Yüksek enflasyon döneminde enflasyonu yaratan devlet mali yükümlülüklerinden kurtulur, bu açıkça bilinen bir gerçek ve zaten...
Yüksek enflasyon döneminde enflasyonu yaratan devlet mali yükümlülüklerinden kurtulur, bu açıkça bilinen bir gerçek ve zaten devletler de enflasyonu bu yüzden mali yükümlülüklerinden kurtulmak amacıyla yaratırlar.
Devlet enflasyon ilişkisi bu kadar net ve açıktır, fakat enflasyon ile ilişkisi olan ekonominin tek aktörü devlet değildir, kişiler ve kurumlarda enflasyondan fayda ya da zarar görür.
Gelirini enflasyona göre ayarlama gücünden yoksun olan kişi ve kurumların enflasyondan zarar göreceği aşikârdır, bu zaten çok konuşulan bir konudur ve ben bu yazımda daha çok enflasyondan kim fayda görür onu tartışmaya açmak istiyorum.
Nasıl devlet enflasyon sayesinde bir takım mali yükümlülüklerinden kurtuluyorsa enflasyona konu olan para birimi ile geleceğe yönelik bir ödeme yükümlülüğü altına girmiş olan kişi ve kurumlar da benzer şekilde yükümlülüklerinden, en azından yükümlülüklerinin bir kısmından kurtulurlar. Bu durum elbette borcun enflasyona endeksli ya da enflasyon oranı ile aynı bir faiz haddi olmaması durumunda gerçekleşecektir.
Şöyle düşünün bir dostunuzdan bir milyon lira borç aldınız, o borç para ile döviz aldığınızı varsayın ve 10 liradan 100 bin dolar almış olun. Bir yıl sonra kur 20 liraya çıkmış olsun sizin elinizde hala 100 bin dolar vardır ama bunun karşılığı artık 2 milyon liradır. Siz sadece 50 bin dolar satarak yükümlülüğünüzü yerine getirir ve dostunuza borcunuzu kuruşu kuruşuna ödemiş, yükümlülüğünüzden kurtulmuş olursunuz. Bu durumda siz havadan 50 bin dolar kazanmışken dostunuzun varlığı yarı yarıya azalmış olur, o kişi size borç vermeseydi o tarihte 100 bin dolar alabilecekken siz borcunuzu ödediğinizde ancak 50 bin dolar alabilir. Tamam, hala 1 milyonu vardır ama o 1 milyonun satın alma gücü yarı yarıya erimiş, buhar olup gitmiştir. İşte bu olgu tamı tamına bir servet transferidir.
Enflasyon olgusuna alışık toplumlarda bu yüzden değeri bu kadar hızla düşen bir para birimi ile akraba, eş dost arasında bile borç alınıp verilmez, vatandaş bunun haksız bir servet transferi olduğunu bilir ne böyle bir borç ister ve ne de böyle bir borç verir.
Doğrusunu söylemek gerekirse bugünkü Türkiye’de birinin birinden Türk Lirası ile borç istemesi ayıp kabul edilir, karşısındakini enayi yerine koyduğu, parasının bir kısmının üstüne yatmak istediği düşünülür. Bu yüzden borç isteyenler hele ele vade birkaç günü aşıyorsa hep döviz ve altın cinsinden ister, verende döviz ve altın cinsinden verir sonuçta böyle bir haksız servet transferi engellenmiş olur.
Peki, vatandaş böyle yaparken devlet ne yapıyor?
Daha yeni Recep Bey “Esnafımız için Halkbank vasıtasıyla 60 ay vadeyle ve yüzde 7,5 faiz oranıyla istifade edebilecekleri 100 milyar liralık bir kredi kampanyası başlatıyoruz” açıklamasında bulundu.
Enflasyon TÜİK rakamları ile bile % 80’i aşmış gerçekte % 200’lere ulaştığı dillendirilirken birilerine kamu kaynaklarından yüzde 7,5 faiz oranı ile borç vermek bir servet transferi değil midir?
Buradan soruyorum; Recep Bey, Nureddin Bey ya da Şahap Bey, kendi keselerinden geçtim yüzde 7,5’u, hesap kolay olsun yıllık yüzde 10 faiz ile bana bir yıllığına 1 milyon borç verirler mi? Bak buradan söz, kuruşu kuruşuna da geri ödeyeceğim, hatta isterlerse gayrimenkul teminatı bile veririm.
Ha ben böyle koşullar ile birinden borç istemeyi ar ederim, utanırım.
Peki, ekonomi yönetimi kimin parasını kime bu şartlarla verme hakkına sahip? Milyonlarca kişinin vergi gelirleri ile oluşan kamu kaynaklarından bir takım kişilere böyle bir servet transferi yapmak adil midir? Hakka, hukuka sığar mı?
Bu tam manası ile milyonlardan alıp milyonerlere vermek değil midir?