsaydı, belki de Türkiye siyasetinin önemli aktörlerinden biri olurdu. Ama o Bayburt’u seçti. Zoru seçti. Çünkü onun için CHP’lilik bir kimlik değil, bir dava, bir yaşam biçimiydi.
Onun hikâyesi bize şunu gösteriyor: Anadolu’da solcu olmak yürek ister. Hele Bayburt’ta… O yüreğe sahip bir insandı Zeki Kutur.
Ve şimdi, CHP'nin Bayburt mitinginde, bu mütevazı insanın ve onunla birlikte Bayburt’a büyük hizmetler etmiş Milletvekilliği ve Bakanlık yapmış olan Erol Tuncer’in adının bir cümleyle dahi anılmamış olması, bir eksikliktir. Bu isimlerin yad edilmesi, sadece geçmişe bir vefa değil, geleceğe bırakılacak onurlu bir mirastır.
Çünkü Bayburt’ta CHP’li olmak zordur.”