Geçenlerde İslamcı yazar Abdurrahman Dilipak bir X paylaşımında “Alkol bütün kötülüklerin anasıdır. İnsanın aklını başından alır. İnsan hayvanlaşabilir. Alkol serbest olmalı değil mi?” Diye sormuş...
Her ne kadar Kuran’da alkol bir suç, hatta kesin bir yasak olarak yer alıp cezai bir yaptırıma tabi olmasa da hemen hemen her İslamcı şiddetli bir şekilde alkole düşmandır. Keşke İslamcılar alkol içmeye ve domuz eti yemeye düşman oldukları kadar hak yemeye, hukuksuzluk yapmaya da düşman olsalar da ülkemizde yaşanan büyük haksızlık ve hukuksuzluklar yaşanmamış olsaydı.
Aslında bende tam günümüzde yaşananlar ile ilgili olarak iktidar sarhoşluğu ya da iktidar bağımlılığı hakkında bir makale yazmayı düşünüyorum bu paylaşım da beni tetikledi hadi yazayım dedim.
Alkol ve sair insanı sarhoş eden daha da kötüsü bağımlılık yapan kimyasallar elbette hem insan ve hem de toplum için kötü etkileri olan şeylerdir.
İnsanı ve toplumun hem sağlığını ve hem de toplumsal ilişkilerini olumsuz yönde etkileyen bu kimyasalları en temelde üçe ayırabiliriz: Sentetik ya da doğal uyuşturucular, tütün vb ürünler ve elbette alkol.
Bu kimyasallar ister içilerek, ister dumanı solunarak, ister yutularak ve isterse de damardan zerk edilerek kullanılsın insanı sarhoş eder, uyuşturur, bilincini bulanıklaştırır ve hatta en azından bir süreliğine bilinci tamamen kapatabilir. İstisnasız bunların hepsi de çok ciddi bir kimyasal bağımlılık yaparak insanların sağlığına, ekonomisine ve toplumsal ilişkilerine zarar verir.
Amma ve lakin hiçbir uyuşturucu madde insanı ve toplumu iktidar sarhoşluğu kadar kötü etkilemez hiçbir uyuşturucu madde insan ve topluma iktidar bağımlılığı kadar kötü etkilemez.
Tarihe bakın göreceğiniz en büyük kötülükler hep birilerinin iktidara gelmek ya da iktidarda kalmak için yaptığı eylemlerden kaynaklanır.
Bu manada Abdurrahman Dilipak’ın sözünü “İktidar bütün kötülüklerin anasıdır. İnsanın aklını başından alır. İnsan hayvanlaşabilir. İktidar tutkusu serbest olmalı değil mi?” Diye kullanmak yanlış olmayacaktır değil mi?
Sadece Hitler, Mussolini, Franko, Stalin ve Pol-Pot gibi diktatörler değil geçmişte iktidara gelmek için babasını zehirletip, kardeşlerini boğduran padişahlar, taht kavgalarında birbirini kesen Krallar, Çarlar ya da İmparatorlar gibi monarklar da da iktidar uğruna hangi vahşetlere imza atıldığının örnekleridir.
19. yüzyılda yaşamış olan İngiliz tarihçi ve politikacı John Dalberg-Acton'a ait “Güç yozlaştırır; mutlak güç, mutlaka yozlaştırır. Büyük insanlar, her zaman kötü insanlardır...” Sözünü hiç aklımdan çıkarmam.
Meşhur bir reklamda kullanılan “kontrolsüz güç güç değildir” sloganını da hiç unutmam.
Burada tarihte iktidar sarhoşluğu ve bu sarhoşluğun yarattığı felaketler ile ilgili bir sürü örnek sıralayarak sizleri sıkmak istemiyorum zaten merak edip ufak bir googllama yaparsanız sizde bunların hepsine ulaşabilirsiniz.
Bir insan ya ad toplum hiç uyuşturucu, bağımlılık yapıcı kimyasal kullanmadan da var olabilir amma ve lakin ne yazık ki iktidar olmadan toplumsal hayatı organize ederek devam ettirmek mümkün değildir. Bu yüzden iktidarı yok etmek mümkün değildir ama sınırlamak kontrol altında tutmak her daim mümkündür.
Sonuç olarak asıl önemli olan iktidar sarhoşluğunun oluşmasını ve bunun topluma zarar vermesini nasıl engelleriz sorusuna yanıt bulabilmektir.
Bu sorunun cevabı da aslında belli; insanlar tarih boyunca zorba hükümdarlar ile mücadele etmiş ve en sonunda halk egemenliğine dayalı anayasal düzenler yani demokrasileri kurmuş. Bu şekilde gücün güç ile elde edilip ölene kadar elde tutulduğu mutlaki monarşi olarak adlandırılan düzen tarihe karışmış, bu düzenin yerini anayasal demokrasiler ya da anayasal meşruti monarşiler almıştır.
Anayasal düzenlerin ortak özelliği; iktidar gücünün nicelik, nitelik ve süre olarak kısıtlanmasıdır. Bu anayasal bir düzende iktidar olan kişi asla ve kat'a iktidarı ölene kadar elinde tutamaz, iktidar gücünü sınırsızca ve keyfi olarak kullanamaz anlamına gelmektedir.
Bir çok anayasal düzende seçilmiş tiranların ortaya çıkmasını engelleyecek dönem sınırlamaları, yürütme, yasama ve yargı erkleri arasında kesin ayrılık ile denge ve denetleme mekanizmaları tam da bu yüzden oluşturulmuştur.
Eğer bu mekanizma ve kurallar doğru çalışmazsa iktidar olan kişi kesin kes bir iktidar sarhoşluğuna yakalanacak ve hem kendine ve hem de topluma büyük zarar verecektir. Böyle kişiler iktidardan yoksun kalmamak, koltuktan kalkmamak iktidarlarını korumak için her türlü kötülüğü yapacak sonuçta kendi iktidarına zarar verebilecek ya da alternatif olabilecek her kişi ya da kurumu ihanet ile suçlayarak etkisiz hale getirmeye ve hatta yok etmeye çalışacaktır.
Böyle bir kaotik iktidar mücadelesi ise toplumun tüm enerjisini tüketerek çağın gerisinde kalmasına yol açarak kalkınmasını engelleyecektir.
İşte tam da bu yüzden ben “İktidar tüm kötülüklerin anasıdır tekelleşmesi, tiranlaşması ve en nihayetinde bağımlılık yapması mutlak suretle engellenmelidir.” Diyorum.