Çok yakın arkadaşım evlenmeye karar vermişti ve hemen kız isteme,nişan derken nikah gününden bir gün önce kız tarafı kına gecesi yapılmasını istemiş. Ben ve bir başka arkadaşım zaman zaman düğünlere gidip müzik program yapıyoruz. Bu yönümüzü bilen damat adayı arkadaşımız bize kına gecesinde “bana yardımcı olurmusunuz” teklifinde bulundu. Bizimde o gün programımız olmadığı için teklifi kabul ettik.
Yalnız şöyle bir durum varmış, kız tarafı muhafazakar olduğu için damat ve sadece müzisyenleri kına gecesine istemişler. Bizim için bir problem yoktu. Arkadaşımda bende hem bağlama hem de ritim saz çalıyoruz. Dinlene dinlene çalıp söyleriz dedik ve kına gecesi kızın evindeydik .Evin içinde ve dışında bizden başka havada uçuşan başka erkek sinek bile yoktu. Hazırlıklarımızı yaptık ve tamamı kadın, genç kız onlarca misafirlerin arasındaydık .Kına gecesine uygun ne kadar hareketli parça varsa söylemeye
başladık. Gençlik durdurak bilmedi, ben ve arkadaşım saatlerce dönüşümlü bir bağlama ve ritim çalıp oyun havaları söyledik. İşte o oyun havalarından biri de Ankara yöresinin “Misket “türküsüydü.Defalarca bu türküyü çalıp söyledik. Eğlenceli bilinen bu türkünün aslında nasıl bir daramı alnattığını çoğu insan bilmez.
Buyrun bir bakalım bu türkü nasıl bir hikayeyi bize anlatıyor.
*Misket, ufacık tefecik bir elma türü…
Huriye de Ganizadeler’in ufacık tefecik şipşirin kızlarının adı.
Huriye,sık sık evlerinin önündeki elma ağacına tırmanır, yolu gözler; sebep,
Osman Efe..
Ankara’nın sayılı efelerinden Osman, genç, yakışıklı, geniş omuzlu,burma bıyıklı
Huriye’nin gönlü bu Osman Efe’de. Osman Efe, evin önünden geçiyor; Huriye
atlıyor bahçeye, tırmanıyor misket ağacına.
İkisinin de yüreğinden ılık birşeyler akıyor. Osman Efe, Huriye’yi adıyla
çağırmıyor hiç, ”misket” diyor Huriye’ye.
Yörenin ünlü ağalarından Kır Ağa, bir gün Huriye’yi su doldururken görüyor
çeşme başında.
Aradan bir hafta geçmeden Kır Ağa, Huriye’yi istetiyor. Babası, ”Kır Ağa, yiğit
insandır, malı mülkü yerindedir” diyerek Huriye’yi vermek ister.
Annesi, Huriye’nin ağzını arar, fakat Huriye ”ölsem Kır Ağa’ya varmam”
cevabını verir.
Huriye, akşamı zor eder. Bahçeye çıkıp, Osman Efe’nin yolunu gözler.
Uzaktan atını görünce, tırmanıp çıkar elma ağacına. Durumu bildirir OsmanEfe’ye.
Osman Efe, çılgına döner. Kır Ağa’ya haber gönderir, ”Kendini sever, sayarım.
Yiğit kişi bellerim. Yolumdan çekilsin. Sonu iyi olmaz” der.
Haberi Osman Efe’den Kır Ağa’ya götürenler, bire bin katarak anlatırlar
”Osman diyor ki, Kır Ağa kim oluyor da benim yavuklumu alacak. Leşinisararım” diye…
Kır Ağa, ”Demek dünkü çocuk bize meydan okuyor. Kendine güveniyorsa
karşıma çıksın” diye Osman Efe’ye haber gönderir.
Tabii haberi götürenler Osman Efe’ye de bire bin katarak anlatıyorlar.
Osman Efe Kır Ağa’ya, Kır Ağa Osman Efe’ye kinlenir.
Sonunda kıran kırana kavga etmeye, sağ kalanın Huriye’yi yani Misketi almasına karar veriyorlar.
Belirlenen gün ve yerde karşılaşırlar. Bıçaklar çekiliyor. Huriye ise durumu
merakla bekliyor.
Çıkmış elma ağacı üstüne, yolunu gözlüyor.
Bir yandan da Osman Efe için dua ediyor. Osman Efe ise Kır Ağa karşısında
aslanlar gibi dövüşüyor. Kır Ağa birden duruyor. ”Benimle böylesine boy
ölçüşen yiğide, ben kıyamam. Koç olacak kuzuya bıçak çekemem.
Vur bıçağını bağrıma. Misket senin olsun” diyor.
Osman Efe önce şaşırıyor, sonra oda bıçağını yere atıyor ve koşup ellerine
sarılıyor Kır Ağa’nın.
Kadın-kız da yollara dökülmüş uzaktan görünen kalabalığı bekliyor. Misket ise
çıktığı elma ağacında duramıyor heyecandan. Daldan dala geçip, gelenleri
seçmeye çalışıyor.
Derken kalabalık yaklaşır, önde Kır Ağa, arkasında kalabalık. Gözleri
Osman’ın arıyor, göremiyor.
Birden başı dönüyor, gözleri kararıyor, tepeüstü ağaçtan aşağı düşerek cansız
yere yığılıyor.
Çok geçmeden kalabalık elma ağacına ulaşınca, bir feryattır kopuyor. Osman
Efe, sığmıyor oralara. Kadınlar kızlar perişan.
Misket kızın yani Huriye’nin hikayesi dilden dile dolaşıp türkü oluyor.
Güvercin Uçuverdi (Misket)Güvercin uçuverdi
Kanadın açıverdi
Elin oğlu değil mi
Sevdi de kaçıverdi
A benim aslan yarim
Duvara yaslan yarim
Duvar cefa götürmez
Sineme yaslan yarim
Güvercinim uyur mu
Çağırsam uyanır mı
Yar orada ben burda
Buna can dayanır mı
A benim hacı yarim
Başımın tacı yarim
Eller bana acımaz
Sen bari acı yarim
Caminin müezzini yok
İçinin düzeni yok
Çok memleketler gezdim
Misket’ten güzeli yok
Daracık daracık sokaklar
Misket şeker topaklar
Pul pul olsun dökülsün
Seni öpen dudaklar
Caminin ezan vakti
İçinin düzen vakti
Ben Misget’i yitirdim
Sonbahar gazel vakti
Gökte yıldız sayılmaz
Çiğ yumurta soyulmaz
Üçer avrat almayan
Hiç erkekten sayılmaz
*Türkü Hikayesinin kaynağı Yaşar Özürküt, Türkülerin Dili. Ankara Kültür Kurumu
Yayınları, Stockholm 1987.