Evimiz olarak algıladığımız Türkiye topraklarının ve Dünyanın, elbette canlıların ortaya çıkışından beri insana, hayvana ve çevreye yönelik şiddeti yaşadığına inanıyorum. Şiddetin çeşitlerinin ve uygulanış biçimlerinin, bilimsel ve teknolojik gelişmelerle birlikte arttığı kanısındayım. Yeryüzündeki kitle imha silahlarına, ağır silah çeşitlerine, silah kaçakçılığı olaylarına, silah ticaretine, ülkeler arasında silah üretme yarışlarına, asker ve polis sayılarının artışına, savunma, saldırı ve şiddet yöntemlerinin giderek halklara taşınması kolay olmayan parasal yük getirmesine, ölümlerin sayısına, bunların psikolojik yönden toplumları yıkıma götürmesine ve güven duygularının çok azalmasına baktıkça işimizin zor, umutsuzluk kapısının genişlemekte olduğunu söyleyebiliriz.
Evimiz olarak algıladığımız Türkiye topraklarının ve Dünyanın, elbette canlıların ortaya çıkışından beri insana, hayvana ve çevreye yönelik şiddeti yaşadığına inanıyorum. Şiddetin çeşitlerinin ve uygulanış biçimlerinin, bilimsel ve teknolojik gelişmelerle birlikte arttığı kanısındayım. Yeryüzündeki kitle imha silahlarına, ağır silah çeşitlerine, silah kaçakçılığı olaylarına, silah ticaretine, ülkeler arasında silah üretme yarışlarına, asker ve polis sayılarının artışına, savunma, saldırı ve şiddet yöntemlerinin giderek halklara taşınması kolay olmayan parasal yük getirmesine, ölümlerin sayısına, bunların psikolojik yönden toplumları yıkıma götürmesine ve güven duygularının çok azalmasına baktıkça işimizin zor, umutsuzluk kapısının genişlemekte olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak, hiçbir zaman umudumu yitirmedim. Göremesem de, belki binlerce yıl can almaya, doğayı yakmaya, yıkmaya götürse de, bir gün gelecek, insana, hayvana ve çevreye yönelik insan şiddeti bitecek. İnsan şiddeti diyorum, gerçekten insan üretiyor şiddeti.
İnsan yatıyor, kalkıyor, yürüyor, yiyor, içiyor, çalışıyor, tatil yapıyor. Şiddet alanında veya etkileri şiddet üreten konularda çalışan dernek, federasyon, konfederasyon ve benzeri gönüllü kuruluşların, demokratik kitle örgütlerinin bildiğim üyelerinden çok sayıda insanın yazlığı var. Tümüne yakını emekli. Baharla birlikte büyük kentlerden ayrılıp, yazlıklara gidiyorlar. En az 6 ay yoklar. Bu yasal örgütlerin bazılarının yönetim ve diğer organları, bu nedenle verimli çalışamıyor. Yük kime kalıyor? “Şiddet tatile çıkmıyorsa, ben de uzun bir tatile çıkmam” diyenlerde. Bunlardan birisi de benim. Şiddetsiz Toplum Derneği Başkanı olarak, uzun bir tatile çıkmam, çıkamam, yüreğim bunu taşıyamaz.
Bu şu demek. Üyeler tatilde, ancak şiddet tatil yapmıyor, şiddet tatile gönderilemiyor. Bu söz gerçekten benim. “Şiddete şiddetsiz tepki”, “Yüz yüze yetmez, göz göze iletişim”, “Türkiye evimiz, üstünde yaşayanlar ailemiz, farklılıklar doğal zenginliğimiz”, “utanmalıyız kedilerin bile korktuğu insan olmaktan”, “Türkiye küllük ve çöplük olmamalı”, “Çöp yerinde güzeldir” gibi.
Türkiye ve Dünya, herkes katkı koymazsa, şiddetin durdurulması için yapılanlar çok pahalıya patlar.
Yine de yaşadıkça, şiddete karşı, yasal ve şiddetsiz yöntemlerle mücadeleye devam.
Bu metnin, Sonsöz Gazetesinde belgelenmesini istedim. Belki derlenir, incelenir ve ilgili yerlere ulaştırılır, hatta belki Cumhurbaşkanlığı makamı, ilgili Bakanlıklara gönderir ve takibini yapar. Umudum belkiden daha ileride.
Birkaç sayıda yayınlanmasını dilediğim bu uzun yazımı, hem başlıkta ve hem de metinde numaraladım. Bugün ilk bölümünü sunuyorum.
