Yatırım yapmak, eser inşa etmek elbette ki her ülkede her iktidarın en temel görevidir ve lakin yatırım yapayım, eser inşa edeyim derken ülkeye, topluma ve çevreye verdiğiniz zararın, yapacağınız katkıdan çok daha az olması gerekir.

Yatırım yapmak, eser inşa etmek elbette ki her ülkede her iktidarın en temel görevidir ve lakin yatırım yapayım, eser inşa edeyim derken ülkeye, topluma ve çevreye verdiğiniz zararın, yapacağınız katkıdan çok daha az olması gerekir.

Her yatırım ya da her eser aslında bir ekonomik faaliyettir yapacağınız harcamanın getirinin altında kalması gerekir ki bu yatırım fizibil olsun aksi takdirde yatırım bir kara deliğe dönüşür ve toplum için daha faydalı olacak başka yatırım ve eserlerden kaynak çalar.

Sonuç olarak her iktidarın ve her toplumun ekonomik kaynakları bellidir, bu kaynakları en doğru şekilde kullanabilen iktidarlar başarılı olur, toplumlarını bir refah toplumuna dönüştürür güçlendirir ve zenginleştirir.

Bazı durumlarda ise iktidarlar kaynakları toplumun ortak kazancını maksimize edecek şekilde değil de bazı azınlık çevrelerin menfaatini maksimize edecek şekilde kullanmayı tercih edebilir. Böyle bir tercih halk egemenliğine dayanan demokratik toplumlarda elbette tepki çeker ve iktidarın seçimlerde değişmesine yol açar bu yüzden demokratik ülkelerde iktidarlar kolay kolay böyle bir yola giremez. Fakat kapalı ve otokrat yönetimlerin olduğu toplumlarda iktidarlar kolaylıkla kamu kaynaklarını kendi çevrelerinin lehine tahsis edebilir, bu konu toplumda tartışılamaz ve hatta çoğu durumda toplum bundan haberdar bile olmaz.

Türkiye otokrasi ile demokrasi arasında yelpazenin otokrasi tarafına yakın dursa da en azından henüz kapalı bir toplum değildir, AKP iktidarı çok uğraşsa da muhalefeti susturamamakta, özgür basını ve doğru söyleyen aydınları tam olarak engelleyememektedir. Bu yüzden de kamu kaynaklarını kendi yandaşı olan bir takım dar çevreler lehine kullanması devamlı olarak gündeme gelmekte ve tartışılmaktadır.

Eski adıyla Yeşilköy, sonra verilen adıyla Atatürk havalimanı meselesi de bunlardan biridir. Aklı başı yerinde hiç kimse iyi işleyen bir havalimanını kapatıp, yıkarak dünya kadar para harcayıp bir yenisini yapmayı düşünmez.

İstanbul’un eğer yeni bir havalimanına ihtiyacı olduğu düşünülüyorsa hesap, kitap, yolcu, kargo ve hava trafiği projeksiyonları ortaya konur, en uygun yere, en uygun boyutta yeni bir havalimanı elbette yapılabilir, buna kimse de itiraz etmez zaten. Fakat şan olsun, dünyanın en büyüğü bizde olsun, fani dünyada bir eserimiz kalsın kafası ile yatırım yapılmaz, yapılırsa bu hesapsız kitapsız yatırım ya batar ya da kamu bütçesinde kamu kaynaklarını yutan baba bir kara delik oluşturur.

Nitekim geçmişte İstanbul’un Anadolu yakasına Kurtköy mevkiine ihtiyaç üzerine Sabiha Gökçen adı verilen yeni bir havalimanı daha yapıldı ve konu hiçbir şekilde tartışma yaratmadı değil mi?

Bu sefer tartışma yaratmasının sebebi doğal olarak yeni havalimanı yatırımının iyi işleyen, ödüller kazanmış olan Atatürk havalimanının kapatılması ile birlikte yapılması oldu.

Yeni havalimanının yer seçimi ve maliyeti gibi tartışmalı konuları bir taraf bıraksak bile yeni havalimanının fizibil olabilmesi için Atatürk havalimanının kapatılmasına gereksinim duyulması zaten başlı başına sorunlu bir konudur.

Atatürk Havalimanı 2015 yılında 61,3 milyon yolcuya hizmet vermiş ve yapılan ek yatırımlar ile 80 milyon yolcuya hizmet verebilecek bir seviyeye çıkarılmıştı.

İstanbul havalimanı ise sözleşmeye göre toplam 4 etapta gerçekleştirilecek ve ilk etapta havalimanı 90 milyon yolcu/yıl kapasitesine sahip olacaktır. Sözleşmeye göre 4 etabın sonunda 150 milyon/yıl aktif yolcu kapasitesine ulaşılacaktır.

Görüldüğü gibi bu projenin fizibil olabilmesi için Atatürk havalimanının kapatılması şarttır ve bu yüzden de bu proje daha temelde yanlıştır.

Bu kadar masraf yapmak yerine Atatürk ve Sabiha Gökçen havalimanlarında bir miktar daha kapasite artırımı ile sorun rahatlıkla çözülebilirdi.

Ama AKP kafası fizibil çözümler bulmak yerine yandaşına rant yaratacak, destekçilerine kaynak aktaracak çözümler peşinde koşmaktadır, hata buradadır.

Şimdi iktidardan gitme korkusu ile gelecek yeni iktidar Atatürk havalimanını yeniden açamasın diye pistlerin üzerine uyduruktan hastane ve millet bahçesi yapıyorlar. Bakın demedi demeyin; bunun adı kamu malına zarar vermek, akla ve vatana ihanettir ve bu ihanetin bedelini bu karara imza atan her siyasetçi, bürokrat ve bu işten kazanç sağlamak isteyen her iş insanına ödetmek yeni gelecek iktidarın boynunun borcudur.