MUSTAFA KEMAL PAŞA VE ANADOLU HALKI MONDROS ANLAŞMASINA VE İŞGALE İTİRAZ EDİYOR…!
Milletin İstiklalini, yine milletin ‘azim ve kararı’ kurtaracaktır.
Mustafa Kemal (22 Haziran 1919-Amasya)
31 Ekim 1918 de imzalanan (sözde) Ateşkes anlaşmasına(gerçekte işgal anlaşmasına) Yıldırım Orduları komutanlığına atanan M. Kemal Paşa, Mondros Mütarekesi’ nin şartlarına(7. Madde işgale izin veriyo) şiddetle tepki göstermiş, İngilizler görev bölgesi içinde İskenderun’a asker çıkarırsa ateş açacağını saraya bildirmiştir.
Bunun üzerine Sadrazam Ahmet İzzet Paşa, Filistin Cephesi’nde komuta ettiği 7.Ordu ile Alman Mareşali Liman Von Sanders’ten teslim aldığı Yıldırım Ordular Grubunu lağvetmiş, kendisini de İstanbul’a çağırmıştır.
M. Kemal Paşa 2 Kasım’da komutanlığı devretmek için önce Adana’ya gelmiş burada yerel halkın önde gelenleri ile gizli bir toplantı yapmış, bu toplantıda “Anadolu halkının işgale silahlı direniş kararı” ve bunun için orduların silah ve cehanesinin teslim edilmeyip halka dağıtılması ve düşmanın Samandağ-Silifke hatının( Stratejik geçit Pozantı’nın) yukarısına asla geçirilmemesi kararı çıkmıştır.
M.Kemal 5 Kasım 1918 de gizlice trenle Mersin’e gelir. Karamancılar Konağında mum ışığında Teskikatı Mahsusa(Osmanlı İstihbaratı) görevlileri ( Arslanköylü Hüsnü Başçavuş’da bunlardan biridir) ve yerel askeri komutanlarla gizli bir toplantı yapıyor, Anadolu’un İşgalinin Mersinden başlayacağını söyleyerek ve Adana’daki toplantıda alınan kararları bildiriyor. Sabah Adana’ya dönüyor.(17 Aralık 1918’de İngilizler/Fransızlar Mersin’in işgaline başlıyor)
13 Ekim 1918’de Trenle İstanbul’a dönüyor, Haydarpaşa Garına indiğinde, İşgal gemilerinin İstanbul’a girdiğini görüyor, bir tekne ile aralarından karşıya geçerken tanındaki yaverine şu ünlü sözünü söylüyor. GELDİKLERİ GİBİ GİDECEKLER.
İstanbul’da kaldığı 6 ayda 300 den fazla görüşme yapar. Önce Sarayı ve Harbiye Nazırlığını işgale direnişe ikna etmeye çalışır. Ancak Padişah Vahdettin ve Damat Ferit hükümetinin kendi dertlerinde olduğunu görür. Bu arada Doğu Karadeniz’de silahlı direniş başlatanları ( Topal Osman Ağa ve arkadaşları) bastırmak üzere bir müfettiş arandığını öğrenir. Yaptığı kulislerle Sarayı, Harbiye Nazırlığını ve İngilizleri bu görev için kendisinin atanmasına ikna ederek, 16 Mayıs 1919 da İstanbul’dan Bandırma Vapuru ike yola çıkar. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkar, önce Havza, sonra Ingiliz’lerin ulaşamayacağı Amasya’ya geçer. 22 Haziran 1919 da Türkiye Cumhuriyetinin giriş kapısı “tam bağımsızlık ilkesini ve Amasya Bildirisini tüm Türkiye’ye telgraflarla duyurur.(O zaman internet ve radyo TV yok :)))
Artık Saray ve İngilizler Mustafa Kemal’in gerçek niyetini anlamıştır .Ancak artık çok geçtir. Daha sonra, İngilizlerin baskısıyla, Mustafa Kemal’e önce dön fermanı ve sonrada, idam fermanı verseler de Mustafa Kemal Paşa ‘azim ve karar’ ından dönmeyecektir. Ok yaydan çıkmıştır. Önce Askerlikten istifa ederek Sarayın verdiği rütbeleri atacak, sonra Anadolu halkının Sarı Paşa’sı unvanını alacaktır. 1917 Rus Bolşevik Devriminin önderi Lenin’le işbirliği yaparak Kapitalizm ve onun ikiz kardeşi batı Emperyalizmine “Emekçiler ve Mazlum Halklar adına” Dünya Tarihinin en büyük darbesini vuracaktır. Bu işbirliği, bizzat Atatürk’ün emriyle yaptırılan, Taksim Anıtın da General Frunze ve General Voroşilof figürleri ile somutlaşarak Dünya tarihine geçecektir.
Bu nedenle, Taksim’deki 1 Mayıs kutlamaları Emek ve Mazlum halkların işbirliğinin Dünya tarihinindeki izdüşümü olan “mekansal birlikteliği” açısından çok önemlidir. Bu meydandaki tüm muhalif mitingler, Batı Emperyalizmini ve onun yerli Neo liberal İşbirlikçi muhafazakar siyasetçilerini hep rahatsız edecek, Ecevit’in mitingi ve 1 Mayıs 1977 katliamı ve Gezi Olayları dahil Taksim Meydanındaki tüm muhalif kutlama ve etkinlikler, Batı işbirlikçisi siyasetçiler tarafından sürekli engellenmeye çalışılacaktır.
Amasya Bildirgesinin 104. Yıldönümü kutlu olsun.