Rahmetli babam hep “oğlum, en ucuz yatırım kalemi beyaz kağıt siyah kalemdir korkma, bol bol kullan, yapacağın yatırım ve işleri önce beyaz kağıt üzerinde siyah kalemle planla işe sonra başla” derdi.Bir gecekondu yaparken bile kese kağıdına binanın planını çizer ustaya verir, şuraya şu ölçüde duvar yap, şu odayı buraya, ötekini şuraya koy dersiniz değil mi?

Rahmetli babam hep “oğlum, en ucuz yatırım kalemi beyaz kağıt siyah kalemdir korkma, bol bol kullan, yapacağın yatırım ve işleri önce beyaz kağıt üzerinde siyah kalemle planla işe sonra başla” derdi.Bir gecekondu yaparken bile kese kağıdına binanın planını çizer ustaya verir, şuraya şu ölçüde duvar yap, şu odayı buraya, ötekini şuraya koy dersiniz değil mi?

Hele hele büyük bir bina, fabrika yahut da gökdelen yapıyorsanız mükemmel ve ince ince işlenmiş bir plan şarttır. Ancak plan yaparak maliyetinizi doğru seviyede tutabilirken, verimlilik ve işlevselliği en üst noktaya çıkarabilirsiniz.

Plan sadece bina, fabrika ya da makine yaparken gerekli değildir ekonominin temeli de plandır, plansız bir ekonomi gecekonduya benzer eğri büğrü olur, eğrelti durur, büyüme ve kalkınma sağlayamaz.

Sağ siyasetin önde gelen ismi ve 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in CHP’nin planlı kalkınma önerisine verdiği “Bize plan değil, pilav lazım” yanıtı ekonomimizin son 50 yılına damgasını vurmuştur. Sağ siyaset bu yanıtı çok sevmiş, o kadar çok sevmiş ve benimsemiştir ki nerede ise son 20 yıldır iktidar olan AKP tarafından Devlet Planlama Teşkilatı dahi kapatılmıştır.

Ne yazık ki o anda bir tek kişi de kalkıp “plan olmazsa ne pilavı pişirecek pirinç, ne pilava koyacak tereyağ ve nede domates bulamazsın” cevabını yapıştıramamıştır. Oysa pilavın kendisi dahi bir plan işidir; doğru miktarda pirinci önce ıslatıp sonra da gerekli ölçüde tereyağında kavurmaz, ölçeğine göre suda ve tam gerekli zaman boyunca kaynatıp demlendirmezsen ya lapa olur, ya da diri kalır yenmez, her hâlükârda çöpü boylar! Sonuçta bir plana uymazsan, rastgele işlerle nefis bir pilav elde edemezsin.

Planlı ekonomi başlı başına bir yazı konusudur, bu başlığı bir başka yazıya bırakıp, öncelikle “plansız tarım olur mu?” konusuna odaklanmak istiyorum.

Tarımsal üretim çok sayıda girdisi olan, çok sayıda kalemin üretimini kapsar ve büyüklükleri birbirinden çok farklı bireysel ya da kurumsal üreticiler tarafından gerçekleştirilir.

Üstelik tarımsal ürün elde etmek için uzun zaman harcamak gerekir, oysa tarımsal ürünler çoğu zaman uzun süre beklemeye tahammülü olmayan, hızlıca tüketilmesi gereken tüketim mallarıdır.

En önemlisi de tarımsal ürünler yaşamsal vazgeçilmezlik taşır, yokluğu ya da yetersizliği halinde ortaya çıkan kıtlık kadim bir afet olarak, insan yaşamını ve toplumsal barışı tehdit eder.

Tarımsal üretim de çok iyi bir planlama yapılmazsa arz fazlası ya da eksiği ortaya çıkar, talebe bağlı olarak çok büyük fiyat dalgalanmaları olur. Arz fazlası olursa üretici zarar eder, arz eksiği olursa tüketici ürüne ulaşamaz, bu durum da ekonomik dengeleri sarsar ve refahı düşürür.

Arz ve talebi doğru noktada buluşturacak, üreticiyi zarar ettirmezken tüketicinin tarım ürünlerine kolaylıkla erişimini sağlayacak bir tarım planlaması olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Tarımda arz ve talebin piyasa koşullarında oluşması ve fiyatın piyasa koşullarında belirlenmesi toplumun gıda güvenliğini, sağlığı ve yaşamını tehlikeye düşüren bir politika olmaktadır.

Diğer yandan tarımsal üretim sınai üretimden farklı olarak sadece arz ve talep koşullarından etkilenmez, önceden kestirilmesi zor olan iklim koşulları, hastalık olasılıkları, tarım zararlılarının etkisi ve benzeri bir çok dış etken de tarımsal üretimi beklenmedik ve radikal bir şekilde etkiler. Kimi zaman üretimi don vurur, sel alır, küf mantarı hasta eder, çekirge yer, süne kemirir, daha binbir türlü öngörülemez risk vardır. Üreticinin bu değişen koşulları önceden öngörerek tedbir alması nerede ise imkansızdır.

Özellikle çok geniş bir alana yayılmış milyonlarca küçük çiftçi ve besicinin bu öngörülerde bulunup, üretimlerini planlaması ve işlerini koruması mümkün değildir. Bu görevi devletin üstlenmesi ve hakkı ile yerine getirmesi gerekir.

Yoksa ne mi olur; bir sene çiftçi bol patates soğan eker ürün para etmez, tarlada kalır, çürür çiftçi zarar eder, bir sonraki sene ise zarardan korkan çiftçi soğan patates ekmez, bu sefer de ürün bulunmaz, fiyatlar göğe tırmanır, polis zabıta soğan patates depolarını basıp “terörist” arar, olacağı budur.

Hem çiftçi, köylü, üretici ve hem de tüketici gıda fiyatlarından şikayet ediyorsa bunun tek ama tek sebebi plansız ya da kötü planlanmış tarımsal üretimdir.

Şunu çok iyi biliyoruz tarımsal üretimde radikal arz talep dalgalanmaları bir tek spekülatör, aracı ve komisyoncuların işine yarar, ister üretici olsun isterse de tüketici diğer kesimler orta uzun vadede daima kaybeder.

Siz doğru planlama ve tarım politikaları ile arz talep dalgalanmalarını önleyemezseniz piyasada rutin işini yapan tüccarları da spekülatöre ve hatta karaborsacıya dönüştürürsünüz.

Sonuç olarak tarımsal planlama, tarımsal üretimin olmazsa olmaz bir unsurudur.