(1)
Şiddetin Tanımı, Alanları ve Çeşitleri
Rahatsız eden, üzen, can ve yürek acıtan, duyulan, tanık olunan veya doğrudan yaşanan her şey şiddettir.
İletişim, Örgütlenme, Demokrasi, Adalet, Güvenlik, Eğitim ve Şiddetiz Yaşam İlişkisi, kesinlikle vardır. Bu alanlardaki sorunlar, öncelikle yüz yüze iletişimle konuşulup çözümlendiğinde ve herkesin huzurlu ve güvende olduğu bir süreç başarıldığı takdirde, çok büyük olasılıkla şiddet yaşanmayacaktır. Şiddet, neden olan bir insanın veya insanların, yaşadıkları, öğrenim gördükleri veya çalıştıkları yerlere, kullandıkları organlara, araçlara ve şiddet yaptıkları canlı ve cansız varlıklara göre isimlendirilir ve tanımlanır.
Örneğin; Adaletin olmadığı yerde şiddet vardır, şiddetin olduğu yerde adalet yoktur.
Birey, Şiddetsiz Toplumlar ve Alanlar
Şiddet üretmeyecek bireylerin yetiştirilmesi, şiddetsiz toplumların ve şiddetsiz alanların oluşturulması sağlanabilir, sağlanmalıdır.
Çocuk yaştan başlayarak, şu konularda, yaşam boyu eğitim verilmeli ve bilgilendirme yapılmalıdır.
İletişim, gönüllülük, işbirliği, örgütlenme, demokrasi, adalet, dinler, sağlık, güvenlik, sevgi, şefkat, hoşgörü, saygı, dostluk, barış, haklar ve siyaset konuları yaşam boyu işlenmelidir.
Şiddetin üretilmemesi için bütünden parçaya, parçadan bütüne yöntemleri, dengeli ve denetlenebilecek şekilde uygulanmalıdır.
Eğitim, Sevgi Öğretilebilir, Öğretilmeli
Uzmanlar, şiddetin öğretildiğini ve toplum içinde yapılan şiddet çeşitlerinin, aslında çocuklara örnek olduğunu söylüyorlar. Yine uzmanlar, sevginin de öğretilebileceğini belirtiyorlar.
Uzmanların bu görüşlerine göre, iletişim, örgütlenme, demokrasi, adalet, güvenlik ve benzer konular da öğretilebilecek, aile ve okul öncelikli olarak, toplumun her kesiminde uygulamalarla örnek olunabilecektir.
Sevgi, şefkat, saygı, hoşgörü, dostluk ve barış kültürü ülke ve uluslararası alanlarda yaygınlaştırılmalıdır. Sevgi, çocuklar öncelikli olarak herkese öğretilmeli, içselleştirilmeli, sevgi, öfke kontrolü duyguların yönetilmesi ve şiddetsiz iletişim uygulamalı ders olarak okullarda, üniversitelerde ve halk eğitim merkezlerinde programa alınmalıdır.
Bu programlar, kamu kurum ve kuruluşları, meslek örgütleri, gönüllü yapılar (STK) ve medya ile işbirliği içinde seminerler, konferanslar, söyleşiler, sempozyumlar, açık oturumlar, kampanyalar ve benzeri halkla ilişkiler yöntemleriyle desteklenmelidir.
Uzmanların sevginin öğretilebileceği görüşünü dayanak yaparak belirtmek gerekirse, şefkat, saygı, hoşgörü, öfke kontrolü başta olmak üzere duyguların yönetimi, dostluk ve barış da öğretilebilir, aile ve okul öncelikli olarak, toplumun her kesiminde uygulamalarla örnek olunabilir.
Burada, temel soru, kimlerin öğreteceği, kimlerin örnek olabileceğidir. Öğreteceklere, kimlerin hangi yaşlarda eğitim vereceği, örnek olmasını beklediklerimize, kimlerin daha önceden örnek olabileceği, gerçeği öğretmek ve gerçek örnekleri göstermek açısından yaşamsaldır. Aksi halde, eğitim ve örnekler, şiddeti önleyen değil, şiddet üreten ve şiddeti sürdüren tehlikeler haline gelebilir.
Bu konuda, gazeteci-yazar Bekir Coşkun’un bir yazısında kısaca yaptığı “Anneler, babalar okul olun” önerisi önemsenmelidir.
