Dünya’ da 1970 ‘li yıllarla başlayan liberalleşme politikaları, 1990’lı yıllara gelindiğinde Yeni bir döneme girilmiş, Sosyalizmin 1989 Yılında çökmesi ile tek alternatif olarak gösterilmiştir. Dünya da azgın neo liberalizmin uygulanmasına başlanmıştır. 1970 li yıllarda ilk Şili’de uygulaması yapılan ve sosyalist başbakan Salvador Allen’nin iktidarını, askeri cunta ile devirerek bir deney laboratuarı oluşturulmuştur.
Normal koşullarda Neo Liberalizmin uygulamasının mümkün olmayacağının bilinmesi nedeniyle Ülkelerde asgari cuntalar yoluyla uygulanmasının kolay olacağını tasarlayanlar, yeni bir kestirme yol bulunmuş oldular.
Türkiye’de yükselen işçi hareketinin hak mücadelesi yükselirken, çalışanlar sendikalaşarak örgütlenmeye başlamış ve sendikal örgütlenme yaklaşık çalışanların %40 na ulaşmıştı. Milli gelirden alınan pay ücretlerde artmaya başlamış ve çalışanların ücretleri sürekli yükselmekteydi. Bu hak mücadelesi sermaye açısından engellenmeli ve ücret artışları düşürülmeli, sendikaların direnişi durdurulmalıydı.
Dünya ‘da liberal politikalar uluslararası örgütlerle yürütülüyordu. Dünya bankası ve İMF ülkelerin bozulan ekonomik yapılarına nakit dolar enjekte ederken, yapısal sorunların çözülmesi söylemi ve yönetişim kavaramı adı altında Devletin fonksiyonlarını azaltıyor, bazı alanlarda ortadan kaldırıyorlardı.
Uluslararası örgütler ülkelere yardım edecekleri maskesi altında sundukları ekonomik programların uygulanması için çok sayıda koşul öne sürüyorlardı.
Hukukunu, ekonomisini, devlet kurumlarını, sosyal fayda yaratan ekonomik birimleri tek tek zayıflatan ve ortadan kaldıran önerilerde bulunuyor ve bunların meclisler yoluyla yasallaştırılarak yapısal sorunlarını çözmesi gerektiğini dayatıyordu.
Türkiye’de 1970 li yıllarda petrol krizi ve enerji ihtiyacı, ithalatı karşılayacak dövizin bulunmaması, ekonomik krizlerin sürekliliği yanında, sosyal hareketliliği ortaya çıkarmış, ulusal ve uluslararası sermaye bu gidişattan rahatsız olmuştur.
Başbakanlık müsteşarı Turgut Özal’a yeni bir ekonomik( 24 Ocak kararları) programın hazırlanması için yetki verilmiş, bu programın sosyal harekeliliğin olduğu, işçi sınıfının örgütlü ve ücret artış taleplerinin yükseldiği bir ortamda uygulanamayacağı ortadaydı. Tabi ki burada 24 Ocak kararlarını hazırlayan Turgut Özal’ın tecrübesine bakmak lazım.
Turgut Özal, liberal politikaların tartışıldığı üniversitelerde yeni neo liberal politikaların geliştirildiği, uygulanması ve devletin fonksiyonlarının azaltılması ve uluslararası sermayenin önünün açılması gerektiği bir dönemde IMF’de görev alması tesadüf olmasa gerek.
Liberal politikaların İMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası örgütlerce uygulamaya konulduğu zamanda deneyim elde etmiş ve uluslararası sermayenin tedrisatından geçmişti. Türkiye için bu durum bulunmaz bir kumaştı. Demirel azınlık hükümetinin de reçeteyi Turgut Özal’a hazırlatması tesadüf olmasa gerek.
1980 yılının en önemli iki tarihi dönüm noktası olacak olan dönüşüm politikası, asgari cuntanın yapılması, toplumsal direncin kırılması ve İthal ikameci iktisadi politikalarından, ihracata yönelik politikaların 24 Ocak kararlarıyla uygulanabilir olmasıdır.
24 Ocak kararların temel yok ettiği ekonomik ve kurumsal faaliyetlerin bir bileşeni olmasıdır. Birçok ekonomi yazarına göre Askeri yönetim ile 24 Ocak kararları bir birinin uzantısıdır ve ayrılamaz. Biri neden sise diğeri de sonuç olarak ortaya çıkmaktadır.
24 Ocak kararları ile ülkemizde temel olarak neler değiştirilmiştir;
İşçilerin başta örgütlenme özgürlükleri kısıtlanmış, sendikaların hak mücadelesi neredeyse yok edilmiş, binlerce sendikacı ve işçi göz altına alınmıştır, Ücretlilerin, Milli Gelirden Aldığı pay, yeni uygulanan ücret politikaları ile düşürülmüş,( Patronlar 12 Eylül askeri cuntasının uygulamalarından çok memnun kalmışlar ki, gün artık bizim günümüz diye basına yansıyan demeçler vermişlerdir.) sermayenin payı sürekli artar hale gelmiştir. Yeni bir birikim ekonomisine geçilmiş, İthal ikameci ekonomik uygulamalardan, liberalleşme politikaları ile ihracat ekonomisi uygulamasına geçilmiştir, Devletin ekonomide küçülmesi sağlanarak, özelleştirmeler yapılmıştır, Yani kurumlar oluşturularak devletin kurumsal yapısı bozulmuştur, Faizlerin yükseltilmiş ve yüksek miktarda kur ayarlaması uygulanarak Türk pasının değeri düşürülmüştür, serbest kur politikası uygulanarak, günlük kur rejmine geçilmiştir, Sıkı para ve maliye politikaları uygulanarak vergiler yeniden düzenlenmiştir, Devlet küçültülerek üretilen kamusal mallara zam yapılması, Kamunun piyasadan çekilerek özel sektörün ve uluslararası sermayenin önü açılmış, rant ekonomisi teşvik edilmiştir, 24 Ocak kararlarının ana dayanağı, Uluslararası sermayeye hizmet eden IMF ve Dünya Bankası güdümlü olmasıdır, Daha önceki istikrar paketlerine göre kısa vadeli hedeflerin yanında ekonomi politikalarında değişim ve reform politikalarını kapsamıştır. Bu gün yaşadığımız ekonomik çıkmazın mimarı 24 Ocak ekonomik kararları ve onu uygulayan çevrelerin biriktirdiği azgın sermaye birikimidir.
Anahtar Kelimeler; 24 Ocak kararları, Ekonomi, 12 Eylül, Askeri Yönetim, Liberalleşme, Birikim