Anlaşılan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın partili başkanı Şahap Kavcıoğlu enflasyonun hâlihazırdaki seviyesinden pek memnun!

Anlaşılan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın partili başkanı Şahap Kavcıoğlu enflasyonun hâlihazırdaki seviyesinden pek memnun!

Niye böyle düşündüğümü merak ediyorsanız anlatayım; TÜİK verilerine göre bile enflasyonun son geldiği seviye % 18,95 ve bu seviyenin son derecede yüksek bir seviye olduğu da ortada. Dünyada en yüksek enflasyon görülen ilk 20 ülke şöyle sıralanıyor:

SIRAÜLKEENFLASYON %SIRAÜLKEENFLASYON %
1Venezuela2.720,0011Zambiya24,60
2Sudan363,0012Güney Sudan18,96
3Lübnan101,0013Türkiye18,95
4Zimbabve56,3714Nijerya17,75
5Surinam54,0015Kırgızistan14,60
6Suriye52,4316Haiti12,70
7Arjantin51,8017Gine12,18
8İran43,6018Georgia11,90
9Etiyopya26,4019Özbekistan11,10
10Angola25,7220Seyşeller10,60

Bu ülkelere bakıp da ülkemizin hangi ülkeler arasında 13. sırada yer aldığı görüldüğü zaman AKP politikalarının başarısızlığı açıkça anlaşılmaktadır.

Şahap bey enflasyon ile mücadele etmek istiyorsa ki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın asli görevi budur, fiyat istikrarını sağlamak en temel vazifesidir önünde iki seçenek var. Bu seçeneklerden birincisi sıkı para politikası uygulamak ve enflasyon seviyesinden yüksek faiz vererek paraya talebi arttırmak, mal ve hizmetlere yönelik talebi ise azaltmak şeklindedir. Bu seçenek ekonomi biliminin öngördüğü ve ekonomistlerin de nerede ise tamamının kabul ettiği ana yöntemdir. Bir de diğer bir seçenek var Erdoğan’ın ve Kavcıoğlu gibi bazı ekonomistlerin savunduğu faiz sebep enflasyon sonuçtur, enflasyonu düşürmek istiyorsan faizleri düşürmen gerekir teorisi. İşin açığı bu garip teorinin ekonomi bilimi ile uzak yakın bir ilgisi yoktur, ekonomi bilen birisinin bu teoriyi savunduğu da görülmemiştir.

Biliyoruz ki Kavcıoğu’nun geçmişte bu teoriyi savunan yazıları var. Şahap bey bu yazıları yandaşlık ve kendine politikada yer bulma çabası ile mi yoksa bu teoriye ciddi ciddi inanarak mı yazdı bilmiyoruz. Fakat göreve geldiğinden beri savunduğu bu teoriye uygun olarak harekete geçmediğini yüksek enflasyon seviyesine rağmen faizleri indirmediğini biliyoruz. Son olarak da Erdoğan’ın açık sinyaline rağmen faizleri indirmemeyi sabit bırakmayı tercih etti.

Şimdi elinde enflasyon ile mücadeleye yönelik iki seçenek olduğu halde her ikisini de kullanmamasına bakarsak geriye tek olasılık kalıyor Şahap Bey enflasyonun bu günkü seviyesinden mutlu olmalı…

Kim bilir belki de geçmişte savunduğu o acayip teori ve hala bu teoriyi savunan Erdoğan’ın baskısı yüzünden far görmüş tilki gibi donup kalmış, harekete geçemiyordur…

Peki, Şahap Bey bu seviyeden mutlu da bu vatandaş bu seviyeden mutlu mu? Elbette hayır, çarşı Pazar alev alev, etiketler cayır cayır yanıyor, vatandaşın filesi de cüzdanı da boş, eli böğründe rafları seyrediyor, bu durumda nasıl mutlu olsun?

Emekli harçlık, çikolata, sakız falan ister de yok demek zorunda kalırım korkusuyla torun torbadan kaçıyor. Babalar harçlık veremeyecekleri için çocuklar uyanmadan evden çıkıyor, çıkmak ne kelime adeta kaçıyor.

Esnafta borç bini aşmış gırtlağa ulaşmış, evi barkı satışa çıkarmış iflas edip dükkânı kapatmamak için didinip duruyor nasıl mutlu, mesut olsun?

ÜFE ile TÜFE arasındaki büyük farka bakınca üreticilerin maliyetlerini fiyatlarına yansıtamadığını ve büyük olasılıkla zarar yazdıklarını, sermayelerini erittiklerini görüyoruz üretici kesimin işi yolunda, keyfi tıkırında demek mümkün mü?

Çiftçi, besici ve köylünün hali ortada, bir dokun bir ah işitiyorsun, çiftini çubuğunu bozan, tarlasını davarını satan köyden kente kaçıyor, belki bir işe girerim de canımı kurtarırım diyor.

Sonuç olarak, artık Şahap Bey’in seyretmeyi bırakıp harekete geçmesi gerekiyor, ne yapacağını bilmiyor yapacak bir şey aklına gelmiyorsa ona bir Nasrettin Hoca fıkrası anlatayım, belki bir faydası olur:

Hoca, günün birinde vaaz vermek üzere cemaatin karşısına geçmiş, mihraba çıkmış. Fakat terslik bu ya aklına hiç bir şey gelmemiş, bir türlü konuşmaya başlayamamış. Cemaat sıkılmış, suskun bekliyor, hoca sağına dönüyor, soluna dönüyor, bir tavana, bir cemaate bakıp duruyor. Suskunluk uzayınca kürsünün önündeki oğlu baba neden konuşmuyorsun diye sormuş. Hoca “oğlum, düşünüyorum düşünüyorum ama aklıma söyleyecek hiç bir söz gelmiyor.” demiş. Bunun üzerine oğlu gülmüş; “İlahi baba, aklına söyleyecek bir söz gelmiyorsa kürsüden inmek de mi gelmiyor?” deyivermiş…