9 Şubat 2022 tarihli Sonsöz Gazetesi’nde, “Dost Dili” köşesinde yayınlanan yazımın başlığı “KORKUYORUM” idi.

9 Şubat 2022 tarihli Sonsöz Gazetesi’nde, “Dost Dili” köşesinde yayınlanan yazımın başlığı “KORKUYORUM” idi.

Kimden veya kimlerden, niçin korkuyordum, kendim için mi, ülkem ve Dünya için mi?

Evet, insana, doğaya, çevreye ve hayvana yönelik şiddet çeşitlerinden dolayı, ülkem ve insanlık adına korktuğumu, bizleri daha büyük şiddet çeşitlerinin bekliyor olabileceğini paylaşmıştım.

Gerçekten, geçmişten istemediğimiz kanlı ve gözyaşılı şiddet çeşitlerini bizlere miras bırakan önceki insanların fetih, işgal, ganimet, savaş, ah, vah… gibi kelimeler içeren insanlık dışı eylemlerinden dersler çıkarmamış bir kuşağın içinde yaşamak zorunda kaldık. Böyle dönemlerde doğmak bizim elimizde değil. Ancak, başkalarının beyninde ve elinde silahlar, bizim beynimizde ve yüreğimizde ise sevgi, saygı, dostluk var. Elimizde ise silah sayılabilecek hiçbir cisim yok.

Başkalarında, vahşete kadar çıkmış dil şiddeti, gözlerinde nefret var. Bizde ise sevgi ile bakan gözler, sevgiyi seslendiren diller, yürürken karıncayı ezmemek için yerlere özenle basan ayaklar, insanca sevgi ile dokunan eller var.

Acaba, Rusya’nın başlattığı Ukrayna ile savaşı ve onun etkilerini izliyor musunuz? NATO’nun, bu silahlı ve uluslararası kuruluşa üye veya üye olmak isteyen ülkelerin siyasetçilerini, temsilcilerini, medyasını nasıl buluyorsunuz? Veya bunların dışında kalan ülkelerin yöneticilerini…Yüz yüze ve göz göze görüşeceklerine, geleceğe sevgiyi miras bırakacaklarına, silahlı örgütlenme ve birliktelik için neler yaptıklarının farkında mısınız? Siyasal yapılarını ve inanca dayalı yönetim biçimlerini, hafif veya ağır silahlarla koruyabilmek ve yaşatabilmek için yaptıklarını gördükçe, sivil veya asker şık giyimli insanları şaşkınlıkla izliyorum.

Bunca silah ve silahlı güç için harcanan bütçelerin, insan gücünün, zamanın ve emeğin; yoksulluğun, açlığın, gıdasızlığın, susuzluğun, sağlıksızlığın, eğitimsizliğin, adaletsizliğin ve geri kalmışlığın ortadan kaldırılması için kullanıldığını düşündüğünüzde Dünya’yı hangi kelime ile tanımlarsınız.

Cennet…

Böyle bir Dünya’yı başaran, yaşayan ve sürdüren insanlara ne dersiniz?

Melek…

Her ülke, her köy, kasaba, il, cadde, sokak birer CENNET, insanlar da birer MELEK…

Silah yok, zehir yok, yapaylık yok, savaşlar yok, kan dökülmesi yok, annelerin, canlıların gözyaşları yok…Toprak, su ve hava tertemiz, gıda bol, erişimi kolay, herkes, her canlı güvende, kimse kimsenin tehlikesi değil, herkes herkesin güvencesi…

Böyle bir ülkenin yönetimine ne ad verirsiniz? Kelimelerin sonuna hangi ekler koyarsınız? ….izm…rasi…ist…

Hiçbir kelime ve hiçbir ek, böyle bir ülkeyi ve dünyayı tam tanımlayamaz. Onun için CENNET dedim.

9 Şubat 2022 tarihli yazımdan bugüne neredeyse 4 ay geçti. Korkum azalacağına, katlanarak artıyor. Kaldı ki, 9 Şubat’taki yazım, yılların birikiminden hazırlandı, birkaç aylık değil. İnsan şiddetinden, silahlı veya silahsız şiddetinden üredi korktuğumun yazıya dökülmesi, okurlarımız veya inceleyenlerle paylaşılması.

Gerçekten korkum giderek katlanıyor. Bakalım, 2. Dünya Savaşının ortalarında Rize’nin, Pazar ilçesinin Apso köyünde doğmuş bir insanın, sevgi ve dostlukla dolu yüreği bu korkulara daha ne kadar dayanabilecek? Konunun ilginç yanı, kendim için korkmuyorum. Ülkem için, Dünya için, hayvanlar için, ağaçlar için, daha doğmamış canlılar için.

Türkiye’nin siyasetçileri, bu sesi duyun, bu satırları okuyun ve artık durun . Meydanlarda veya televizyonlarda diğerleri için dilinizden, dört kelime ile tehdit, iftira, yalan, hakaret çıkmasın, ek olarak, kimseyi hedef göstermeyin. Siyasi alanda, partilerde, açık veya kapalı yerlerde bu dört kelime ve eki varsa, oralarda yapılanın adı siyaset olamaz. İçinde kin ve nefret olan, bunu gözleri ve dili ile dışa vuran, birilerinin ölmesini veya öldürülmesini isteyen, bekleyen, sadece kendi görüşünün ve inancının yaşandığı bir ülke veya Dünya hedefleyen, hatta bunun için insanlara, hayvanlara ve çevreye, silahlı veya silahsız şiddet yapanlara veya yapılmasına neden olanlara, asla siyasetçi demem, diyemem. Başka hangi kelime ile tanımlayabilirim? Hiçbir kelime veya kelimeler yetmez kanımca.

Siyaset, şiddet olmayan farklı görüşlerin, inançların ve duyguların birlikte veya birbirlerine yakın yaşayanların bulunduğu yerlerdeki yaşam biçimini belirleyen bir bilim dalının adıdır. Farklılıkların doğal zenginlik olarak algılandığı yaşam biçimi. Bu yaşam biçiminde, her canlı güvenli, mutlu ve umutludur.

Bu nedenle, kararlılıkla ve kimseye karşı olumsuz bir duygu ve düşünce taşımadan, “dört kelimeyi ve ekini kullanan o an için siyasetçi değildir” diyebiliyorum.

İsimleri önlerde olan, her gün dinlediğimiz ve gördüğümüz sayın bazı siyasetçiler, “İnsanlık Tarihi” başlasın diye neler yapacağınızı anlatın. Kendinizin, arkadaşlarınızla birlikte şiddeti nasıl sonlandıracağınızı, adaletsizlikleri, savaşları, kavgaları nasıl önleyeceğinizi veya önlemek için hangi katkılarda bulunacağınızı, demokrasiyi nasıl koruyacağınızı, herkesin kendisini mutlu, umutlu ve güvende göreceği eksiksiz bir demokrasiyi nasıl sağlayacağınızı paylaşın halkınızla, dünya halkları ile.

Silah, güç ve şiddet elbette çok kan ve gözyaşı döker, ancak sevgi dolu yürekleri yok edemez, azaltamaz, yenemez. Tarih, dökülen kanlara, gözyaşlarına, çekilen ağır acılara karşın, silahlı güçlerin yarattığı şiddetin mutlaka bittiğini gösteren örneklerle doludur.

Haydi Türkiye’nin bazı siyasetçileri, bu dünya kimseye kalmaz, kalmadı, kalmayacak. Bize de, sizlere de. Benim korkum sizler içindir aynı zamanda.

KORKUYORUM Demiştim Size…Duyun ve durun artık…