Türkiye’nin demokratik, ekonomik ve kültürel yapısına çok olumlu katkıları görülen Köy Enstitüleri, günümüze ve geleceğe uyarlanarak yeniden kurulmalı, Halkevleri anlayışı da, alandaki gönüllü ve demokratik kitle örgütleriyle işbirliği içinde güncellenerek yaygınlaştırılmalıdır.
Şiddetsiz Toplum Derneği’nin tüm yerleşim birimlerinde temsil edilmesi veya benzer derneklerin kurulması için girişimler içindeyiz. Türkiye ve başka ülkelerde yaşayan yurttaşlarımıza, Derneğimize üye olmayı, benzer dernekler kurmayı, bir derneğe üye iseler görüş ve önerilerimizi değerlendirerek uygulamalara katkıda bulunmayı öneriyoruz.
İletişim, İşbirliği ve Toplumsal İttifak
Çalışma alanları, amaçları ve hedefleri ne olursa olsun, tüm gönüllü ve meslek örgütlerinin şiddetsiz iletişim ve şiddetsiz toplum için katkıda bulunmaya çağırılmalıdır.
Güncel konuların ve olayların değerlendirilmesinde, toplumsal iletişim ve işbirliği anlayışı içinde hareket edilmelidir. Bu konuda ilk hareketi başlatan ve ilk öneriyi yapan demokratik kitle örgütü (STK), hızlı bir şekilde görüş ve katkı istemeli, açıklama metinleri ve yapılacaklar birlikte belirlenmelidir.
Gönüllü ve meslek örgütleri ile (STK) kamu kurum ve kuruluşları arasında iletişim ve işbirliğinin artırılmasına ve sürdürülmesine katkı verilmelidir.
Şiddetsiz Türkiye ve Dünya Girişimi Projemiz kapsamında “İnsana, Hayvana ve Çevreye Yönelik Şiddetin Önlenmesi için Ulusal ve Uluslararası Alanlarda Toplumsal İttifak Girişimleri” artırılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır.
“Türkiye ve Dünya Evimiz, Üstünde Yaşayanlar Ailemiz, Farklılıklar Doğal Zenginliğimiz” ilkesi benimsenmeli, ulusal ve uluslararası alanlara yaygınlaştırılmalıdır.
Çocuk gelinler, çocuk damatlar ve çocuk askerler olmamalıdır.
“Şiddete Şiddetsiz Tepki, Yaşam Boyu, Yüz Yüze ve Göz Göze İletişim Yöntemleri”, insanların temel davranış biçimleri olmalıdır.
Ön yargılar olumlu olmalı veya olumlu ön algı ve ön yargı yöntemleri geliştirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır.
Canlara Değil, Silahlara Veda, Haklar Şiddetsiz Aranmalı ve Korunmalı
Türkiye ve Dünya giderek “Beyin Gücü Mezarlığı” haline geliyor. Öldürmeler, öldürülmeler, savaşlar, işgaller durdurulmalı, dağlar, ormanlar, denizler, okyanuslar, silahlı insanlar, savaş gemileri ve askeri üslerden arındırılmalıdır.
Hiçbir hak, özgürlük ve inanç, silahla, vahşetle savunulmaz, korunamaz. Haklar, birlikte hareket edilerek, silahsız ve şiddetsiz aranmalı, korunmalı ve savunulmalıdır. Hızlı bir bireysel silahsızlanma sağlanmalı, görev yerleri ve zamanları dışında kimse öldürücü, kesici, ateşleyici ve yaralayıcı silah ve araçlar taşıyamamalı, açık ve kapalı alanlarda aramalar sıklaştırılmalı, cezalar ağırlaştırılmalıdır.
Silahlar bırakılmalı veya şiddetsiz yöntemlerle bıraktırılmalı, silahlar geri dönüştürülmeli, ekonomiye kazandırılmalı, silahlara harcanan çok yüksek paralar ve geri dönüşümle elde edilecek maddi kaynaklar, sağlık, eğitim, istidam ve farklılıklar arası iletişim için kullanılmalıdır. Canlara değil, silahlara veda edilmelidir.
İfade, toplanma, örgütlenme ve ibadet özgürlüğü eksiksiz yaşanabilmeli, kırsal veya kentsel alanlarda, güvenlik güçleri, yasalara ve haklara uygun olarak ifade özgürlüğünü kullananlara engel olmamalı, kişi veya toplulukların sadece güvenliklerini sağlamalıdır. (Devamı gelecek hafta)