Türkiye ve Dünya’daki iyi, güzel insanlar, kadına yönelik şiddete karşı kararlılık ve umutla mücadele ediyorlar. Güçlü...
Türkiye ve Dünya’daki iyi, güzel insanlar, kadına yönelik şiddete karşı kararlılık ve umutla mücadele ediyorlar. Güçlü yanları da var bu mücadelenin, sıkıntılı yanları da. Zayıf veya güçsüz yanları var demiyorum. Çünkü, konuşmalarda, hazırlanan metinlerde veya projelerde, konunun güçlü yanları anlatılıyorsa mutlaka zayıf veya güçsüz yanları da dile getirilir. Özellikle projelerde güçlü ve zayıf yanlara değinilmesi ve ayrıntılı açıklanması zorunlu.
Ancak, insana, hayvana ve çevreye yönelik şiddetle, şiddetsiz yöntemlerle mücadele edilmesinin sıkıntılı yanları kesinlikle var. Kesinlikle var da, bu sıkıntılara zayıf veya güçsüz yanlar denmesi, kararlılıkla mücadele eden kadınlara, erkeklere karşı haksızlık olur düşüncesindeyim.
Şiddetle, silahsız ve şiddetsiz yöntemlerle mücadele edenler kahramandır. Bu tanıma giren kahramanlar Türkiye’de, İran’da, Afganistan’da, Suriye’de, daha doğrusu her ülkede yaşıyor. Yaşamaya, ancak daha çok canlıları yaşatmaya çalışıyor.
Türkiye’de ve uluslararası alanda, nedenleri daha çok acılı olaylara dayalı tarihsel gün ve haftalar var.
Bunların görünürlükteki en önemlilerini bir kez daha sizlerle paylaşıyorum.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, 15 Mart Dünya Tüketici Hakları Günü, 4 Nisan Sokakta Yaşayan Hayvanlar Günü, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, Mayıs ayının ikinci pazarı Dünya Anneler Günü, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, 5 Haziran Dünya Çevre Günü, Haziran ayının 3. Pazarı Dünya Babalar Günü, 1 Eylül Dünya Barış Günü, 2 Ekim Uluslararası Şiddetsizlik Günü, 4 Ekim Hayvan Hakları Günü, 10 Ekim 2015 Ankara Garı Katliamı, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü, 29 Ekim Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluş Yıldönümü, 10 Kasım Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Ölüm Yıldönümü, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü, 5 Aralık Dünya Gönüllüler Günü, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü, 31 Aralık Takvim Yılının Bitişi.
Yarın 3 Aralık Dünya Engelliler Günü, iki gün sonra, 5 Aralık, şiddetin önlenmesinde ve etkisinin yok edilmesinde ilk ve en önemli güç olan insanların gönüllü birlikteliğini vurgulamaya çalışan Dünya Gönüllüler Günü.
10 Aralık ise, kamu kuruluşları, yerel yönetimler, medya ve gönüllü kuruluşlarla (STK) birlikte hareket edilmesi gereken Dünya İnsan Hakları Günü.
Türkiye, basının da desteği ile bu 3 günde de umut ve güzellik dolu örnekler sergilemeli. Ne yazık ki, bu günlerle ilgili olarak bireysel ve toplumsal canlılık, birliktelik aklımızda bulunan düzeyin çok altında. Yine de umudumuz elbette var ve oldukça yüksek. Çünkü biz yaşıyoruz, emek ve zamanımızı katıyoruz, sözün ve hareketin bittiği yerde değiliz ve asla olmayacağız, olmamalıyız.
Ülkemizde, 25 Kasım gününün anlamına uygun birçok etkinlik düzenlendi.
Sendika, baro, oda gibi meslek, dernek, federasyon, konfederasyon, vakıf, konsey, girişim nitelikli demokratik kitle örgütlerinin, kamu kuruluşlarının ve yerel yönetimlerin benzeri etkinliklerine katılım, salonları dolduracak düzeyde olamadı. Yine de umut verici sayılar ve konuşmalar vardı.
