Geçmişte birçok kez başkanlık sistemine karşı olduğunu dile getiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ekim 2016’da değişiklik teklifini meclise getirmesi için hükûmete çağrı yapmış ve bu süreçte iş birliği içinde olabileceklerini duyurmuştu.
Geçmişte birçok kez başkanlık sistemine karşı olduğunu dile getiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ekim 2016’da değişiklik teklifini meclise getirmesi için hükûmete çağrı yapmış ve bu süreçte iş birliği içinde olabileceklerini duyurmuştu.
Kısa süren görüşmelerin ardından Aralık 2016’da teklif üzerinde anlaşmaya varan AKP ve MHP, böylece önerinin referanduma sunulması için gerekli olan meclis onayı sürecini başlatmışlardı.
Mevcut Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 18 maddesi üzerindeki değişikliklerini TBMM’de oylanmış, AKP ve MHP’nin meclisteki çoğunluğu sayesinde 20 Ocak 2017’de 339 oy alarak mecliste kabul edilmişti. Referanduma gidebilmek için gerekli olan beşte üç oy sayısı 330’u aşarak 339 oy alan anayasa değişikliği teklifi referanduma gitmek için gerekli olan oy oranına ulaşabildiği için de referandum sürecine girilmişti.
Değişiklik paketi, yürürlükteki parlamenter sistemin kaldırılarak yerine başkanlık sisteminin getirilmesini, Başbakanlık makamının ortadan kaldırılmasını, meclisteki vekil sayısının 550’den 600’e çıkarılmasını ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) yapısında değişiklikler yapılması gibi rejimi temelden değiştirecek bir çok değişikliği içermekteydi.
Sonuçta 16. Nisan 2017 tarihinde referanduma gidildi ve 25.157.025 EVET oyuna karşılık 23.777.091 HAYIR oyu ile referandumdan EVET çıktı. Bu sonuç ile değişiklik paketi kabul edildi, aradaki fark sadece EVET lehine +1.379.934 oy kadardı. Seçmenin % 51.41’i EVET demiş ve % 48.59’u ise HAYIR yönünde oy kullanmıştı.
Ben HAYIR diyenlerin arasındaydım ve HAYIR oyu çıkması için kendi çapımda büyük gayret sarf etmiştim.
Temel argümanım; bu BAAS tipi bir tek adam anayasasıdır, bu değişiklik ile kuvvetler ayrılığı ortadan kaldırılıyor ve tüm denge/denetleme mekanizmalarını devreden çıkarılıyor, bu değişiklik kabul olur da bu tek adam rejimi yürürlüğe girerse çok büyük bir güven bunalımı doğar, bunun ekonomik, sosyal ve siyasi bedelleri çok ağır olur şeklindeydi. Dünya tarihinde ilk defa serbest pazar ekonomisi uygulanan bir ülkede eksikleri olsa da demokratik olan bir rejim, demokrasiden uzaklaşarak otoriter bir tek adam rejimine dönüştürülmeye çalışılıyor, piyasalar buna sert tepki koyar, ekonomi çöker demiştim. Yukarıdaki 5 yıllık temel göstergeler TÜİK’in bütün sabunlama abalarına rağmen dediklerimin aynen gerçekleştiğini göstermektedir.
Yukarıdaki tablo başkanlık sisteminin notunun kırık olduğunu açık ve net olarak ortaya koymaktadır, bu sistem çakmış, sınıfta kalmıştır. Dahası bu henüz başlangıç, bu rejim değişmez tam tersine kalıcılaşır ve bu şekilde otoriterleşmeye devam ederse sorunun çok daha büyüyeceği ve ekonominin tamamen çökeceği aşikardır.
Demedi demeyin; yol yakınken bu yanlıştan dönmek gerekmektedir, sonra oluşacak enkazı kaldırmak çok ama çok zor olur…