İlhan ÜRKMEZ Toplayıcı Partiler (Catch-all Party), Post-Modern Siyasetin geçerli olduğu ideolojiden uzak seçmenlerin farklı sebeplerle ya...

İlhan ÜRKMEZ

Toplayıcı Partiler (Catch-all Party), Post-Modern Siyasetin geçerli olduğu ideolojiden uzak seçmenlerin farklı sebeplerle ya da sebepsiz, yüzer gezer davranış özellikleri gösterdiği popülist siyasetin sonucudur.

Toplayıcı partiler herkesi bağlayan ideolojik bir söylem dilinden uzaktırlar, söylem dilleri oldukça pragmatisttir, serbest piyasa mantığını benimserler ve güçlü bir lider ile temsil edilirler. Bu yönüyle Türk siyaset tarihinin yakın dönemlerine bakıldığında Anavatan Partisi’nin ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin toplayıcı parti özellikleri taşıdıkları söylenebilir.

Alman siyaset bilimci Otto Kirchheimer tarafından ortaya atılan “toplayıcı parti” tanımlaması apolitik siyasal sosyolojik ortamların pragmatist bir sonucudur.

Bir toplayıcı parti liderinin söylem dili ağırlıklı olarak post-truth siyasi dil özelliği taşır ve böyle bir siyasi lider çoğunlukla da post-truth siyaset tarzını benimser ve kullanır.

Post-truth siyaset, gücü elinde bulunduranların siyasetidir, popülizmi kullanır, yalana başvurur ve yalanı gerçekmiş gibi göstererek insanları inandırır. Post-truth siyasetin hedef kitlesi “Benim cehaletim de senin bilgin kadar değerlidir.” diyenlerdir. Cehaleti yücelten bu anlayış içinde bilgiyi önemsemeyen bu insanlar, inançlarına ve korkularına oynayanın, duygularına seslenenin, kolay anlaşılabilir ve erişilebilir olanın peşinden gider.

Toplayıcı partiler, her kesimden ve düşünceden insanların oylarını “herkesi yakala” (catch-all) yaklaşımıyla bir süre bünyelerinde toplarlar. Fakat, bu uzun sürmez. Öyle bir zaman gelir ki; topladıklarını yavaş yavaş dağıtmaya başlar. Çünkü; farklı sebeplerden toplayıcı partinin mıknatıs etkisine kapılan kişiler, topluluklar ve toplumun değişik kesimleri gerek teker teker, gerekse de topluca bindikleri bu gemiden inmeye başlarlar. Toplayıcı partilere binme hangi hızda olduysa, inme de aynı hızda gerçekleşir. Binmelerin hızının sıfırlandığı ve inmelerin hızının arttığı anda, toplayıcı parti sona gelmiş demektir. Böyle bir noktaya gelmiş toplayıcı bir parti, ne yaparsa yapsın sonucu değiştiremez. Zamanında binenlerin inenlere dönüştüğü bu süreçte inenler, siyasi iklim için de varsa eğer başka diğer toplayıcı parti özelliği taşıyan partilere gitmek ve binmek için koşarlar. Eğer siyasal sistem için de toplayıcı parti özelliği göstermeyen bir parti yoksa, kararsız seçmen olarak kalırlar.

Bir seçim öncesi kararsız seçmenlerin sayısının çokluğu ya da gün geçtikçe artma eğiliminde oluşu, bu açıklamalardan sonra iki şeyi gösterir;

Birincisi siyasal sistemde uzun süredir var olan toplayıcı bir partinin bu özelliğini kaybetmeye başlamış olduğunu ve topladıklarını boşaltmaya geçtiğini gösterir.

İkincisi ise kararsız seçmen sayısının fazlaca çok oluşundan dolayı, o an için siyasal sistemde toplayıcı parti özelliği taşıyan bir başka partinin henüz olmadığını gösterir.

O halde tam da bura da şöyle bir sonuç çıkartmak bugünler de yaşadıklarımızı anlama da bize yardımcı olacaktır; kararsız seçmenlerin sayıca çokluğu önemlidir, önemsenmelidir ve çoğunlukla da daha önce ki dönemlerde toplayıcı bir partiye inenlerden ve binenlerden oluşur. Diğer partilere düşen görev ise bunu görerek hareket etmeleri ve gemiden inmiş olan bekleyenlerin bineceği parti olmaya özen göstermeleridir. Bunu başaran partilerin siyasi başarı yaşayacağı günlere girdiğimizi düşünüyorum.

Toplayıcı partiler popülist siyaset anlayış ve post-truth siyasi dil ile insanlara duygu repertuarlarını harekete geçirtecek hakikat ve söylemlerden (post-truth’lardan) oluşan “açık bir büfe” sunarlar. İnsanların önyargılarına ve korkularına bağlı bu büfeden kendilerine hitap eden ve kendilerini coşturacak duyguları seçmelerini isterler. Bu “açık büfe” siyaseti, toplayıcı partilerin popülist siyasetinin bir oyunudur. Çünkü açık büfedeki duyguların ne olacağından tutun, insanların seçim yaparken onları harekete geçirten önyargılarına ve korkularına kadar her şeyi popülist siyaset belirler. Size düşen görev, size sunulan açık büfedeki, sizi harekete geçirten duygularınıza uygun seçimleri yapmaktır. Karşıdan bakıldığında seçim özgürlüğünü yaşayan bir insan gibi görünseniz de, aslında sizin için oluşturulmuş yankı odanızda size sunulanlar arasında seçim yapıyorsunuzdur. Toplayıcı partilerin popülist siyaset anlayışıyla her durum ve koşulda kazanmaları işte böyle bir davranışın sonucudur.

Ama…

O açık büfe artık yok.

Varsa bile büfe de yiyecek hiçbir şey yok.

Böyle bir durumda toplayıcı bir partinin lideri ne söylerse söylesin, artık anlamı yok.

Çünkü; insanlar aç.

Postmodern post-truth siyasetin yakıtı “ver coşkuyu al oyu” oyunu bozuldu.

Açık büfe de yiyecek bir şey kalmadığı zaman, o gemiyi ilk o gemi de olmaktan mutlu olduğunu ve canı pahasına o gemi de olacağını söyleyenler terk ederler. Bir toplayıcı parti olan Anavatan Partisi’nde tamda böyle oldu. Gemiden inenlerin inme hızı, binenlerin binerken ki hızlarından çok oldu. Her toplayıcı partinin başına ne geldiyse, onun da başına aynısı geldi ve tarih oldu.

İşte bu toplayıcı partilerin hazin sonudur.

Anavatan partisi döneminde yaşadıysanız ama bu gözlemi yapamadıysanız ya da o dönemde yaşamadıysanız ama şimdi bu yazıdaki bilgilerle günümüz Türk siyasetine bakıyorsanız, yakın zaman da bir toplayıcı partinin daha geçmişte topladıklarını yavaş yavaş dağıtmaya başladığını göreceksiniz.

Toplayıcı partilerin çok sık kullandıkları ve bir dönem başarılı oldukları, başarılı oldukları için de sonsuza kadar bu oyunu oynayarak sonuç alacaklarını zannettikleri “açık büfe” siyaseti, toplayıcı partilerin popülist siyasetinin bir oyunudur.

“Ver coşkuyu al oyu” tarzıyla oynanan bu oyunu oynamak artık zorlaştı.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; sonuçları her zaman sebepler belirler ve bu durum diyalektik düşüncenin kendisidir. Bir ideolojisi olmayan toplayıcı bir partiyi (catch-all party) hangi sebepler var ettiyse, durum ve zaman değiştiğinde aynı benzer sebepler yok eder.