7 Şubat 2024 tarihindeki yazımda, Türkiye Barolar Birliği Şiddetle Mücadele Kurulu’nca, geride bıraktığımız Cuma günü düzenlenen “21 Yüzyılda Barış Hakkı “ konulu sempozyumdan söz etmiş, yazıyı sizlere, “ 21. Yüzyılda Barış Hakkı… Öncesi ve Sonrası… Şiddet ve Adalet” başlığı ile sunmuştum.
Sempozyumda verilen bilgiye göre, silahsız, çatışmasız ve şiddetsiz bir Dünyayı özleyenler ve dileyenler için veriler çok korkucu.
Dünyanın nerede ise üçte ikisinde çatışma var, yarım milyar çocuk çatışma bölgesinde yaşıyor. Bu bölgelerdeki çocukların, annelerin korkularını, gözyaşlarını düşünebiliyor musunuz?
Yazımı yazarken veya sizler okurken, acaba kaç can gitti silahların, bombaların, işkencelerin, açlığın ve hastalığın etkisi ile. Soru değil.
Silah ve sigara fabrikaları ile uyuşturucu üretim, paketleme-hazırlama, yükleme, indirme ve dağıtma yerleri, kaç ülkede, neredeyse 0-24 çalışıyor acaba?
Konferansta, devletlerle ilgili yargı yetkisi taşıyan Uluslararası Adalet Divanı ile bireylere yönelik yetkisi bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesinin binden fazla kararının uygulanmadığı belirtildi. Binden fazla, insan hak ve özgürlüğüne yönelik kararlar acaba kaç ve hangi ülkelerde uygulanmadı? Türkiye’dekilerin bazılarını biliyoruz, yazık.
Sempozyumda, her yerde birlik olmamız gerektiği dillendirildi. Daha açık diyorum ki, annelerin, kadınların önderliğinde, kadın-erkek dayanışması ve iş birliği zorunlu…zorunlu…zorunlu. Bu gönüllülüğe dayalı ve bilinçli zorunluluk olmalı. Köyden, mahalleye, kente, ulusaldan uluslararası alana kadar iletişim ve işbirliği içinde, ulusal ve uluslararası yasalara dayalı olarak örgütlü, silahsız ve şiddetsiz.
İsrail’den devlet, diğerlerinden örgüt olarak savaşı sonlandırmaları istendi, iki oturumlu etkinlikte. “Masum sivillerin öldürülmesi durdurulmalı” sözü çok etkiledi yüreğimi. Aslında, konuşmacı olsa idim, sivil veya asker, hiç kimsenin öldürülmemesi, hiç kimsenin öldürmemesi, silah, sigara ve zararlı maddelerin üretilmemesi, avcılığın yasaklanması, işkence ve idamın ortadan kaldırılması gerektiğini söylerdim.
Sivil toplumun harekete geçirilmesi de önerildi.
Bu satırların yazarının yaşantısı; iletişim, demokratik ve şiddetsiz örgütlenme, demokrasi, adalet ve güvenlik konularında insana yakışır bir mücadele içinde geçti, geçiyor.
Merak ederim. Bilim insanları, uzmanlar, gazeteciler, siyasetçiler, harekete geçmenin, şiddetsiz örgütlenmeye, dernek, federasyon ve konfederasyon tipindeki birlikteliklere dayandırılması gerektiğini neden söylemez? Belki de söyleyemez.
Savaşlarda, silahlı çatışmalarda kadınların, çocukların çektiği acılardan örnekler verilirken, üzülmek yetmiyor, utandırıyor. Herkes utanmalı. Uluslararası kuruluşların, şu veya bu düzeyde demokrasinin, seçim sandığının bulunduğu ülkelerin yöneticileri, siyasetçileri öncelikle akıllarını ve vicdanları yoklamalı. Acaba, bu yoklama, hangi duyguyu öne çıkaracak?
Üzülmek, kaygılanmak, eyvah demek, elinden geldiğini yaptığına inanmak, olayları doğal karşılamak, yeni bir karar vermek, utanmak veya yazamadığım varsa diğer duygular, hangisi?
15 yaşındaki çocukların, silahlı çatışmalara katılması için ailelerinden zorla alınmasını, hatta çocukların satılmasını, gerçekten insanlaşmış olanlar kabul edemez.
Çok başarılı bir düzenleme oldu konferans. Böyle gönüllü ve hedefleri çok iyi belirlenmiş etkinliklerde eksik aramak hiç doğru değil. Bana göre eksiksiz başladı ve tamamlandı.
Gerçeklerin anlatılması sırasında canımı acıtan bir ifade “Acıyı en az indiren savaş kuralları” oldu. Bu, savaşları ve silahlı çatışmaları önleyemeyen iyi yürekli insanların saygı duyulması gereken yaklaşımları.
Düşüncelerim ve duygularım o anda tamamen birleşti. Düşünce ve duygularım, zaten hep birbirlerine yakın komşular.
Basketbol, Futbol, Hentbol, Voleybol maçları mı oynanıyor ki, “savaş kuralları” demek zorunda kalıyor güzel insanlar. Savaşın ilk kuralı, savaşmamak olmalıdır. Yüz yüze ve göz göze iletişim, sorunları çözmede, adaletsizlikleri ortadan kaldırmada uzlaşı. Yerel, ulusal ve uluslararası uzlaşı.
Savaşın değil, sevginin, dostluğun, hoşgörünün ve barış içinde yaşamanın kuralına, kurallarına gerek duyuyor, insan soyu, kendisi, hayvanlar, doğa, Dünya ve hatta uzay için.
Savaşlar cehennem, sevgiler ve dostluklar cennettir cennet.