Böyle etkinliklerdeki konuşmacıların çoğunluğu, olaylar, örnekler, sayılar ve nedenlere çok fazla zaman ayırdılar. Bunlar zaten izleyenler, katılımcılar tarafından bilinenlerdi. İzlediklerimden hareket ederek belirteyim ki, katılımcılara birlikte hareket etmelerini öneren, yüreklendiren, iletişim, örgütlenme, demokrasi, adalet, güvenlik ve eğitimin önemine değinen ve geleceğe yönelik hedefler çıkaran konuşmacı parmakla sayılacak kadar azdı. Hatta, hedefler diye bir başlık açıp, ölçülebilecek birkaç hedefi öneren hiç olmadı.
Şiddetsiz Toplum Derneği ise katıldığı veya düzenlediği etkinliklerde, somut öneriler yaptı ve çok önemli bir hedef için katılımcılardan onay aldı.
Bu hedef şu. Kadın-Erkek birlikte hareket edilmeli, edilecek.
25 Kasım 2022 Cuma günü veya o hafta düzenlenen bazı etkinliklere, erkek konuşmacı ve katılımcı istenmedi. Düşünebiliyor musunuz, Şiddetsiz Toplum Derneği Eğitimden sorumlu Yönetim Kurulu üyesi gazeteci Doç. Dr. Aysel Sadak İltaş’ın Yönetim Kurulu kararı ile konuşmacı olduğu Ankara’daki bir panele, Derneğin Başkanı olarak katılmam istenmedi. Tam olmasa da benzer bir örneği yine 25 Kasım etkinliklerinden birinde yaşadım.
Kadınların erkek veya erkeklerin kadın olmadan etkinlik düzenlemesini düşünce, örgütlenme ve ifade özgürlüğü anlamında saygı ile karşılarım. Verdiğim iki örneği de öyle karşıladım. Bu yöntemi, kadına yönelik şiddeti önlemek veya şiddetin nedenlerini ortadan kaldırmak için ilk sıralardaki bir yöntem olarak kabullenemem. Ancak, yukarıda belirttiğim gibi özgürlükler anlamında saygı ile karşılarım. Hatta takdirle de.
Nedeni şu. Köyden kente milyonlarca kadının, kendi aralarında veya erkeklerle dayanışma halinde olmadığı, iletişim içinde ve örgütlü bir şekilde süreçte yer almadığı veya alamadığı Türkiye’de, kadınların bu dayanışmasını sadece alkışlarım, eleştirmem. Çünkü, benim için ilk doğru olmasa da doğrulardan biridir bu yöntem.
Kadına yönelik şiddet, tüm erkeklerin, kanımca benim gibilerin kesinlikle utanacağı bir yaygınlığa ve çeşitliliğe ulaştı. Dünyaya, erkek olarak gelmiş bir insan olarak yaşadığım sürece, her türlü şiddete karşı kadın-erkek dayanışmasını, birlikteliğini savunacağım.
Şiddet kim veya kimler tarafından kimlere veya hangi canlılara yönelik yapılırsa yapılsın, aslında insan soyunun en ağır ve sonlandırılması gereken sorunudur.
Dünyayı güneşten sonra birlikte ısıtıyoruz, yaşamak sürecine birlikte canlılık, heyecan ve güzellik katıyoruz, kadınlar ve erkekler olarak.
Önerim; kadın-erkek, anne-baba, büyük anne-büyük baba, abla-ağabey, kız kardeş-erkek kardeş, teyze-dayı, amca-hala, evliler, bekarlar; insana, hayvana ve çevreye yönelik şiddete karşı, haklara ve yasalara uygun, şiddetsiz yöntemlerle dayanışma içinde olunması.
Şiddetsiz, sevgi, şefkat, saygı, hoşgörü, dostluk ve barış içinde yaşanacak Türkiye ve Dünya için, haydi kadınlar ve erkekler, birlikte, dayanışma içinde!..