Son bir buçuk yıldır dünyamızı kasıp kavuran, dünya genelinde tespit edilebilen 3 milyon 850 bin kişinin ölümüne yol açan bu hastalığa karşı halihazırda bir ilaç geliştirilememiştir.

Son bir buçuk yıldır dünyamızı kasıp kavuran, dünya genelinde tespit edilebilen 3 milyon 850 bin kişinin ölümüne yol açan bu hastalığa karşı halihazırda bir ilaç geliştirilememiştir.

Neyse ki bilim insanlarının olağanüstü çabası sonucunda aşılar geliştirilebilmiştir ve bu gün itibariyle de elimizdeki tek koz aşılamadır.

Dünya genelinde toplum bağışıklığını sağlayabilmek için nüfusun yaklaşık yüzde 60’ının aşılanması gerektiğini bütün bilim insanları söylemektedir. 7,6 milyar nüfusun yüzde 60 ı 4,5 milyar kişi yapar ve bunların çift doz aşı olabilmesi için 9 milyar doz aşı gerekir.

Henüz bu noktadan çok uzak olduğumuz ise acı bir gerçektir.

Sakın yanılmayın, salgın henüz sönmemiştir, Covid-19 pandemisi kaynaklı ölüm sayısı son bir haftada ortalama on bin beş yüz kişiye yakındır.

Dünyada her iki doz aşısını yaptırabilmiş insan sayısı ise sadece 750 milyon kişidir. Tek doz aşı yaptırmış kişi sayısı ise 1 milyar 650 milyon kişi civarındadır.

Üstelik aşılama çalışmaları gelişmiş ülkelerde hızla ilerlese dahi dünyanın geri kalmış yoksul ülkelerinde aşılama çalışmaları yok hükmündedir.

Başarılı bir aşılama kampanyası için üç temel koşul bulunmaktadır:

1- Etkin bir aşı

2- Yeterli hızda aşı uygulayabilecek etkin bir sağlık sistemi

3- Aşı olmak isteyen insanlar

Ne yazık ki yetersiz ve yanlış iletişim geniş kitlelerin aşı karşıtlığını körüklemiş ve aşı yaptırma konusunda bütün dünyada ciddi bir tereddüt ortaya çıkmıştır.

İşin bundan sonrası sanırım daha zor olacak aşı yaptırmaya direnecek kitlelerin yoğunluğu aşılama çalışmasının verimliliği ve etkinliğini zedeleyecektir.

Şunu hiç unutmamak gerekmektedir, Çin’in tek bir şehrinden bu hastalık dünyaya kolayca yayıldı ne kadar uzakta olursa olsun aşılanmayan bir nüfus bu hastalığın devamlılığını etkileyecek ve eğer aşıların koruma süresi içerisinde bu sorun aşılamazsa hastalık yeniden yayılmaya başlayacaktır.

Ülkemizde ise Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın daha önce de dediği gibi yeterli aşı temini sonrasında aşılama çalışmaları hız kazanmış bulunmaktadır. Sağlık sistemimizin günde 1 milyon dozdan daha fazla aşı yapabilmesinde zaten şaşılacak bir şey yok.

Türkiye’de 200 bine yakın hemşire ve 160 bin civarında doktor görev yapmaktadır. Aşılama çalışmaları için 40 bin hemşirenin görevlendirildiği söylenmişti. Görevlendirilen her bir hemşire on dakikada bir yani 8 saatlik mesaisinde 40 – 50 aşı yapsa zaten 1,5 – 2 milyon doz aşı rahatlıkla yapılabilir.

Burada sorun yeterli miktarda aşıyı temin edebilmekti bu sorunun aşıldığı anlaşılıyor, bundan sonra yeterli miktarda insanı aşı olmaya razı etmek sorununun çözülmesi gerekiyor.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ekonomi ve sosyal yapı bu salgın yüzünden çok büyük zarar gördü, eğer hızlı ve etkin bir aşılama yapılamazsa bu etkilerin daha da derinleşmesi kaçınılmaz olacaktır.

Daha bu günden bu yaz aylarının da kaybedildiği görülüyor. Türkiye’de aşılama çalışmaları ile toplum bağışıklığı sonbahar başlarında kazanılabilirse ne ala denmektedir.

Elbette hiç yoktan iyidir lakin gel bunu birde aylarca işsiz kalan, dükkanı kapatılan iflas etti edecek insanlara anlat.

Atalarımız “göle su gelene kadar kurbağanın gözü patlar” diye boşuna dememiş, yeterli nakdi devlet desteği alamayan borçluluğu artan iş yerleri birer birer iflaslarını ilan edip kapanıyorlar. Salgının sağlıkta yarattığı kriz durumu geçtiği zaman asıl ekonomik ve sosyal tahribatı ortaya çıkacaktır.

Devletlerin bu ekonomik ve sosyal tahribatı yumuşatacak parasal önlemleri hiç ihmal etmeden derhal alması gerekmektedir.

Türkiye bu salgın döneminde halka ve iş yerlerine destek vermekte açıkçası sınıfta kalmıştır, bari aşılamada daha fazla geç kalınmasa da hayat biran önce normale dönse ve ekonomik aktiviteler biran önce canlansa diyorum.